Çok uzun süre aç kaldığınız zaman el- ayak titremesi , göz kararması, halsizlik, sinirlilik hissediyor musunuz ? Peki ya yemekten sonra ? Özellikle ağır bir öğün geçirdiğiniz zamanlarda  yemek yedikten sonra uyku çöküyor mu ?

Gün içinde  halsiz, uyku meyilli oluyor veya özellikle geceleri susama hissiyle uyandığınız oluyor mu ?

.

.

Bu saydıklarımı siz veya çevrenizde mutlaka yaşayan birileri var biliyorum. 

Tipik insülin direnci tablosu diyebiliriz. Tabii ki bu belirtiler başlı başına tanı koyulması için yeterli değil. Mutlaka bir dahiliye hekimine   muayene olmalı,  her 3 aylık periyotlarda kan tahlili yaptırmaya özen göstermeliyiz.

Arabasının fenni muayenesini 1 gün bile geciktirmeyen, yağını suyunu eksik etmeyen ama ömründe hiç doktora gitmemiş, kan vermemiş insanlar tanıyorum.

Nasıl arabanın yağı çok koyulunca   motora ve diğer parçalara zarar verebiliyorsa kanımız da bizim için öyle denilebilir. Kan tahlili birçok hastalığın teşhisi ve önlenmesinde çok çok önemli bir parametredir.

 Kan şekeri (glukozu) metabolizması için de bu hayati önemden bahsetmek mümkün çünkü özellikle Tip2 Diyabet, önlenebilir bir hastalıktır.

Ben yeni başlayan her hastamda mutlaka detaylı anamnez formu dolduruyorum. Hastanın hastalıklarının yanı sıra ailede kronik hastalık olup olmadığını mutlaka sorguluyorum. Örneğin sizde henüz şeker problemi olmayabilir, kan değerleriniz normal seyredebilir ama en başta saydığım belirtileri yaşıyorsanız ailedeki yatkınlıkların ilerleyen yıllarda siz de de görülebileceğinin bir kanıtıdır.

Bu nedenle ailesinde kronik hastalık olanlar (diyabet, kalp-damar hastalıkları başlıca hipertansiyon, tiroid problemleri,…) lütfen yatkınlıklarınıza göre beslenmeyi alışkanlık haline getirin. Örneğin anne- babanızda , dede, hala, teyze, amca, dayınızda hipertansiyon  varsa lütfen tuz ve tuzlu besin  tüketiminizi gözden geçirin.

Gelelim bugünkü konumuz insülin direncine …

İnsülin direncini  beslenme ile tedavi etmenin iki yolu var diyebiliriz.

Birincisi  vücuda sürekli insülin salgılatmamak, uzun süreli açlıklar yaşamak...Yani sosyal medyadan da sıklıkla duyduğunuz “Aralıklı Oruç (İntermittent Fasting)” Kesinlikle çoğu kişide işe yarayabiliyor. Özellikle “Benim yedikçe daha çok yiyesim geliyor, yemezsem çok rahatım.” diyen kişiler için … Peki ya diğerleri için ? İşte tam da bu noktada uzun süreli açlıklarda ciddi hipoglisemiye girenler (kan şekeri düşenler) , el ayak titremesi  yaşayanlar için… bu diyet modelini uygulamak yarar yerine zarar doğurabilir. 

Peki  nasıl ilerliyoruz ?

Bize okul yıllarımızda da öğretilen  “Diyabette Tıbbi Beslenme Tedavisi”  yani “Az az , sık sık yemek yemek…”

Ben bu durumu hastalarımda şöyle özetliyorum. Evet tabii ki açlık durumunuzu gözlemleyin , açlığınızı dinleyin ama şekeriniz düştüğünde kötü hissediyorsanız lütfen 2,5-3 saatlik açlığı geçmeyin. Öğün gibi değil de en azından kuruyemiş/ yoğurt,  meyve/yoğurt gibi de olsa ara öğün şeklinde geçiştirin.

Meyveleri yalnız tüketmeyin !

Glisemik İndeks ve Glisemik yük dediğimiz kavramlar var. 

Glisemik indeks, karbonhidratların kandaki glukoz (şeker)  düzeylerine olan etkisini ölçme sistemidir. Glisemik yük ise her öğünde tüketilen, besin içeriğinde bulunan karbonhidratların kan glukozunda şekerinde oluşturduğu toplam şeker yüküdür

İnsülin direncinin tedavisinde düşük glisemik indeksli beslenmek çok önemli…

Örneğin 

Meyvelerden : Kavun, Karpuz ,Üzüm ,İncir, Muz, Portakal; Kuru Meyveler

Sebzelerden: Patates, Bezelye , Havuç ; Mısır , Domates,…  glisemik indeksi yüksek besinlerdir.

Bu nedenle insülin direnci olan bireylerin bu besinleri dikkatli ve az tüketmeye dikkat edilmelidir.Eğer tüketilecekse peynir/ yoğurt gibi  proteinlerle glisemik yük dengeleyerek tüketilmelidir. “Karpuz-Peynir” ikilsinin bilimsel açıklaması da buradan gelmektedir.

Özellikle glisemik indeksi yüksek besinlerin sıcak üzerinde dumanı tüttüğü zamanlarda tüketimi kan şekeri açısından daha tehlikeli olabilir. Bu nedenle örneğin patates tüketilecekse yoğurtlu patates salatası, gibi soğuk tercih edilmesi çok daha iyi olacaktır.

Özetle insülin direnci tedavisi, diyabete giden yolda köprüden önceki son çıkış gibidir.

Korkulacak bir durum değil mesajın doğru alınması gereken bir uyarıcı niteliğindedir.

İnsülin direncinde tıbbi beslenme tedavisi ise ilaç tedavilerinden önce ilk akla gelmesi gereken tedavi yöntemidir.

Haftaya  başka bir konuda görüşmek üzere

Şeker tadında ama “şekersiz (diyabetsiz)” günler diliyorum…