Günümüz dünyası, teknolojik ilerlemeler ve ekonomik kazançlarla dolu olsa da, insanın kalbini derinden etkileyen iyilik ve erdemler hâlâ en önemli değerler arasında yer almaktadır. Toplumların huzur ve mutluluk içerisinde yaşayabilmesi, bireylerin iyilik yolunda hareket etmeleriyle mümkün olur. Bu anlamda bir mümin, iyiliğin öncüsü ve rehberi olmak zorundadır. Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinde bu konuya dikkat çekilmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak hususunda müminleri sorumlu tutar. Nitekim bir ayette şöyle buyurulur: “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız…” (Âl-i İmrân 3/110). Bu ayet, müminlerin toplumsal düzene katkı sağlayan temel bir rolü olduğunu göstermektedir. Bir mümin, sadece kendi ahlâkî ve manevî gelişimiyle yetinmez; aynı zamanda başkalarının da iyiliğe yönelmesi için çaba gösterir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), iyilik yapmanın ve insanlara faydalı olmanın önemi hakkında birçok öğütte bulunmuştur. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır” (Buhârî, Meğâzî, 35). Bu hadis, müminlerin hayatlarında bir rehber niteliği taşır. Bir mümin, komşusundan başlayarak çevresine faydalı olmaya çalışır; yetimlere, fakirlere, darda kalanlara yardım eder. Çünkü iyilik, bireyleri birbirine bağlayan en güçlü bağı oluşturur.
Mümin için iyilik, sadece maddî yardımda bulunmakla sınırlı değildir. Güler yüzlü olmak, bir insana moral vermek, şevk ve umut aşılamak da iyilik kapsamına girer. Peygamberimiz (s.a.v.); “Kardeşine tebessüm etmen sadakadır” (Tirmizî, Birr, 36) buyurarak, iyiliğin sadece maddî yardımla sınırlı olmadığını vurgulamıştır. Çok basit gibi görülen bu davranışlar bile, toplumda sevgi ve hoşgörü ortamının oluşmasına katkı sağlar.
Müminin iyiliğe öncülük etmesi, toplumsal sorunların çözülmesine de yardımcı olur. Örneğin; bir mahallede dayanışma ruhu hâkimse, orada suç oranları düşer, insanlar birbirlerine daha fazla güvenir. Bu dayanışmanın temelinde ise iyiliğe önderlik eden bireylerin çabaları vardır. Böylece iyilik, bireysel mutluluğun ötesinde toplumsal refahın da anahtarı olur.
Sonuç olarak, bir mümin iyiliğin öncüsü olmakla sorumludur. Hem Kur’an’da hem de Peygamberimizin sözlerinde bu gerçek defalarca vurgulanmıştır. Mümin, iyilik yolunda yürüyerek hem kendi hayatına hem de topluma ışık tutar. Bu sorumluluğun bilincinde olan her Müslüman, dünya üzerindeki iyilik halkasını genişletebilir ve insanlığı daha güzel bir geleceğe taşıyabilir…
Merve ÇELİK
Vaiz