Sivrihisar'ın Kınık Mahallesi'nde bir hareketlilik var. Hisar Biogaz Tarım ve Hayvancılık A.Ş., bu bölgeye bir güneş enerjisi üretim tesisi kurmayı planlıyor. Ancak mahalle sakinleri, bu duruma pek sıcak bakmıyor. Ellerinde dilekçeleriyle Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin kapısını çalmışlar. Demişler ki; “Bizim burada 10 bin küçükbaş, 300 de büyükbaş hayvanımız var. Geçimimiz hayvancılık. Zaten mera alanlarımız yetersiz, bu tesis gelirse iyice kısıtlanacağız.”

Bu taleplerin ve endişelerin kaynağını anlamak için durup düşünmek lazım. Güneş enerjisi, evet, dünyanın geleceği için büyük bir adım. Temiz, yenilenebilir, sürdürülebilir. Ancak bu projelerin başarılı olabilmesi için yerel halkın ihtiyaçları ve endişeleri de dikkate alınmalı.

Güneş enerjisi, geleceğimizin anahtarı. Temiz enerji üretimi ve sürdürülebilir kalkınmanın en parlak yıldızı. Ancak bir projenin çevreye faydalı olması, her zaman sosyal kabul gördüğü anlamına gelmiyor. İşte burada, Eskişehir’in gözde ilçelerinden biri olan Sivrihisar’ın Kınık Mahallesi’nde yaşananlar.

Kınık mahalle sakinlerini dinleyin; haklılar. Küçükbaş ve büyükbaş hayvancılıkla geçinen, meralarına sıkı sıkıya bağlı bu insanlar, geçim kaynaklarının pamuk ipliğine bağlı olduğunu biliyorlar. Meralar zaten dar, tesis geldi mi iyice kısılacak.

Burada yapılması gereken şey net: Dengeyi bulmak. Yerel yönetim, şirket ve halk, ortak bir masada buluşmalı. Herkesin çıkarlarını koruyacak, geleceklerini garantiye alacak bir çözüm geliştirmeli.

Alternatiflere bakalım. Kullanılmayan araziler ya da tarımsal öneme sahip olmayan bölgeler değerlendirilirse, herkesi memnun edecek bir yol bulunamaz mı? Yerel halkın görüşlerine değer verilmeli ve projeye dair bilgilendirme yapılmalı. Bu, sadece sosyal kabulü artırmakla kalmaz, projeye olan güveni de perçinler.

Sonuçta, enerji politikamızda başarı istiyorsak, iklim taahhütlerimize uyarken yerel halkı ve onların geçim kaynaklarını da göz önünde bulundurmalıyız. Yeşil enerji üretirken, sosyal dengeyi asla unutmamalıyız. İşte bu, Kınık'tan alıp tüm dünyaya vereceğimiz en önemli ders olabilir.

Sonuç olarak, Türkiye’nin enerji politikalarındaki başarısı, yerel halkın ve onların geçim kaynaklarının korunmasıyla mümkündür. Geleceğe yönelik adımlar atarken, geride kimseyi bırakmamalıyız. Kınık Mahallesi’nin direnişi, enerji dönüşümünün nasıl daha kapsayıcı ve adil olabileceği konusunda hepimize değerli bir ders verebilir.

*******************************************************************************

GÖNÜLLERDEKİ ASKIYI KİRLETMEYİN!

Gökmeydan’da bir olay, akıllara zarar. İhtiyaç sahipleri için asılan o ekmek askısına çöp asılmış. Yanlış duymadınız, çöp! Bu ne cüret, bu ne aymazlık!

Askıda ekmek nedir? Anadolu’nun mertliği, paylaşmanın has hali, komşuya duyulan derin sevda... Ama bizim bu güzel geleneğimize çöp asanlar çıkmış. Toplumun vicdanı sızladı, evet. Çünkü bu sadece bir saygısızlık değil, koca bir kültüre edilen hakaret.

Bu kadar mı koptuk birbirimizden? Dayanışmanın yerini çöplük alacaksa, vay halimize! “Bana ne” diyenlerden mi olduk şimdi? Nerede kaldı bizim birimiz açken tok yatamayan insanlığımız? 

Halk tepkili, haklılar. Böyle mi öğrettiler bize paylaşmayı, dayanışmayı? Herkes sussa bile, bu şehir susmamalı. Çöp attığınız o askıya bir bakın, görün değerlerimizin nasıl kirletildiğini. 

Mesaj net: Bu memlekette dayanışmaya çöp atanı affetmezler! Öyle üç beş duyarsızın yaptığı bu hareket... Eskişehir'i lekelemez. Çünkü biliriz ki, gösterilen her direnç, toplumsal birlikteliği daha da güçlendirir.

Hey oradakiler! Kendinize gelin, dönün özümüze. Çünkü bizim nezdimizde askıda ekmek bir gelenek değil, onurun ta kendisidir. Bunu çöpe atmadan önce bir daha düşünün!