Devletin varlığını (Türkiye Cumhuriyeti Devleti) hemen her şeyin üzerinde tutup, onu yaşatıp büyütmek ve dahi gelecek nesillere aktarmak, bu kutsal emanete sahip çıkıp, günü geldiğinde ehline emanet etmek bize düşen en asli vazifelerimizdendir…
Rabbim cc Türkiye Cumhuriyeti Devletimize ve dahi büyük Türk milletimize zeval vermesin…
‘Devlet ebet müddet.’ Denildiğinde, biz Türklerin tarih boyunca ister göçebe, ister yerleşik hayat olsun, her zaman bir arada olma gayesi içinde olduğunu yazıyor, anlatıyor…
Bu ülkü ve gaye atalarımızın her zaman devlet olma bilincine sahip olduklarını gösteriyor…
Bu devlet olma bilinci ve şuuru, biz Türkleri diğer medeniyetler karşısında farklı kılıyor, yanı sıra daha güçlü şekilde yekvücut olmamızı sağlıyor…
Bu düşüncenin ete kemiğe bürünmüş, vücut bulmuş halinde ve dahi ay yıldızlı bayrağımızın gölgesinde bizim şuurlu bir şekilde ‘DEVLET, EBED MÜDDET’ sözünü bir kez daha özetmemiz elzem hale gelmiştir…
Atalarımız, Türkler ‘Bir olmak’ anlamına gelen devletin sonsuza kadar sürmesi için mücadele vermiş, azmetmiş, dua etmiş, yeri gelmiş kanını hatta canını vermişlerdir…
Dünden bugüne, tarihimiz boyunca kurulan her Türk Devleti kendinden öncekilerin devamı olarak görmüştür kendisini… Bizlerde özümüzle, sözümüzle, canımızla, kanımızla buna inandık… Doğrusu da budur…
Kendisini bu şekilde görmeyenlerinde bir an evvel kanını sorgulamasını, öz benliğini bir kez daha kontrol etmesini, sonucu kamuoyu ile paylaşmasını dileriz…
Dileriz ki, ak-kara belli olsun…
Dileriz ki, dolaylı yollardan ülkemizde hainlik, vandallık yapanların kanı, soyu, sopu belli olsun…
Dileriz ki, bizde dost kim, düşman kim, hain kim bilelim…
Dileriz ki, saflarımız belli olsun, daha da sıklaşsın…
Biliriz ki, tehlikeler nereden gelirse gelsin, ne kadar büyük olursa olsun tek çare, tek ilacı Türk milleti ve ferasetidir…
Bu konuda Atsız Atanın şu sözlerini tamda bugünlerde tekraren paylaşmaya değer buluyorum… ‘Türkiye Cumhuriyeti gökten zembille inmemiştir, Osmanlı İmparatorluğu’nun devamıdır. Osmanlı İmparatorluğu İlhanlı Devleti’nin uç beyliğinden doğmuştur demek ki onun devamıdır. İlhanlı Devleti Anadolu’daki Selçuklu Devleti’nin devamıdır. Anadolu’daki Selçuklu Devleti ile Batı Türkistan ve İran’daki Harzemşahlar Devleti, Büyük Selçuklu Devleti’nin devamıdır. Büyük Selçuklu Devleti Karahanlılar’ın, Karahanlılar Uygurların, Uygurlar Göktürklerin, Göktürkler Aparların, Aparlar Siyenpilerin, Siyenpiler de Hunların devamıdır. Bu devamlar kesintisiz, aralıksız bir tarihî kadrodur yani biz bir yıkılıp bir kurulan ayrı ayrı devletlerden değil bir bütün hâlinde sürüp gelen bir devletin devamı, milleti ve geleneğiyiz.’
Sanırım, ‘DEVLET, EBED MÜDDET’ ülküsünü, şiarını, sağıra söz, köre göz olma niteliğinde en özlü anlatımlardan…
Bu şiar Türk Milletinin ölümsüzlüğünün bir nişanesi adeta…
Gün geliyor ‘TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN BEKASI’ kelamında bulunuyoruz… Bununla bile dalga geçtiğini sanan kıtların varlığını görüyor, üzülüyoruz… Zaman bize, bu düşünceyle dala geçenleri nasıl silkelediğini gösteriyor, sonucuna şaşırmıyoruz…
Ülkemizde nefes alan-veren, suyundan, etinden sütünden faydalanan, bu vatanın suyuna, ekmeğine nankörlük eden, millete tepeden bakan ve her türlü hainliği yapan, Türk ve Türkiye hariç her düşmanın/hainin hayranı bir zümre var!
Bu birden fazla yüzü olan ve ne yana döneceğini şaşıran rüzgâr gülleri /fırıldakların iyi bildiği ve dahi sürekli dillendirdiği, İngilizlerin tarih sayfalarında yer alan ‘GÜNEŞ BATMAYAN ÜLKE’ sözü nasıl gerçekse, büyük Türk devletlerinin ve dahi Büyük Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz içinde ‘DEVLET, EBED MÜDDET’ şiarı hep var oluş, sonsuza kadar da var olacağı o kadar gerçektir…
Bu şiar, soysuzları, kansızları, cansızları rahatsız etse de her daim var olmuş ve olacaktır…
And olsun ki bu geleneğimiz, töremiz biz ve bizim gibiler var oldukça devam edecektir…
Bir gerçek daha var ki, hemen her olayı istismar eden, nemalanan bu kişiler, zümreler her daim var olmuş, Türk Milletinin başına bela kesilmiştir…
Üstelik okyanusta ‘B.K’ üzerine konan sinek olduklarını unutup, kendilerini elit sınıfına koyan haşerelerin yediği önünde, yemediği ise arkalarında olmalarına rağmen Türk Milletine düşmanlıkları asla bitmemiş, bitmeyecektir…
Bu haşereler, Anadolu’nun bağrından çıkmış, yüzü hilal gibi parlayan kahraman Türk evlatlarını her daim kendilerine düşman saymışlar, beti, bereketi eksiltmişlerdir…
Ve bu hainler binlerce yıldır var olmuş, şimdide nefes almaktadırlar… Lakin büyük Türk milleti her daim farkında olmuş, şahitlik etmiş, kimseye boyun eğmemiştir…
Bazen kelimeler kifayetsiz kalır ya, tamda böyle… Bazı artıklara ne kadar anlatmaya çalışırsak çalışalım, hissettiklerimizi tam olarak ifade edemeyiz, edemiyoruz…
Ve diyoruz ki ‘Fazladan izahat, lisanen kabahattir.’
Merhum vatan şairimiz Namık Kemal ‘Ecdadımızın heybeti marufu cihandadır. Fıtrat değişir sanma, bu kan, yine o kandır.’ Demiştir…
Devlet bazen ölü taklidi yapar... Zannedersin ki devlet yok, çöktü... Şımardıkça şımarırsın… Sonra üzerine birden ağırlık çöker… Peki ya sonra? Sonrası yok…
Ezcümle; Türkiye Cumhuriyeti devleti unutmaz, unutturmaz, ihanet edeni de kendisine vatan aşkıyla hizmet edeni de unutmaz... Türkiye Cumhuriyeti devleti mazluma Yunus olmasını da zalime Yavuz olmasını da çok iyi bilir…
İşte tamda burada bizi bölünmekten, parçalanmaktan koruyacak olan da ‘DEVLET, EBED MÜDDET’ tir…
Vatan; ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan.
Vatan; büyük ve müebbet bir ülkedir Türklere Turan…