‘Felek’ kavramı, sözlüklerimizde şu anlamlarda kullanılır: 1. Gökyüzü, sema. 2. Dünya, âlem, devran. 3. Gök katlarında yer alan yıldızların insan kaderi üzerinde yaptığı kabul edilen etki, kadere hâkim olduğuna inanılan güç, talih, baht. 4. Her birinde bir gezegenin bulunduğu kabul edilen gök katlarından her biri.

‘Felek’ kavramı, sözlüklerimizde şu anlamlarda kullanılır: 1. Gökyüzü, sema. 2. Dünya, âlem, devran. 3. Gök katlarında yer alan yıldızların insan kaderi üzerinde yaptığı kabul edilen etki, kadere hâkim olduğuna inanılan güç, talih, baht. 4. Her birinde bir gezegenin bulunduğu kabul edilen gök katlarından her biri.

Felek, halk tasavvurunda ‘dünya, talih, kader, zaman, gökyüzü, ilah…’ olarak düşünülür. Acı gerçek ölümlü sonun sebebi, çoğu kere felek olarak görülmüştür. Sızlanmalar, şikâyetler çoklukla felektendir.

Atasözlerimizde ‘felek’ konusu ulaşabildiğim kaynaklarda şöyle işleniyor:

Felek sillesini yemeyen baş; elini demir sanır, yumruğunu taş. Başkalarının gücünü görmemiş kimse, kendini her zaman güçlü zanneder. Başkalarının güçlü olabileceğini unutmamak gerekir. Büyük bir felakete uğramayan, kendini çok çok güçlü zanneder.

Felek yâr olmazsa yar yıkılır üstüne; felek yâr olursa yâr üstüne yâr yıkılır. 

Felek yâr olmazsa eziyetten kurtulunmaz ama felek bir de yâr olursa bütün güzeller, bütün güzellikler üst üste üstümüze gelir.

Felek, Mustafa’ya yâr olmadı. 

Hep terslik çıktı, şartlar uygun gitmedi.

Yetim demiş ‘Ben güldüm.’. Felek demiş ‘Ben nerdeydim!’ 

Yetim, rahat yüzü görmez.

Ağlama naçar ağlama! Gün gelip geçer ağlama! Felek bağlayan kapını, bir gün de açar ağlama. 

Feleğin yaptığı geçicidir. Hiçbir şey, kalıcı değildir.

Felekle dövüşen, akıbet yenilir. 

Kadere hâkim olduğuna inanılan güce, talihe, bahta karşı gelinse de başarılı olunamaz.

Deyimlerimizde ‘felek’, bulabildiğim kadarıyla aşağıdaki şekillerde kullanılır.
feleğe küsmek 

Talihten umudunu kesmek, şanssızlıktan yakınmak. 
feleği şaşmak 

Neye uğradığını anlayamamak, dengesini yitirmek, çok büyük bir darbe yemek
feleğin atına binmek

Ölüm yolculuğuna başlamak
feleğin çemberinden geçmek

Başından çok şey geçip tecrübe sâhibi olmak, gözü açılmak, hayat tecrübesi kazanmak
feleğin sillesine uğramak (sillesini yemek)

Büyük bir zarara ya da yıkıma uğramak. 
feleğin tekerine çomak sokmak

Hayata, kadere, her türlü gelişmelere meydan okumak
feleğini şaşırmak

Başına gelen bir zarar ya da kötü bir iş sonucunda şaşkınlığa uğramak; hiçbir şeyi fark edemeyecek duruma gelmek; ummadığı bir durumda kalmak, şaşkınlık içine düşmek 
felek de maşallah demek 

Bahtını bile şaşırtacak yeni bir durum yaşamak, yaratmak
felek düşkünü

Bedbaht

Felek Mustafa’ya yâr olmadı.
Talih yaver gitmedi, şans yardım etmedi.
felek yâr olursa
Bir terslik çıkmazsa, şartlar uygun giderse.
Felek, kimine kavun yedirir, kimine kelek; kimine davul çaldırır, kimine dümbelek.
Kimileri mutlu kimileri mutsuz yaşarken kimileri de talihsizdir. Çabalasa da istediğini elde edemez.
felekten bir gece (gün) çalmak
Keyifli, zevkli bir gece (gün) geçirmek
felekten kâm almak
Gönlünce yaşamak, istediği gibi zevk ve safâ sürmek, hoş vakit geçirmek
garip felek 
Yalnız ve kimsesiz bir kaderi veya talihten yakınmayı ifade eder. 
kahpe felek 
‘Rast gelmeyen, yâr olmayan, kötü talih veya kader’ anlamında kullanılan bir söz 
kambur felek 
Bir türlü gülmeyen kötü talih, şans
zalim felek

Acımasız veya adaletsiz kaderi, talihi ya da hayatın zorluklarını ifade eder.