Bizi yaratan, yediren, içiren, görmek için gözler, duymak için kulaklar, düşünmek için akıl veren, çalışmak için eller, yürümek için ayaklar veren, yaşamak için vatan veren, gözümüzün aydınlığı olan evlatlarımızı bize bahşeden Yüce Allah (c.c.)’a sonsuz şükürler olsun. Aynı zamanda bizi yoktan var eden, varlığından haberdar eden, bizi İslam nimeti ile şereflendiren ve bizi kardeş ilan eden Rabbimiz’e hamdü senalar olsun. 

“Müminler ancak kardeştirler, öyleyse iki kardeşinizin arasını düzeltin, Allah’a itaatsizlikten sakının ki rahmetine mazhar olasınız” (Hucurât 49/10).

“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık…” (Hucurât 49/13).

Hz. Ali (r.a.) Efendimizin “Ya hilkatte eşimsin, ya dinde kardeşimsin” derken vurguladığı hilkatten gelen kardeşliğimizden söz ediyorum.

Latincede bir söz vardır: “İnsan insanın kurdudur.” Oysa İslam irfanında; insan insanın kurdu değil, yurdudur. İnsan insanın umududur. İnsan insanın sığınağıdır. Yunus Emre’nin ifadesiyle, “Yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü” düşüncesiyle; her insanda Allah’ın ruhundan bir nefha vardır. 

Nitekim Allah Teâlâ insanı yaratacağında meleklere hitaben şöyle buyurmuştur:

 “Onun şeklini tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim vakit siz de hemen onun için saygıyla eğilin” (Hicr 15/29).

Yunus Emre der ki:

“Gelin tanış olalım,

İşi kolay kılalım,

Sevelim, sevilelim,

Dünya kimseye kalmaz.” 

Doğan Cüceloğlu anlatıyor:

“Annem öldükten sonra babam yeniden evlendi. Ben daha on yaşındaydım. Bir gün sapanla vicik dediğimiz küçücük bir kuşu vurmaya çalışıyordum. Analığım, ‘Vurma oğlum’ dedi. Ben, ‘Ne var, parmak gibi küp küçücük kuş’ dedim. Analığım; ‘Yavrum! Canın küçüğü büyüğü olur mu? Allah her birine bir can vermiş. Vurma yavrum günah’ dedi.

Şu derinliğe bakın. Okuma yazması yok bu kadının. 

Biz ‘Bütün insanlar kardeştir’ deyince sanki çok şey söylüyoruz. Analığım bunları aşmış. Canlardan oluşan bir aile, büyük küçük yok. Hepsi birbirine eşit. Onur eşitliği var. Canın büyüğü küçüğü olur mu? Allah hepsine can vermiş. Şu bilinci görüyor musunuz? Nereden geliyor bu? Bu, tasavvuf kültüründen geliyor…” 

Yüce Allah tarafından canda kardeş, dinde kardeş edildik. İnsan olmaktan kaynaklanan kardeşliğimizin bir hukuku ve ahlâkı vardır. 

Müslümanlar, aynı binanın tuğlaları gibidir.

Müslüman, Müslüman kardeşini en az kendisi kadar değerli ve saygıdeğer görür. Onu hor, hakir ve küçük görmez.

Müslüman, kendisi için istediğini kardeşleri için de ister. Eliyle ve diliyle onlara zarar vermez.

Müslüman, kardeşine zulmetmez, haksızlık ve düşmanlık etmez.

Müslüman, kardeşine sıkıntısında destek olur ve onun üzüntüsünü paylaşır.

Hz. Yusuf (a.s.), yıllar sonra kendisini kuyuya atan kardeşleriyle karşılaştığında, “Beni neden kuyuya attınız?” demedi. “Kardeşlerim, şeytan aramıza girdi” dedi.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) kendisini yerinden yurdundan eden, Müslümanlara her türlü zulüm ve haksızlığı hatta işkenceyi reva gören, en sevdiği insanları katleden, amcası Hz. Hamza’yı öldüren Mekkelilerle, Mekke’nin fethi gününde karşılaştığında; “Ben bugün sizlere Yusuf’un kardeşlerine söylediğini söyleyeceğim: …‘Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok! Allah sizi affetsin! Şüphesiz O, merhametlilerin en merhametlisidir’ (Yusuf 12/92). 

Bugün benim size karşı ne kadar kerim bir kardeş olduğumu göreceksiniz. Haydi gidin! Artık serbestsiniz” buyurdu.

Veda Hutbesinde bütün insanlığa yaptığı kardeşlik çağrısını sizlere hatırlatmak istiyorum: “Ey insanlar! Biliniz ki, Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Hepiniz Âdem’densiniz, Âdem de topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza takva (Allah’a olan imanı ve emir ve yasaklarına bağlılığı) dışında hiçbir üstünlüğü yoktur” (Buhârî, Hac, 132; Müslim, Hac, 147)…

Faruk LATİFOĞLU

İl Müftü Yardımcısı