Nereden tutsan elinde kalan bir ülke olduk. Yolgeçen hanı gibi. AKP iktidarında adaleti, eğitimi, ekonomisi, dış ilişkileri sığınmacısı sorunların yumağı gibi ipin ucu çoktan kaçmış.

Tek parti ve tek adam politikasının sonucu bunlar. Rejimin adını tanımlayabiliyor muyuz?

Post modern SULTANİZM.

Parti diktatörlüğü. Tek adam rejimi.

12 Eylülden arta kalan artık bir düzen… Bütün partiler bu düzenden çok mutlu. Bütün genel başkanlar aslında diktatör yetkilerine sahip olduğu bir ülkede tek parti yönetimi olmaz Tek Adam yönetimi olur. Partizanlık her kuruma sıçramış.

Kraldan çok kralcılar var. Belki de birçok konu başlıklarından Erdoğan’ın haberi bile yoktur ama reise yaranacağım, Reis böyle isterdi, bunu ister diyerek iş götürenlerde var.

Hoşuna gider! Demokrasisi… 

İşte sıradan devlet memuru ben bunu yaparsam Müdürümün hoşuna gider bir şey demez müdür. Müdür diyor ki genel müdürünün hoşuna gider… O diyor ki müsteşarın hoşuna gider. O da diyor ki bakanın hoşuna gider. Bakanda diyor ki ben bunu böyle yaparsam Erdoğan'ın hoşuna gider gözüne girerim…

Bakanlığım garantilenir veya  genel seçimlerde bir şehrin liste başında aday gösterilir seçilirim..

Anlayış bu.

Genel başkanların gücü kendi yeteneklerinden, birikimlerinden falan gelmiyor. Siyasi partiler yasası ve ona uygun hazırlanan tüzüklerde de böyle.

Tüzük değişiklikler pek kolay olmuyor.

Sağda da, solda da değişen bir şey yok ki Bir elmanın iki parçası.

Genel başkan kontenjanı dediğiniz CHP’ de % 5. Yani liste başlarına kendi adamlarından 30 tane koyma hakkına sahip. Bir de merkez yoklaması var… Oradan da 75 kişiyi koyar. Geriye de kadın kolları kotası, yok gençlik kolları kotası, bilim kotası derken geriye ne kaldı? Onlar da temayül yoklaması ve anketlerle belirlenir.

Nerede kaldı üye ile yapılması düşünülen ön seçim?

Garanti listedeler… Yerel örgütler taşeronluk yaparlar. Siz ağzınızla S-400 leri tutsanız hava ,cıva.. 

Onun için siyasetin jargonunda şöyle bir söz vardır. Yemişim kanunu anayasayı, Tüzüğü. Paran kadar konuşursun!

Toplum şunu kavrayamıyor. Türkiye’nin temel sorunu anayasa, yasalar falan değil..

Bunlar olmasa da olur.

Temel sorun etik değerler sorunu. Değerleri içselleştirme  ve Liyakat sorunu var..

Yoksa anayasa kapatılsın bile denildi. Güç savaşları. Seçim meydanlarında urgan atanlar, barış sürecinde Erdoğan’a en büyük hakaretlerde bulunanlar, birbirlerine Türk geleneklerine uygun olmayan ahlak dışı söz söyleyenler, şimdi ahlatta eğilerek, selamlayıp cumhurbaşkanından hediyesini alabiliyor?

Türkiye'deki Adalet sistemine güveniyor musunuz diye bir anket yapılmıştı  % 70'i güvenmiyorum diyor.

Kime güvenmiyor Adalet yargı sistemine. Burada muhalefetin de bir reaksiyon göstermesi gerekmiyor mu? CHP 31 Mart seçimlerinde birinci çıkmış…

Bu ne demek. Seçmen size yeşil ışık yaktı. Umut bağlamak istiyor. Bu gidişata şu an siz ayak uyduruyorsunuz. Nasıl ayak uyduruyor?  

Normalleşme…

EY! CHP… AKP normalleşmeyi istemiyor ki? Barış ta istemiyor. Çünkü kaostan besleniyor.

Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan bir iktidar var ya. Ucube rejimden çok şey istiyorsunuz.

Siyasette kartlar yeniden dağıtılıyor. Şunu anlayın Erdoğan ne yapıp edip, ömür boyu Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmak istiyor..

Şimdi senaryolar böyle.

Bir bakmışsın istifa süreçleri başlar ve sine-i millete dönerler. Türkiye’nin sorunu Demokrasi ve hukuk devleti sorunu vardır ve pek aşılacağı da yok.

Çünkü düzenden beslenenler düzeni değiştirmek istemiyorlar.