Ülkemizde yükseköğretim kurumları sınavına (YKS) katılan 3 milyon öğrenciden sadece 1 milyonunun üniversiteye yerleşebilmesi, eğitim sistemimizin içinde bulunduğu durumu çarpıcı bir biçimde gözler önüne seriyor. Eğitim Sen Şube Başkanı Özkan Demirkol’un ifadeleriyle, bu yılki veriler eğitimle ilgili pek çok soruya yanıt aramamıza neden oluyor. Bu bağlamda, üniversite tercihi yapmayan öğrencilerin durumu, eğitim sistemimizin her geçen gün daha da derinleşen ekonomik krizle nasıl sıkı bir bağa sahip olduğunu ortaya koyuyor.

Öncelikle, 3 milyon adayın yalnızca 1 milyonunun üniversiteye kayıt yaptırması, yükseköğrenim hayali kuran gençler için düşündürücü bir tablo sunuyor. 2 milyon 750 bin kişilik potansiyele rağmen, yarıya yakınının eğitim hayatından kopma riski, ekonominin eğitime olan etkisini açıkça gösteriyor. Barınma, beslenme ve eğitim maliyetlerindeki artış, öğrencilerin üniversite hayatına atılmalarını imkânsız hale getiriyor. 

Barınma sorunu, özellikle üniversite öğrencileri ve aileleri için en büyük sorunlardan birisi olarak öne çıkıyor. Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı yurtlarda sadece 950 bin öğrencinin kalabildiği bir ortamda, geri kalan öğrenciler ya özel yurtlarda ya da kiralık evlerde barınma mücadelesi veriyor. Eskişehir gibi öğrenci yoğunluğu olan bir şehirde, 1+1 dairelerin 10 bin liradan başlayan fiyatlarla kiralanması, maddi durumu iyi olmayan aileler için ciddi bir engel oluşturuyor. 

Beslenme problemi de ayrı bir dert. Günlük yaşamda yemek masrafları artarken, bir öğrencinin dışarıda yemek yemesi neredeyse lüks haline gelmiş durumda. Bu ekonomik zorluklar, yalnızca üniversite eğitimini değil, eğitim hayatına katılma isteğini de etkiliyor. 

Sonuç olarak, Türkiye’de yükseköğrenim fırsatları genişlemesi gerekirken, yüksek maliyetler nedeniyle pek çok öğrenci eğitimin dışına itiliyor. İyi ücretli bir gelecek için okul başarısının önemini vurgularken, öğrencilerin ekonomik yüklerinin ağırlaşması, eğitim sisteminin gerçek bir başarı elde etmesinin önündeki en büyük engel haline geliyor. 

Geleceğimizi şekillendirecek olan gençlerin yaralarının sarılması, toplumun ve hükümetin ortak sorumluluğudur. Eğitim ve ekonomi arasındaki bu karmaşık ilişkiyi çözmeden, gençlerimize daha iyi bir gelecek sunmanın yolu kapalı kalacaktır. Bu nedenle hem devletin hem de ailelerin, eğitim masraflarının düşürülmesi, barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçların karşılanmasına yönelik somut adımlar atması şarttır. Aksi takdirde, hayallerini gerçekleştirmek isteyen gençlerimiz, ekonomik sebeplerle eğitim hayatlarından feragat etmek zorunda kalacaklar.

***

AS BAYRAKLARI AS! ESKİŞEHİRSPOR İÇİN KENETLENİYORUZ

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’nin “As bayrakları as!” çağrısı, sadece bir spor müsabakasının ötesinde, şehrin ruhunu ve toplumsal bağlılığını simgeleyen önemli bir hareket. 19 Ekim Cumartesi günü Eskişehirspor’un Osmanlı 1453 Spor Kulübü ile karşılaşacağı bu önemli maç öncesinde, Başkan Ünlüce’nin yaptığı bu çağrı, Eskişehir’in kolektif hafızası ve değerleri hakkında dikkate değer bir mesaj taşıyor.

Bir şehir, sadece coğrafi bir alan olmanın çok ötesinde; onun kimliği, kültürü, insanları ve paylaşılan değerleriyle şekillenir. Eskişehirspor, yıllar boyunca bu şehrin kalbinde yer alan bir sembol haline geldi. Zirveye çıktığı dönemleri, heyecanlı mücadelelerini ve büyük zaferlerini birlikte yaşadığımız Eskişehirspor, tüm Eskişehirlilerin ortak gurur kaynağı. Ancak, bu aidiyet hissini güçlendirmek, sadece futbol maçlarıyla sınırlı değildir; bu hissin sosyal birlikteliğe dönüşmesi, şehir halkının kenetlenmesi gereken bir zaman dilimi sunar.

Başkan Ünlüce’nin bayrak asma çağrısı, şehri yalnızca süslemekle kalmayacak, aynı zamanda dayanışma ve birlik duygusunu da pekiştirecek. Her bir bayrak, bir tutku, bir destek ve bir mücadele sembolüdür. Eskişehirspor’a olan bu destek, yalnızca sahada kazanılan başarılarla değil, aynı zamanda şehrin tamamının bir arada durabilmesiyle daha anlamlı hale gelir. 

 “As bayrakları as!” çağrısı sadece bir spor takımına destek olmanın ötesinde, Eskişehir’in sahip olduğu kültürel zenginliği, birlikteliği ve dayanışmayı yüceltme arayışıdır. Eskişehirspor, sadece bir futbol takımı olmanın yanı sıra, şehir kimliğimizin güçlü bir parçasıdır. Uygulanan bu birliktelik ruhu, oyunun sonucunu etkilemekten çok daha fazlasını temsil eder; bu, Eskişehir’in geleceğine dair umut taşıyan bir nişanedir. Bu yüzden, bayrakları astığımızda, sadece Eskişehirspor’a değil, aynı zamanda birbirimize ve şehrimizin geleceğine de destek vermiş olacağız. 19 Ekim’deki maçta, birlikte omuz omuza durmak dileğiyle!