Eskişehir… Kendine has ruhuyla, öğrencisiyle, sanayisiyle tam bir çekim merkezi.

Eskişehir… Kendine has ruhuyla, öğrencisiyle, sanayisiyle tam bir çekim merkezi. Ama bu güzel şehrin önü daha da açılmalı. Nadir Küpeli'nin dediği gibi, Eskişehir yalnızca kentin üniversiteleriyle değil, aynı zamanda sanayi potansiyeliyle de parlamalı. 
Şöyle bir durup düşünelim, sanayi devrimini kaçıran bir milletin evlatları olarak, Eskişehir'i bir sanayi üssü haline getirmek elimizde. Ama sanayinin iş gücü ağlarken, nitelikli iş gücünü nasıl çekeriz buralara? 

Göç veriyoruz, göç alıyoruz ama mesele rakamlar değil, mesele buraya gelip kalıcı olmalarını sağlamak. Nitelikli iş gücünü burada tutabilmemiz için çalışma koşullarının cazip hale getirilmesi gerek. Eskişehir ucuz yaşam sunmalı, tıpkı pahalı şehirlerin gölgesinde kalmış bir cennet gibi...

Kiralar uçmuş. Herkes merkezde tıkış tıkış yaşamaktan bezmiş. Oysa şehrin birçok noktasına yayılmalı yaşantı. Daha fazla sosyal konut, daha çok yaşam alanı gerekli. Herkes şehrin merkezine inmek zorunda kalmamalı, hizmet ayağına gelmeli. İşte o zaman Eskişehir'de yaşamak daha anlamlı olacak.

İhtiyaç duyduğumuz şeyler çok basit: Nitelikli işgücü ve uygun yaşam koşulları. 2030 yılına vardığımızda ihracatın 7-8 milyar dolara ulaşmasını bekliyorsak, o zaman bugünden adımlar atılmalı. Sanayimize yakın lokasyonlarda yeni yaşam merkezleri oluşmalı, eskinin dar kalıplarından çıkmalıyız.

Eskişehir’i modern bir kent haline getirmek için el ele, omuz omuza verelim. Tüm karar alıcılar, yerel yönetimler hep birlikte iş birliği yapsın. Gelecek nesillere örnek olacak bir şehir bırakalım. Eskişehir'in potansiyelini tam anlamıyla açığa çıkarmanın, onu herkes için bir cazibe merkezi yapmanın zamanı geldi de geçiyor. 
Öyle bir cazibe merkezi yapalım ki Eskişehir’i, herkes yaşamak için buraya gelsin, herkes işini burada kursun, biz de gururla anlatalım...
***

ZAFERİN İZİNDE, CUMHURİYETİN AYDINLIĞINDA

30 Ağustos... Sadece bir tarih değil, koca bir milletin diriliş destanıdır. Anadolu'nun kaderini değiştiren bu büyük zafer, bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün üstün liderliği ve milletimizin sarsılmaz azmiyle kazanılan bu zafer, bağımsızlık uğruna verilen amansız mücadelenin taçlandırılmasıdır.

Mustafa Kemal Atatürk, sömürgeden başka gelecek tanımayan emperyalist güçlere karşı, özgürlük ve bağımsızlık meşalesini tutuşturmuştur. Onun geldiği her yere getirdiği aydınlık, bugünün karanlıklarına bile meydan okuyan bir cesarettir. Atatürk, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" derken, bu kadim topraklarda, halkın kendi kaderini tayin edeceği yeni bir dönemin kapısını aralamıştır.
30 Ağustos'un ruhu, milletimizin birlik ve beraberlik içinde neler başarabileceğinin canlı bir örneğidir. Bu zafer, umutsuzluğun yerini umuda, esaretin yerini özgürlüğe bırakmasının simgesidir. Atatürk'ün ilkeleri doğrultusunda çağdaş uygarlık hedefine doğru yürüyüşümüzü sürdürüyor olmamız gerektiğini unutmamalıyız.

Laiklik, cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik ve inkılapçılık... Atatürk ilkeleri, modern Türkiye’nin mihenk taşlarıdır. Bu ilkeler, bugünümüzü aydınlatan, yarınımızı şekillendiren ve geleceğimize yön veren değerlerdir. Atatürk’ün gösterdiği hedefe yürümek, sadece bir görev değil; aynı zamanda bir onurdur.

Cumhuriyetimizin her bir bireyi, bu büyük mirası geleceğe taşıma sorumluluğunu omuzlarında taşıyor. 30 Ağustos'un ateşlediği bu ruh, vatan sevgisiyle dolup taşan yüreklerde yaşamaya devam ediyor. Bizlere düşen, bu ruhu canlı tutmak, cumhuriyetimizin değerlerini korumak ve gelecek nesillere taşımaktır.

Her 30 Ağustos'ta yankılanan gür ses, bu milletin özgürlükten asla vazgeçmeyeceğini haykırıyor. Başı dik, onurlu ve bağımsız bir geleceğin teminatı olan bu ruh, sonsuza dek var olacaktır.
Zafer Bayramımız kutlu olsun! Atatürk'ün izinde, aydınlık yarınlara...
***

BİR GARİP MEMLEKET HALİ

Eskişehir’in sokakları, dirençli esnafıyla ünlüdür. Ancak zam yağmuru altında sırılsıklam olan bu dükkanların vitrinlerinde artık umut değil, hüzün yansıyor. Bakkal ve Bayiler Esnaf Odası Başkanı İsmail Hakkı Ördek’in sesi, aslında yalnızca esnafın değil, tüm ülkenin feryadı haline geldi. Zam üstüne zam... Ne elektriği kaldı ne sigarası ne de alkole gelen ÖTV!

Şöyle bir düşünün... Ayakta kalmak için çırpınan bakkalın yerinde kim olmak ister? Maliyetler bir yanda tavan yaparken, satışlar yerlerde sürünüyor. Her ay açıklanan yeni zamlar, adeta ticaretin tabutuna çakılan birer çivi gibi. Zamlarla yalnızca fiyatlar değil, kaçak tüketim de artıyor. "Kaçaktan vergi alamazsınız," diyor Ördek. Ne kadar da haklı! Bu gidişle devletten vergi almak da hayal olacak.
Esnaf yalnızca bugününü değil, yarınını da düşünmek zorunda. Ama hangi yarın? Her yer kapanan dükkanlarla, devredilen işlerle dolup taşıyor. Gün geçtikçe kapanan kepenkler, aslında sadece bir dükkânı değil, aynı zamanda koskoca bir ekonomiyi de karanlığa itiyor.
Sözümüz yetkililere; Ekonomik dengeyi sağlamak adına atılan her yanlış adım, beraberinde umutsuzluğu, işsizliği ve mutsuzluğu getiriyor. Eskişehir’de yükselen bu ses, tüm yurdun sesi ve bu sese kulak vermek, çözüm üretmek artık bir zorunluluktur.
Gerçekleri görmek için geç kalmadan harekete geçmenin vakti geldi de geçiyor. Aksi halde, sadece bir şehirde değil, tüm ülkede "esnaf nereye gidiyor" diye sormak zorunda kalacağız.
***