Dilimizde ‘Şöyle veya böyle olabilecek bir şeyin zihninde kurduğu gibi olduğuna inanmak, öyle olabileceğini düşünmeye, zannetmeye’ ‘sanmak’ diyoruz.

‘sanmak’, ‘Kesin olarak bilmediği bir şey hakkında tahmine dayanarak hüküm vermek, zan ve kıyasla hükmetmek, tahmin etmek ‘ demek bir başka anlamıyla.

‘sanmak’ kavramının ‘… ne olduğunu düşünmek, addetmek, farz etmek’ anlamıyla kullanıldığı da olur.

‘Sanmak’ ile ilgili hepimizin duygu, düşünce ve bunlara bağlı hatıraları var elbet.

Sanışlarımızın başımıza iş açtığı gibi bizimle ilgili sanışların da muhatabın başına işler açtığına şahit olmuşuzdur.

Bir şeyi sadece görünen den ibaret sanılmamalı desek de bunu pek beceremiyoruz aslında. Bir insanı görünenden ibaret sanmanın, yüreğinde neler olduğunu hesaba katmamanın zararını yaşamayanımız yok gibidir neredeyse.

Şöyle bir geriye gidelim bakalım. Bakalım da hatırlayalım şöyle bir. Sandıkça başımıza neler gelmiştir neler. Sandıkça belli yanlışları sıkça yapmışızdır. Sandıkça varsayımlarımız, faraziyelerimiz artmıştır. Sandıkça bilmekten, anlamaktan uzaklaşmışızdır çoğu kere.

Evet. Sandıkça nelerimiz var bakalım şöyle bir:

Bir şeyi sorgulamadan gerçekmiş gibi kabul ettiğimiz hallerimiz var.

Gerçek bir bilgiye dayanmadan öyle olduğunu var saydığımız şartlar var.

Çoğu zaman önyargılardan beslendiğimiz hususlar var.

Bir konu hakkında yeterli bilgiye sahip olmadan bir şeyler sandığımız, böylelikle de yanlış sonuçlara vardığımız pozisyonlar var.

Kesin bilgiden uzaklaştıkça iletişim kopuklukları, iletişim kazaları yaşadığımız durumlar var.

Sorumluluklarımızın ihmalinde çoğu kere bilmek yerine sanmayı tercih etmemiz var.

Bir kişinin niyeti, sözü ya da davranışı ile ilgili art niyetli yorumlarımız; olacakları peşin hükümle olumsuz değerlendirmelerimiz; ilişkilerimizi zedeleyebilecek hatalarımız; güven problemlerine sebep olabilecek su-i zanlarımız, hüsn ü kuruntularımız var. 

Düşüncelerimizi çok güçlü kabul edip başkalarının fikirlerine kapalı olduğumuz, empati eksikliği ve iletişim problemleri yaşadığımız huylarımız var.

Kaygılarımızın gerçekmiş gibi algılanabildiği ve bu durum gereksiz korkulara sebep olduğu davranışlarımız var.

Duyduklarımızı gerçekmiş gibi kabul edip haksız yargılara ve yanlış anlaşılmalara sebep olabilen tutumlarımız var.

Evet, var da var. 

Evet. Sanmak belli bir süre biz rahatlatıyor belki ama sağlıklı bir iletişimi de sağlıklı düşünceyi de zora sokuyor bence.

Bu yüzden bir bilgiyi gerçek olarak almadan önce kaynağını araştırmak gerekiyor. Başkalarının bakış açılarını anlamaya çalışmak gerekiyor. Zanlara dayalı değil, doğrudan iletişim kurmak gerekiyor. Önyargılarımızın farkına varmak ve bunları sorgulamak gerekiyor. Sorgulayıcı bir bakış açısı geliştirmek gerekiyor. Genel anlamda başkası için ne düşünüyorsak kendimiz için de aynı şeyi düşünmek gerekiyor. Kendimiz için neyin doğru, adil ya da güzel olduğunu düşünüyorsak, aynı hakları başkalarına da tanımamız gerekiyor. Kendimiz için istediğimiz başkasına da layık gördüğümüzde gerçek adaletin ortaya çıkacağına inanmak gerekiyor. Empati kurmanın sadece bir erdem değil aynı zamanda sosyal bir sorumluluk olduğunu unutmamak gerekiyor. Hakkın, hukukun, eşitliğin, başkasına gösterdiğimiz adaletin kendimize döneceğini bilmekle gerekiyor. Kendimiz için istediğimizi başkası için de istemenin toplum huzurunun temeli olduğunu bilmek gerekiyor.

Çok şey gerekiyor çok. 

Sanmak, doğrudan/haktan yana bir şey ifade etmez ki.

Unutmayalım. Konu ne olursa olsun sanmak, insanı ziyan eder.

Bu yüzden bilmeden, anlamadan, yorulmadan kara vermeyelim.

Öyle sanmayalım aman. Öyle sanıp aldanmayalım aman.