Aile, insan hayatının ilk öğrenim yuvasıdır. Sevgi, şefkat, iyilik, saygı ve merhamet gibi değerler ilk olarak ailede öğrenilir ve gelişir. Sağlam bir toplum, sağlam ailelerin varlığına bağlıdır. Bu nedenle aileyi bir iyilik ocağı haline getirmek, hem bireylerin hem de toplumun huzur ve mutluluğu için büyük önem taşır. İyiliğin hâkim olduğu bir ailede, sevgi ve güven artar, bireyler kendilerini daha değerli ve huzurlu hisseder. Bu anlayışla, “Ailem iyilik ocağı olsun” diyerek hayatımıza yön vermeli, iyiliği önce evimizde yaygınlaştırmalıyız.

Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim, iyiliği hayatımızın merkezine koymayı teşvik eder ve bize şöyle buyurur: “…İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever” (Bakara 2/195).

İyilik; samimi bir kul, hürmetkâr bir evlat, şefkatli bir anne/baba, vefakâr bir eş olmaktır. Akrabalarımızın ve komşularımızın sevinçlerini ve üzüntülerini paylaşmaktır. İyilik; mazlumun, kimsesizin, hastanın, yaşlının gönlüne dokunmaktır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hayatında iyiliği rehber edinmiş, bizlere bu konuda örnek olmuştur. “En hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olandır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım” (Tirmizî, “Menâkıb”, 63) diyerek aile üyeleri arasında iyilik ve güzel muamelenin önemini vurgulamıştır. 

Efendimiz (s.a.v.)’in hayatı, iyilikle dolu bir yaşamın nasıl olacağını gözler önüne serer. Peygamberimiz, sadece toplum içinde değil, ailesine karşı da her zaman nazik, anlayışlı ve yardımseverdir. Eşi Hz. Hatice’ye olan sevgisi ve vefası dillere destandır. Onun desteğini hep takdir etmiş, Hz. Hatice vefat ettikten sonra bile onun akrabalarını ziyaret ederek vefasını göstermiştir. 

O (s.a.v.), çocuklarına karşı da her zaman sevgi dolu ve şefkatliydi. Hz. Fatıma’yı gördüğünde ayağa kalkar, onu öper ve yanına oturturdu. Torunları Hasan ve Hüseyin ile oyunlar oynar, onların gönlünü hoş tutardı. Bir gün, torunlarıyla oynarken bir sahabi O’nu görmüş ve şaşkınlığını dile getirmişti. Efendimiz (s.a.v.), ona şu cevabı vermişti: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” (Buhari, “Edeb”, 18). Bu hadis, aile içindeki iyilik ve sevginin hem dünyevî hem de uhrevî huzurun anahtarı olduğunu gösterir.

Ailemizi bir iyilik ocağı haline getirmek için küçük ama anlamlı adımlar atabiliriz. Bunun için:

1. Empati ve Anlayış: Aile fertlerinin birbirine karşı empati kurması, huzurlu bir ortamın temelidir. Karşılaşılan sorunlarda, yargılamak yerine dinlemek ve anlayışla yaklaşmak büyük iyiliktir.

2. Sevgi Dolu Sözler: Aile bireylerine sevgi dolu sözler söylemek, onların kendilerini değerli hissetmelerini sağlar. Peygamberimiz, “Güzel söz sadakadır” (Buhârî, “Edeb”, 34) buyurarak sözlü iyiliğin etkisini vurgulamıştır.

3. Yardımlaşma: Ev işlerini paylaşmak ve birbirine destek olmak, aile bağlarını güçlendirir. Peygamberimiz, ev işlerine yardım eder, işlerini kendisi yapardı (Buhârî, “Nafakât”, 8).

4. Birlikte İbadet: Aile üyelerinin birlikte namaz kılması, Kur’an okuması ve dua etmesi, manevî huzuru artırır. Bu ortak ibadetler, ailenin birliğini ve dirliğini güçlendirir.

5. Gelenekler Oluşturmak: Ailecek yapılan kahvaltılar, birlikte kitap okuma saatleri veya akşam yürüyüşleri, aile bağını kuvvetlendirir.

6. Çocuklara İyilik Aşılamak: Çocuklara iyilik yapmayı öğretmek, onları gelecekteki hayatlarına hazırlar. Birlikte hayır işlerine katılmak, ihtiyaç sahiplerine yardım etmek gibi faaliyetlerle iyilik bilinci kazandırılabilir.

Aileyi bir iyilik ocağı haline getirmek, küçük adımlarla başlar. Sevgi, merhamet ve anlayışla yoğrulmuş bir aile ortamı, hem bireylerin mutluluğunu artırır hem de topluma olumlu katkılar sağlar. Kur’an-ı Kerim’in ve Peygamberimizin örnekliğiyle hareket ederek, ailemizden başlayarak dünyaya iyiliği yayabiliriz. Unutmayalım ki, iyilikle yoğrulmuş bir aile hem dünya hem ahiret yurdunun anahtarıdır…

 Hacer TİFTİK

 Vaiz