Bizlere dünya hayatının sıkıntısını beraber göğüsleyebileceğimiz aile nimetini bahşeden yüce Rabbimize hamdü senalar olsun.
İçimizde ailesine karşı en iyi davranan Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’ya salât ve selam olsun.
Allah’ın insanoğluna bahşettiği kadim nimetleri sayacak olsak, ilk sıralarda aile nimetini zikrederiz. Zira aile kurumu insanlık tarihi kadar eski bir kurumdur. İnsanoğlunun ataları olan Hz. Adem ile Hz. Havva dünyaya gönderildiklerinde Allah’tan bir lütuf olarak kendilerine birtakım nimetler verilmiştir. Bu nimetlerden biri de aile kurumudur.
Dünyaya halife (yeryüzüne hâkim kimse) olarak gönderilmiş olan insanoğlu birçok sıkıntıyla karşılaşmaktadır. Göklerin, dağların ve yerlerin üstlenmekten imtina ettiği bu ağır görevi üstlenen insanoğlu başıboş bırakılmamış, dünya hayatının sıkıntılarına karşı muhkem bir şekilde donatılmıştır. Halifelik görevini dosdoğru bir şekilde yerine getirmesi için insana verilen nimetlerden birisi de kuşkusuz ailedir. Zira aile; tehlikenin kesifleştiği anda insanın güvenli limanıdır, meşakkatin arttığı anda bir dayanaktır.
Rahmet elçisi Hz. Peygamber (s.a.v)’in hayatındaki uygulamaları da bize, aile nimetinin insan için ne denli önemli olduğunu göstermektedir: Sevgili Peygamberimize, Hira mağarasında ilk vahiy gelmeye başlamıştı. İlahî buyruğun ağırlığı yüreğini titretmiş ve heyecan içinde ilk sığınağı olan evine dönmüştü. Değerli eşi Hz. Hatice validemize “Beni örtün” demişti. Eşine, yoldaşına sığınmış, onun desteğine ihtiyaç duymuştu. Hz. Hatice validemiz, teskin eden bir halde Peygamberimize o gün şunları söylemişti: “Korkmana gerek yok! Çünkü sen her zaman doğruyu söyler, akrabanı gözetirsin. Muhtaçlara yardım eder, misafire ikramda bulunursun. Allah, hiçbir zaman seni utandırıp üzmez” (Buhârî, Bedʾü’l-vahy, 3; Müslim, Îmân, 252).
Hz. Hatice’nin teskin edişini, kendisine olan sevgisini ve her halükârda kendisinden esirgemediği desteğini asla unutmayan Peygamberimiz (s.a.v), vefatından uzun süre sonra bile onu övgüyle anmıştır. Zira gerçek bir aile olmak, vefayı ve sadakati gerektirmektedir. Aile, eşleri birbirine güven ve sadakatle bağlayan en kıymetli bağdır. Aile fertleri, hayatın zorluklarını aşmak ve güzelliklerini paylaşmak üzere birbirlerinin sarsılamaz direkleridir. İffet ve mahremiyetlerini muhafaza ederek, sadakat ve vefalarını diri tutarak dünyada şeref, ahirette ise kurtuluşa ermek için birbirlerine vesiledirler.
Peygamberimiz (s.a.v)’in ailesinde diri tutulan değerlerden biri de şefkattir. Hz. Muhammed (s.a.v), ailesine karşı son derece müşfik davranmıştır. O, aile fertlerinden hiçbirinin gönlünü kırmaz, kaba bir üslup ile konuşmaz ve sesini yükseltmezdi. O’nun ağzından hiçbir zaman kötü söz çıkmazdı. Şefkat için kalkan eli asla şiddet için kalkmaz, aile fertlerinin hırpalanmasına kesinlikle izin vermezdi. Nitekim Allah Rasûlü (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en iyi olanınızdır. Ben de aileme karşı en iyi olanınızım!” (Tirmizî, Menâkıb, 63).
Hz. Peygamberin kutlu yuvası sevginin kaynağı haline gelmiştir. Hane-i saadetin kıymetli üyeleri, birbirlerine karşı derin bir muhabbet hissetmiştir. Bu birlikteliği oluşturan temel etken ise Hz. Peygamberin, ailenin bütün fertlerine karşı sevgisini açıkça göstermesidir. Aile fertlerini takdir etmeyi ihmal etmeyen Hz. Peygamber, davranışlarıyla hane-i saadetin mensuplarını taltif etmiştir. Kızı Hz. Fatıma geldiğinde ayağa kalkarak kendi yerini kızına vermiş ve her akşam hane halkını toplayıp onlarla sohbet ederek istişareyi ailesinde hakim tutmuştur.
Hayatın onca sıkıntısına birlikte göğüs gerdiğimiz en yakınlarımız, sevgiyi ve güler yüzü en çok hak edenlerdir. Gönül alıcı bir çift sözümüz ailede sevgiyi çoğaltır. Bu yüzden Peygamberimiz, “Büyüklerimize saygı, küçüklerimize sevgi ve şefkat göstermeyen bizden değildir” (Tirmizî, Birr, 15) buyurmuştur. Bir aile kuşkusuz sevgi ve sadakatle kurulur, adalet ve merhametle korunur. Ailesinde huzur isteyen müminler olarak duamız şudur: “Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” (Furkan 25/74).
Abdurrahman ARDUÇ
Vaiz