Bağdat’ta bir yaz günü, kavurucu sıcağın altında buz satan bir adam, çaresizlik içinde bağırıyordu: “Sermayesi tükenen bu adama yardım edin!” Adamın sermayesi, güneşin altında hızla eriyen buzlardan ibaretti. Bu sahneyi gören Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri, bu çığlığı işittiğinde derin bir tefekküre daldı. Eriyen buzları kendi ömrüne benzetti. Zamanın ve hayatın tıpkı o buzlar gibi hızla tükenip gittiğini fark etti. Basit gibi görünen bu olay, derin bir hakikati gözler önüne seriyordu: İnsanoğlu için zaman, hayatın en kıymetli sermayesidir. Bu sermaye ne eksilir ne de çoğalır; ancak onu nasıl değerlendirdiğimiz, hayatımızın anlamını belirler. Ömür dediğimiz sermaye, elimizden hızla kayıp gidiyor. Bu sebeple, ömrümüzü bereketlendirmek için zamanın kıymetini bilmemiz gerekiyor.

İslam dininde, yılın bazı dönemleri manevî anlamda diğerlerinden daha bereketli kabul edilir. “Üç Aylar” olarak adlandırılan Recep, Şaban ve Ramazan ayları, bu mübarek zaman dilimlerindendir. Bu aylarda gönüller arınır, eller semaya kalkar ve ruhlar Rabbimize daha bir yakınlaşır. Allah’ın rahmet, mağfiret ve bereket kapılarını sonuna kadar açtığı bu aylar, gafletten uyanma ve manevî anlamda yenilenme fırsatıdır.

Recep Ayı: Manevî Tohumların Ekildiği Zaman

Üç Aylar’ın ilki olan Recep ayı, bir nevi manevî hazırlık dönemidir. Bu ayda, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sık sık yaptığı şu duayı hatırlamakta fayda vardır: “Allah’ım, Recep ve Şaban aylarını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, 4/189).  Miraç Kandili gibi kutlu bir geceyi barındıran Recep ayı, Rabbimize kulluk bilincimizi tazelemek için eşsiz bir fırsattır. Manevî anlamda tohumların ekildiği bu ayda, ibadetlerimize daha fazla özen göstermeli ve istiğfarla kalplerimizi arındırmalıyız. Bununla birlikte, farz ibadetlere olan bağlılığımızı güçlendirip nafile ibadetlerle ruhumuzu beslemek, bu ayı daha verimli geçirmenin yollarından biridir.

Şaban Ayı: Hazırlık ve Muhasebe Vakti

Şaban ayı, adeta Ramazan’a bir köprü vazifesi görür.  Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bu ayda oruç ibadetine daha çok önem verdiği bilinmektedir (Buhârî, “Savm”, 52-53). Bu ayda, Berat Kandili gibi önemli bir gece yer alır. Berat Kandili, günahların affına vesile olan kutlu bir gecedir (Tirmizî, “Savm”, 39). Bu ayı dua, istiğfar ve Kur’an tilavetiyle değerlendirerek, Ramazan’a manevî bir hazırlık yapabiliriz. Ayrıca, bu ayda sevdiklerimize iyilikte bulunmak, ihtiyaç sahiplerini gözetmek ve infakta bulunmak gibi güzel amellerle kendimizi Ramazan’ın bereketine hazırlamalıyız.

 Ramazan Ayı: Maneviyatın Zirvesi

Üç Aylar’ın zirvesi olan Ramazan ayı, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni (Kadr 97/3) barındırır. Oruç, sadaka ve ibadetlerle geçirilen Ramazan ayı, bireysel ve toplumsal anlamda insanı olgunlaştıran, arındıran ve Allah’a yakınlaştıran bir zaman dilimidir. Ramazan, sadece açlıkla sınanma ayı değil, aynı zamanda paylaşma ve dayanışma ayıdır. Bu ayda fakirlerin halinden anlamak, yardımlaşmayı artırmak ve toplumsal bağları güçlendirmek, bu mübarek ayın ruhunu daha derinden hissetmemizi sağlar.

Bu ayda yapılan ibadetlerin ve iyiliklerin sevabı katlanarak artar. Oruçla nefsimizi terbiye ederken, infak ve sadakayla toplumsal yardımlaşmaya katkı sağlarız. Kur’an-ı Kerim’in bu ayda indirilmeye başlanmış olması (Kadr 97/1), Ramazan’ı ayrıca özel kılar. Bu nedenle, Kur’an tilavetine ve anlamını tefekkür etmeye daha fazla zaman ayırmalıyız.

Zamanın ve Ömrün Kıymeti

Buz satan adamın hikayesi, bizlere ömrümüzün de hızla eriyip geçtiğini hatırlatır. Üç Aylar, bu hakikati fark etmemiz için bir lütuftur. Bu manevî iklimde ibadetlerimize özen göstermeli, iyiliklerle ömrümüzü bereketlendirmeliyiz. Gönüllerimizi arındırmalı, dilimizi kırıcı sözlerden koruyarak sevgi ve merhameti kuşanmalıyız. Ailemizle bağlarımızı güçlendirmeli, çevremize güzel örnekler olmalıyız. Unutmayalım, bu aylar Rabbimizin bizlere sunduğu eşsiz bir fırsattır. Bu fırsatı en güzel şekilde değerlendirmek, hem bu dünyamızı hem de ahiretimizi güzelleştirecektir. Yine unutmayalım ki, bu aylar Rabbimizin bir davetidir; gönüllerimize dokunan, ruhlarımızı arındıran bir davet… Bu daveti kabul edip manevî anlamda yol almayı Rabbimiz hepimize nasip etsin…

Dr. Tuba Kevser ŞAHİN

Vaiz