Nezaket, insan ilişkilerinin temel taşıdır ve insanlık tarihi boyunca güzel ahlakın vazgeçilmez bir unsuru olmuştur. Bu bağlamda Hz. Muhammed (s.a.v.)’in hayatı, nezaket ve güzel davranış örnekleriyle doludur. O’nun yaşamı, sadece Müslümanlar için değil, tüm insanlık için bir örnek teşkil etmektedir. Hz. Peygamber’in günlük hayatındaki incelikleri ve nezaketini, gerek aile içindeki davranışlarında gerekse toplumla olan ilişkilerinde net bir şekilde görmek mümkündür.

Hz. Peygamber, nezaketin sadece sözle değil, aynı zamanda eylemlerle de gösterilmesi gerektiğine inanırdı. Örneğin, komşuluk ilişkilerinde büyük bir titizlik gösterirdi. Bir hadisinde; “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1, 55) diyerek, komşuların birbirlerine karşı sorumluluklarının altını çizmiştir. Bu söz, yalnızca maddî yardımlaşmayı değil, aynı zamanda komşulara karşı empati ve duyarlılık göstermeyi de içermektedir. O, bu sözüyle komşularına karşı nazik ve merhametli olmayı, onların ihtiyaçlarına kayıtsız kalmamayı öğütlemiştir.

Bunun yanında, Hz. Peygamber’in insanlara hitap ederken kullandığı dil de nezaketin bir yansımasıdır. O, insanlarla konuşurken asla kaba sözler kullanmaz, onları incitmemeye özen gösterirdi. Eleştirilerini dahi kırıcı olmayan, yapıcı bir üslupla yapar ve kimsenin kalbini kırmazdı. Bir gün bir sahabi; “Ya Rasulallah, bana bir tavsiyede bulun” dediğinde, Hz. Peygamber’in ona nazikçe, “Öfkelenme” (Buhârî, Edeb, 76) demesi, öfke kontrolü ve nazik davranışın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu tavsiyesiyle insanların birbirlerine karşı daha hoşgörülü ve nazik olmasını öğütlemiştir.

Hz. Peygamber, çocuklara ve yaşlılara karşı da son derece nazik bir tutum sergilerdi. Çocuklarla oyunlar oynar, onlarla ilgilenir ve onları ciddiye alırdı. Bir gün torunu Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin sırtına bindiğinde, sahabeler bu durumu hayretle izlediler. O ise; “Onlar ne güzel binici, ben de ne güzel binek!” diyerek, çocuklara verdiği değeri ve onlara karşı gösterdiği nezaketi gözler önüne sermiştir. Yaşlılara karşı ise her zaman saygılı davranmış, onların tecrübelerine değer vermiştir. “Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze saygı göstermeyen bizden değildir” (Tirmizî, Birr, 15) hadisi de bu tavrının bir yansımasıdır.

Hz. Peygamber’in nezaketi, sadece Müslümanlara yönelik değildi; O, farklı inançlara sahip insanlara da aynı saygı ve hoşgörüyle yaklaşırdı. Medine’ye hicret ettikten sonra Yahudi ve Hristiyan komşularıyla ilişkilerini barışçıl bir şekilde sürdürmüş, onların inançlarına saygı göstermiştir. Bir gün, Yahudi bir cenaze geçerken ayağa kalkmış ve sahabelerin şaşkın bakışları arasında, “O da bir insan değil miydi?” (Buhârî, Cenâiz, 49) diyerek insanlık onuruna olan saygısını göstermiştir. Bu davranış, insan onuruna duyulan saygının ve nezaketin evrensel bir değer olduğunun ifadesidir.

Hz. Peygamber’in nezaket anlayışı, hayvanlara karşı bile kendini göstermiştir. O, hayvanların haklarını gözetir ve onlara iyi davranılmasını isterdi. Bir gün susuzluktan ölmek üzere olan bir köpeğe su veren bir adamın cennete girdiğini anlatarak, hayvanlara karşı şefkatli olmanın önemini vurgulamıştır. Yine, bir kediyi hapsedip açlıktan ölüme terk eden bir kadının cehenneme gireceğini söyleyerek, hayvanlara yapılan zulmün ne kadar büyük bir günah olduğunu belirtmiştir (Buhârî, Şirb, 9).

Hz. Muhammed (s.a.v.)’in hayatındaki bu nezaket örnekleri, günümüz toplumlarına da ışık tutmaktadır. O’nun davranışları, modern dünyada da geçerliliğini koruyan evrensel değerler taşımaktadır. O, insanların birbirine karşı nazik, anlayışlı ve hoşgörülü olduğu bir toplumun, barış ve huzur içinde yaşayabileceğini bizlere öğretmiştir. İsmet Özel, Naat’ında Efendimiz (s.a.v.) için; “Dönünce bütün gövdesiyle döndü. Bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda, bir bilinebilseydi” der. 

Hz. Peygamber’in nezaketini kendimize rehber edinmek, birey olarak topluma katkıda bulunmanın en güzel yollarından biri olacaktır… 

Dr. Tuba Kevser ŞAHİN

Vaiz