Adamın biri ilk defa gittiği küçük bir ilçede duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa;

-Buranın yabancısıyım, demiş.

Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler…

Çocuk arabanın penceresini açtıktan sonra;

Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde…

Adam çocuğun yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez…

-Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? Diye gülümsemiş çocuk. Kuş cıvıltıları oradan geliyor zaten…

-İyi ama demiş adam, bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği ne malûm?

Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez diye atılmış çocuk... Üstelik manolyalar da katılıyor onlara... Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyacaksınız…

Adam gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, teşekkür etmek için döndüğünde fark etmiş çocuğun kör olduğunu…

Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış adamın kendisini fark ettiğini… Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken;

-Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş… Görmeyi o kadar çok özledim ki! Sizinkiler sağlam, öyle değil mi?

Adam çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına doğru yönelirken;

-‘Artık emin değilim, demiş… Emin olduğum tek şey, benden iyi gördüğündür…’

Son günleri özetler cihette…

Ve hatta son yıllarda mücadelesini verdiğim konular gözümün önüne geldikçe daha bir anlam kazanıyor bu hikâye… Dönen dolapların, algının, yalanın, talanın özeti adeta…

Hikâyede bu olayın yaşandığı yerleri (yıllardır köşe yazılarımızda, TV’de ve sosyal medyada anlatmaya çalıştığım konular) Kent’ini, ilçesini yönetecekleri kendinden seçemeyenlerin toprakları olarak kabul edebiliriz… Küçücük yerde bunlar oluyorsa diğerlerini düşünemiyorum bile de demiştim…

Buradaki olayları görenleri çocuğa, görmeyenleri adama benzetmek lazım…

Cihet: yön, taraf veya bakış açısı…

…/…

Körü-körüne yapmak/seçmek kolaydır…

Konforun dışına çıkmak, düşünmek gerektirmez… Seçilen kişi alsa da, satsa da, çalsa da umursanmaz…

Kişi seçtiği kişinin bile eleştirilmesine tahammül etmez… Çıldırır, delirir adeta… Körü-körüne söylemenin ya da yapmanın bir bedeli var mıdır? Bunu zaman gösterir…

Zamanla körü-körüne bağlılıklar bilinci bloke eder…

O yüzden düşünemez ve seçilen ne yaparsa yapsın ölümüne savunmaya devam eder…

Ta ki hırsızlık, yolsuzluk, algı oyunları aşikâr olana kadar…

Buda bir sınavdır…

Bazıları görmez… Bazıları görür, bazıları ise 4 maymunu oynar…

Maalesef siyasette körü körüne bağlanmak diye bir gerçek var…

Yanlış olsa bile destekleyebiliyorlar… İşte bunun adı körü körüne…

Bunun birçok nedeni var… Seçtikleri kişinin bir önceki yönetimleri eleştirmesinden tutun da, çıkar ilişkileri, menfaat vb türlü nedenleri vardır…  Hâlbuki siyasetin ve siyasilerin değerlendirmesi bu şekilde yapmak son derece yanlıştır…

Körü kürüne seçmek sonrasında savunmak cehalettir…

 

…/…

 

İnsan yaptığı her eylemden sorumludur…

Seçimlerdeki tercihlerde bu kapsamda… Mesela oy kullanmak, bir emaneti ehline teslim etmek demektir bir nevi… Oy vermek güvenmek demek… Emanet etmek demek… Nasıl ki paranızı pulunuzu, malınızı, mülkünüzü güvenmediğiniz bir kişiye vermiyorsanız, oyunuzu da vermemelisiniz…

Diyelim ki sandığa gittiniz… Kişiye güvenmiyorsunuz ve sadece karşı tarafa tepki için ehil olmadığını bile bile yanlış davranışlarını gördüğünüz kişiyi seçtiniz… Kuvvetle muhtemel o kişi koltuğa oturduğunda güç zehirlenmesi yaşayacak yanlışa tevessül edecektir… Böyledir bu! Tabi ki vebale girersiniz…

Düşünün hele, körü körüne seçtiğiniz kişiyi desteklemek, her yaptığını alkışlamak, algısına, yalanına, talanına göz yummak, muhalefet edene düşman olmak sizce ne kadar doğru?

Ayet-i Kerimeyi unutmayalım:

 

‘Kim iyi bir işe aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir.’ (Nisa, 4/85)

…/…

BAŞ KOYMAK…

İnsanları okudukları için değil genelde yazdıkları ve söyledikleri ile suçlar/yargılarlar…

Bir nevi imzamızdır yazılar…

Eğer ki bu yola baş koymuşsanız ki! Biz koyduk ‘Baş koymak’ sözünün hakkını vereceksiniz çaresi yok… Son yaşananlar bizi daha da cesaretlendirdi…

Nihai olarak hepimiz beşeriz… Yanlışlarımız elbet var/olacak…

Elbette birçoğumuzun siyasi bir düşüncesi, ideolojisi ve davası var...

Ülkemizi bölme emelinde olmayan her türlü düşünce ve ideolojiye saygı duyma zorunluluğumuz da!...

Ezcümle…

Bu milletin has evlatları ucuz hesapların peşinde koşmaz, bu milletin asaletinden haberi olmayanların manipülasyonları tarihin kokuşmuş çöplüğünde yerini alacaktır hiç şüphesiz…

Ya rab, büyük bir iştahla kaos bekleyenleri rezil et…

Ves’selam…