Hemen asrileşmeye çalışanlara, gerekli duyarlılığı pek gösteremeyenlere iğneleme amaçlı kullanılan ‘Dağdan indin gürpeden, hanim oldun şirpeden’ deyimini oldum olası çok severim.

Yerinde kullanıldığında dikkati, özeni, saygıyı, güveni, özgüveni çok isabetli olarak anlattığına inanırım.

Bu deyim aklıma geldikçe ‘özen, özen gösterme’ kavramları yeni yeni çağrışımlara götürür beni.

Bir şeyin istediğimiz gibi olması için gereken dikkati gösteririz.

Bir şeyin iyi olması için elimizden geldiği kadar dikkat gösterir, titizlikle o konu üstünde dururuz.

Üzerinde dikkat ve titizlikle durduğumuz hemen her konuda doğru sonuca ulaşırız.

Giyim kuşamımıza özen gösterir, kendimize dikkat eder, zevkli ve derli toplu giyinmeyi severiz.

Özen gösterilmeden yapılan işlerden olumlu sonuç alamayacağımız biliriz.

Özenerek gayret gösterdiğimiz, üzerinde dikkatle çalıştığımız işlerde başarıya ulaşırız.

Bir iş üzerinde büyük bir dikkatle durarak çalıştığımızda, mümkün olduğu kadar iyi olmasına gayret ettiğimizde, bu yolda titizlik gösterdiğimizde başarı kaçınılmazdır.

Özenli çalışmalarımızın bizi az yorduğuna hatta bazen de dinlendirdiğine hepimiz belli zamanlarda şahit olmuşuzdur.

Özenli çalışmalarımızla birilerini hep özendirdiğimiz de ayrı bir gerçektir.

Özen göstermeden konuştuğumuzda bir başkayız, ağzımızdan çıkacak kelimelerin pasını isini alarak, anlamı parlatıp gönül alıcı sözlerle konuşunca bir başkayız. 

Kelimelerin kavram alanlarına da çağrışım alanlarına da dört elle sarıldığımızdaki konuşmamızın tadına doyum olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz aslında.

Ele aldığımız hiçbir konuyu geçiştirmemeye özen gösterdikçe, aceleye getirmedikçe, dara getirmedikçe kendimizle daha barışık olduğumuza hep şahit oluruz.

Ne yaptığımız, neye göre hareket ettiğimiz belli olmazsa, ağzımız aya gözümüz çaya bakarsa başımıza ne olumsuzlukların geldiğini de çok iyi biliriz.

Emek vermezsek, gayrete gelmezsek, kendimizi bırakırsak, kendimizi kapıp koyuverirsek hemen hiçbir şeyden olumlu sonuç alamayacağımızı da biliriz.

İnsan ilişkilerinden şikayetçi olduğumuz şu günlerde hepimizin ayır bir özen göstermesi gereken konunun başında kişiye, kişiliğe değer vermek geliyor. Bir insana değer vermek, onun kıymetini bilmek bir kültürdür. Bu, kitaplarda da yazmaz. Bu, özenli yaşayarak öğrenilir. Bunun yolu, insan olmaktan ve insan kalabilmekten geçer. 

İlişkilerimize dikkat edelim aman. Kötülüğü özendirip iyiliği engellemeyenlerden olmayalım aman. 

Başkalarının zayıflıkları bile bize birçok şeyler öğretecektir. Herkesin tutum ve davranışlarını gözlemleyerek iyiye özeneceğiz. Unutmayalım.

Unutmayalım. Bizi amacınıza ulaştırabilecek çevreyi seçerken özenli davranalım.

İlgilenelim, dikkat edelim, takdir edelim, sevelim. Bunların kendimize de çevremize de en değerli armağanlardan bazılarıdır olduğunu unutmayalım.

Kendi değerlerimize, kendi kırmızı çizgimize özen gösterdiğimiz kadar çevremizdekilerin bu durumlarına da özen gösterelim.

Abartmayalım. Dengeli olmaya çalışalım.

Uydur gaydır da olmasın, üstünkörü de olmasın yapıp ettiklerimiz. Baştan savmayalım, aceleye getirip altı alay üstü kalay olmayalım aman.

Aşağıdaki anonim kıssayı aklımızdan çıkarmayalım aman:

“Eşeğin bir tavşana özenmiş kulağını kesmiş sonra ata sormuş: ‘Nasıl, tavşana benzedim mi?’ At, başını sallamış: ‘Sen şimdi eşek bile değilsin.” 

Aceleye gelmesin hiçbir şeyimiz. 

Ertelemeyelim, savsaklamayalım, hor kullanmayalım hiçbir şeyi.

Karambole getirmeyelim. Kırıp bükmeyelim. Kırılıp bükülmeyelim. Özenip bezenelim. Teşvik edelim.

Kendimiz olalım, kendimiz!