İzmir'den Eskişehir'e temelli yerleşmek için gelirken, Buca Belediyesi Halk Eğitimin bana verdiği tiyatro belgesini de yanımda getirdim… 

İlerde bir gün işe yarayacağı için getirdiğimi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz… İşe başlayacağım fabrikaya vermek için… Fabrikada tiyatro kulübü filan yok, olmasını elbet isterim… Benim kendi kendime sitemimdi tiyatro belgemi iş yerine vermek... ‘Benim tiyatroyla bağım burada biter, fabrikada üç vardiya çalışmaya başlarım’ diyordum kimse duymadan…

Birkaç ay sonra Eskişehir'de şehir tiyatroları olduğunu öğrendim… İlk oyunu izlemek için Haller Gençlik Merkezine gittim… Bilet kalmamış, herkes buna üzülür, ben çok sevindim… Kapalı gişe oynamak kadar motive bir şey yoktur oyuncular için… O yüzden ben onlar adına sevindim… Ve beklemeye başladım…

  • Kapıdaki bilet kontrolü yapan görevli: ‘Bilet kalmadı başka sefere.’ Dedi.

  • Ben; ‘Anlamadım’ Dedim.

  • Görevli: Biletler tükendi.

  • Ben: ‘Ne güzel dedim, kapıda beklemek istiyorum, gelmeyen olursa boş bir koltukta oyunu izlemek istiyorum’ dedim izin verdi…

Bu böyle sürüp gitti… Beni öğrendiler beni görünce gülümsemeye bile başladılar... Benim gibi bileti olmayanları beklemeye ikna etmeyi başardım… Sayı günden güne çoğaldı… Belediye baktı müşteri artıyor tiyatro adına kâr etmek için indirimli bilet fiyatına ‘ayakta seyirci’ diye bilet çıkardı… Hep beleş olmaz, şimdi parasını ödeyerek oyunları izlemenin zamanı geldi…

İzmir'deki Devlet Tiyatrolarında oyunu izlemeye gelen seyirci asla geri çevrilmez… Tiyatronun avlusuna adım attığınız an oyuna dâhil olursunuz… Mutlaka size yer bulurlar… Ben böyle gördüm, böylesi de güzel değil mi?

Benim gördüğüm en güzel tiyatro sahnesi ve yeri konumu olarak Konak Devlet Tiyatrosu’dur... Orada güzel bir oyun izlediğim zaman, dışarı çıkınca doğru sahile koşarım… Denize kollarımı açarak ‘yaşamak ne güzel şey’ diye bağırmak isterim…

Eşim Ayşe’de en az benim kadar tiyatroyu seviyor sanırım… İkra’nın doğumuna üç gün kala biz Opera binasına ‘Caligula’ oyununu izlemeye gittik… Üstelik benim gitmeyelim dememe rağmen…

Benim ilk izlemeye gittiğim oyun; Türkçe öğretmenimin derste ‘Buca Belediyesi Tiyatro Topluluğu ‘Keşanlı Ali’ oyununu bu akşam kilisedeki tiyatro sahnesinden oynuyor’ demesiyle başlamıştı… 

Çocukluk arkadaşlarımla bu oyuna gittik… En arka sırada bir kaç sandalye hariç içerisi tıklım tıklım doluydu… Oraya geçtik.. .Sahneyi görmek ne mümkün... Sandalyelerin sırt dayama yerlerine basarak kilisenin aşağı eğimli pencere taşına oturarak izlemeye çalıştık… Kaya düşe zar zor oyunu izliyorduk… Sahnenin ışıkları, oyuncular, oynanan oyun, sanki büyülenmiş gibiydim… İkinci perde bitmeden arkadaşlarımdan biri eve gitmek istedi… Mecburen oyunu bırakmak zorunda kaldık… Kapıdan çıkana dek sahneden gözlerimi alamadım… 

Bu gün çok sevdiğim birini saygıyla ve minnetle anmak istiyorum. Öğretmenim Ali Asker Akça…

Buca Endüstri Meslek Lisesinde yıllarca tiyatro grubunu çalıştırmış, tiyatro sahnesinde yer almış, HTT'nin kurucusunu, bana okumayı sevdiren öğretmenimi saygıyla ve minnetle anıyorum…

HTT'nin ne olduğunu siz de merak ettiniz değil mi? O gün bende merak etmiştim... Okul tiyatro gurubuna katıldıktan sonra Cumartesi günü okula tiyatro çalışmasına gittiğim ilk gün arkadaşlar bana ‘HTT'ye hoş geldin’ dediler… Benim üzerimde beyaz tişört üzerinde BOZKURT baskısı var, elimde de tesbih… HTT nedir diye sordum… Dediler ki ‘Sosyalist Komünist bir örgütün kısaltılmış adı’ duyunca eşekten düşmüşe döndüm… 

Eşekten düşenin halinden eşekten düşen anlar… Çocukken ben düştüm… Tam da ters dönüp ense köküme, ayaklar havada düştüm… 

Önce bir süre öyle yere yapışıp kalıyorsun, sonra yavaş yavaş ayağa kalkıyorsun… Etrafa baktım, koyunlar, kuzular gelip geçen köylülerim ama sen nerde olduğunu kim olduğunu hatta dünyayı bile hatırlamıyorsun...

Yavaş yavaş kendine geliyorsun… Şuan Kavuncu’da köydeyim ve eşekten düştüm diyebildim… HTT ‘sosyalist komünist’ cümlesinin şokunu yaşarken arkadaşlarım yüzümdeki ifadeye bakarak hepsi birden kahkahayı basınca kendime gelebildim... Dakikalarca güldüler… 

HTT Haykırış Tiyatro Topluluğunun kısaltması dediler de öylelikle rahat bir nefes aldım... 

Yılsonunda bana haykıra haykıra gülen o güzel dostlarımla Haldun Taner’in ‘Fazilet Eczanesi’ oyunundan aynı sahneyi paylaştım…

İş yerine verdiğim tiyatro belgesini rejim, sahne amirim, sahne arkadaşım Turgay Girgin abimden almıştım… Keşanlı Ali oyunundaki arkadaşlarımla da aynı sahneyi paylaştım…

Şimdilerde elimden geldiğince arkadaşlarıma kitap okumayı, tiyatroyu sevdirmeye çalışıyorum… Maalesef salgın yüzünden oyunlara gidemedik… Çok şükür o günlerde geçti ve çığırtkan haykırdı;

  • Başlıyor başlıyor iki perdelik komedi oyunumuz ‘Kantocu’ başlıyor…

Osmanlı imparatorluğu kuşatma altında, Türk halkının kurtuluş mücadelesi verdiği yıllardayız… O yıllarda Türk kadınının sahneye çıkmasına izin verilmiyor... Bir Türk kadınının, tiyatro sevgisi yüzünde ismini Benli Verjin olarak değiştirip sahneye çıkma mücadelesi konu ediliyor… Oyun başlıyor oyunun bir yerinde oyuncular ‘hepimize yer var bu şanoda’ diye şarkı söyleyerek seyircilerin arasında gezmeye başladılar, ben de başladım ağlamaya oyun bitene kadar ağladım… Oyun bittikten sonra dediğim şey ‘güzel oyunmuş, iyi ki geldim.’ 

Bu arada Eskişehir Şehir Tiyatroları ayakta seyirci biletinin ismini ‘Numarasız Tiyatro Bileti’ olarak değiştirdi... Üstelik bizim biletlerde diğer biletler gibi aynı kalitede veriliyor artık…

Tüm tiyatro sevenlerin tiyatrolar günü kutlu olsun.

Yanor mu yeşil koşkün lambasi’ ☺

.../…

Ahmet Gürlek Bey’i 20 yıldır tanırım… Özel sektörde 3 vardiya çalışan tam bir kitap ve tiyatro sevdalısı… 

‘Şimdilerde elimden geldiğince arkadaşlarıma kitap okumayı, tiyatroyu sevdirmeye çalışıyorum…’ Sözüne bizzat şahidim/doğruladım… Şahidim çünkü sosyal medyası kitap ve tiyatro dolu… Siz demeden ben yazıvereyim, sosyal medyada paylaştıklarından daha fazlası Ahmet… (Kimilerinin sosyal medya (sanal yaşantısı) ile gerçek yaşamı farklıdır bilirsiniz, Ahmet onlardan değil… Çay ve yemek aralarını bile değerlendiren, her ziyaretimde ayak üstü de olsa kitaplar üzerine konuştuğumuz okur sever bir kardeşim… 

Ve bunu yıllardır sürdürebilir kılması ayrıca takdire şayan… Şükür bende okur-yazarım… Bu vb. durumlar okur sever olarak kitaplara daha sıkı sıkıya bağladığını hissediyorum…  

Ve lütfen kelime ve bilgi dağarcığınızın yükselmesi, hayal gücünüzün güçlenmesi, üretmenize katkı sunması, algılarınızın ve hızlı düşünmenizin gelişmesi için okuyun… Ve asla unutmayın okumak başarmanın yegâne anahtarıdır!

.../…

Bu yazıyı Dünya Tiyatrolar Gününde hazırlamıştım lakin yerel seçim gündemi, yazı ES TV programları vb. fırsat bulamamıştım.. Bugüne nasipmiş… 

Not: Uluslararası Tiyatro Enstitüsü 1948 yılında kuruldu. Bu enstitü 1961 yılında aldığı bir kararla 27 Mart gününü Dünya Tiyatrolar Günü olarak kabul etti.