Şikâyet ede ede bir hâl olduk.
N’olacak hâlimiz böyle bizim!
‘Öldük, yandık, bittik…’ der durur olduk.
N’olacak hâlimiz böyle bizim!
…
Şikâyet ettiğimiz hayat, belki de başkasının hayaliydi. Bilemeden, anlayamadan şikâyet ettik.
Şikâyet bize pek yakışmazdı aslında. Öyle derdik. Derdik demesine de bilemeden şikâyet ettik.
Sıkıntıların, üzüntülerin, kaygıların, kederlerin … şikâyetle düzelemeyeceğini bile bile şikâyet ettik.
Hâlimize çare olmayacağını çoğu zaman bile bile şikâyet ettik.
Yakınmaların bizi nerelere götüreceğini hesap etmeden şikâyet ettik.
Şikâyet edilen ortamlardan uzaklaşmayı denemeden, uzaklaşma yollarını hesap edemeden şikâyet ettik.
Çare üretmeyenlerin, çare üretemeyenlerin, hep şikâyet edenlerin yanından uzaklaşmayı denemeden biz de şikâyet ettik.
Çözüm yolları arayanlarla bir arada olmanın hazzını yaşamadan ya da yaşayamadan biz de şikâyet ettik.
Şikâyet konularını, meseleleri, olayları, fikir veya durumları pek de hesap edemeden şikâyet ettik.
Komşumuzun damındaki kardan şikâyet etme hakkına ancak evimizin eşiğini temizlediğimizde sahip olabileceğimizi bilemeden şikâyet ettik.
Zorluklardan, sıkıntılardan, rahatsızlıklardan, ıstıraplardan… şikâyet etmek yerine çözüm odaklanamadan şikâyet ettik.
Çözüm yolundaki tavrımızı tam belirleyemeden şikâyet ettik.
Çözebilecek konumdayken hemen şikâyet edip işin kolayına kaçtık.
Ekmek bulamayanları göre göre pastanın kuruluğundan şikâyet edenlerinkine döndü şikâyetimiz.
Şeytanlık yapmayı bilip de taşlanınca şikâyet edenlerin şikâyetine döndü çok şikâyetimiz.
Çözebileceğimiz konulardan şikâyet etmemizin mantığını da çözemedik çok zaman.
Psikolojimiz ve alışkanlıklarımız açısından değerlendiremedik bunu çoğu kere.
Çözüm üretmek, çaba ve enerji sarf etmek varken şikâyet etmek geçici bir rahatlık verdi bize.
Özellikle stresli durumlarımızda duygusal boşalma ihtiyacımız karşılandı belli bir yerde.
Sorunla yüzleşmek yerine, çözüm aramak yerine bilerek ya da bilmeyerek sorumluluktan kaçtık çoğu kere.
Çözümün sorumluluğunu başkasına yükledik belki de.
Şikâyeti alışkanlık hâline getirip çözüme odaklanma refleksimizi kaybettik belki de.
Sorunu, çözümsüzlüğü, anlaşmazlığı, uyuşmazlığı… tanımlayamadık.
Eyleme geçmeyi beceremedik.
Şikâyetin alışkanlık hâline gelip gelmediğini gözlemleyemedik.
Çözüme kendi ağırlığımızı koyamadık.
Nasıl oldu bilemedik.
Dert yanmalarımız, haksızlık karşısındaki iddia ve tutumlarımız, memnuniyetsizliklerimiz, protestolarımız, serzenişlerimiz, sızlanmalarımız … yordu bizi. Yordu.
Çözüm bulmanın şikâyetten daha kalıcı ve daha tatmin edici olduğunu bilemedik.
Bilemedik.
Şikâyetten bağımsız yaşayabilir miydik, bilemedik.