Gitmiyorlar. Gitmiyorlar. Kapıdan kovsan, bacadan giriyorlar. Koltuklarına da bir türlü yapışmışlar.
Siyasal sistem tıkandı. Bunu her kes görüyor ve biliyor.
Fakat sistemi değiştirelim diyen, öneren yok.
Siyasetçilerin önerdikleri ise revizyon. Bozuk düzenin devamını istiyorlar.
Gerçekler halının altına süpürülmüşler...
İşin aslı şu. Herkes yargıdan şikâyet ediyor ama kimse düzeltmek istemiyor. .çünkü bu yargısal sistem hem çok ağır işliyor. Yargı sisteminin işleyişini siyasal iktidar belirliyor.
DEĞİŞİM İSTENMİYOR
Sistemsel bir değişim öngörmüyorlar. Sadece avutmalı değişiklikleri gündeme getirip uyutma politikası yapıyorlar. Ufak tefek yapılsa da kimse uymuyor ki? Anayasa zaten delik deşik edilmedi mi? Bakın iktidar sözcülerine, hep kanundan, yönetmeliklerden bahsederler ama nedense vatandaşında anayasal hakların var olduğunu çoktan unutmuşlar..
Bunu yapanlarda yargı.
Veya aldığı yazılı veya sözlü emirleri uygulayan iktidarın emniyet güçleri. Onlar hukuka uygunluk arayamazlar ki? Nasıl arayacaklar? Bunu kim nasıl takip edecek?
Öyle bir sistem kurulmamış ki?
YARGI SİSTEMİ DENETLENMELİ...
Adli kolluk nedense kurulmadı.
Savcılık sistemi yeniden görev ve yetkileri tanımlanmalı. Görev suiistimali veya yasaya aykırı işlem yapanlar derhal açığa alınmalı.
Hâkim ve savcılar kurulu ayrılmalı.
Hiç kimse yargılanamaz değildir diyeceksin. Sonra savcılık hakkınızda bir soruşturma açsın kıyametler kopar.
Hangi savcı; Bu sistemde iktidardaki hiçbir kamu görevlisine, bakanına, Cumhurbaşkanına, külliye görevlilerine, güvenlik bürokrasinin yöneticilerine dava açabilir.
Açamazlar...
Ama davası bitmiş, kapanmış işlemlerde yeniden dava açıla biliniyor. Sistem öyle ki, hiçbir maddi delili olmadan, atılan bir iftara veya duyumlarla oluşturulan ifadeler iddianame haline getirilir ve gizli tanık ifadeleri doğru kabul edilmesi ise en kadar hüzün verici bir durumdur.
TBMM’Sİ GÜÇLENDİRİLMELİ...
TBMM’ sinde bu sitemde yargılama ile konularla ilgili hiç bir araştırma ve soruşturma komisyonu kuramazsınız.
Kısacası siyasal iktidarı denetleme şansınız hiç yok.
İşte bunun için bu bozuk düzene karşıyız.
Katılımcı, çoğulcu demokrasi sözü çoktan tedavülden kalkmış durumda. Bahseden bile yok. Ağzı olup ta konuşanlar ise samimi değil.
Bir türlü normalleşemedik. Bir türlü demokratikleşemedik. Bir türlü ileri demokrasiye geçemedik. Bir türlü hukuk devleti olamadık. Bir türlü demokrat olmayı beceremedik. İşin gerçeği bu.
Sadece mış, mış gibi yaptık.
Onun için bu düzende atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti.
Ben, ben, ben.
Koltuk, koltuk, koltuk.
Çıkar, çıkar, çıkar.
Menfaat, menfaat, menfaat.
Klişe haline gelmiş şablon konuşmalar ile siyaset yapılıyor. Bunların elinde oyuncak olan demokrasi.
İşte sonucu bu. İşte bu haldeyiz.
Bu yapı daha fazla sürdürülemez.
Aslında yapılacak iş belli.
İLERİ DEMOKRASİYE GEÇECEKTİK
Aslında AKP’ nin kurucularından bu güne kadar pek kalan olmamış. AKP’ nin kuruluşunda önemli katkıları olanların bir kaç ismin dışında ses çıkaran bile yok.
Siyasal sistemi belirleyen seçim kanunu ve partiler kanunu konusunda ciddi kafa da yoran da yok.
Nasıl bir demokrasi?
Efendim diyorlar ki insanları düşüncesinden dolayı içerde yatan yok diyorlar. El hak doğrudur.
Çünkü insanlar düşüncesinden dolayı suçlanmıyorlar ki? Düşünceyi ifade ettikleri, düşüncelerini yazdıklarından dolayı suçlanıyorlar.
Kısacası at izi it izine karışmış durumda.
HÜSEYİN ÇELİK.. AKP de MEB bakanlık yapmış. AKP’ nin kurucusu ve parti programını yazan birkaç kişiden bir isim.
İktidarın yargıyı tamamen kendi kontrolüne aldığını belirterek bağımsız yargı bana masal gibi geliyor.
“Şu anda parti devletleşmiştir, devlet de partileşmiştir. Ne yazık ki biz de kendi militan yargımızı oluşturduk.”
GÜNÜN SÖZÜ;
“Adalet olmayınca devlet büyük bir çeteden başka nedir?”
Aurelius. Augustinus