Eskişehir… Güneşin ufukta kendini göstermeye çalıştığı, gençlerin neşeyle koşuşturduğu o cennet şehir… Ancak 12 Ağustos, bu cennetin karanlık yüzünü bir kez daha gün yüzüne çıkardı. 23 yaşındaki Sinem Çinğiloğlu, ardında bıraktığı hayalleri ve umutlarıyla, şüpheli bir ölümün gölgesinde hayattan koparıldı. 

Aynı gün, Eskişehir’in başka bir köşesinde A.K. isimli adam, kesici aletle rastgele insanlara saldırarak beş canı yaraladı. Hayat, bir kabusa dönüşürken, 14 Ağustos gecesinde İstanbul ve Ankara'nın karanlık sokaklarında, yine üç kadın cinayeti işleniyordu! 

Şiddet... Eskişehir’de yaşanan son olaylar, bu belanın ne denli içimize işlediğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Göz göre göre merhamet, umudun üstüne basarak yürüyen bir serçe gibi, kaçıp gidiyor. 

Adeta bir kısır döngü içinde batıyoruz. İnsani değerlerimizi ayaklar altına alıp geçiştirirken, ne yazık ki şiddet, hayatımızda sıradan bir olay haline geliyor. Her gün yeni bir acı haberle sarsılıyoruz; "Şiddet yine sokaklarımızda, peki dur diyebilecek miyiz?"

Bizler, bu cinayetlerin, bu acıların yalnızca seyircisi mi olacağız? Yaşananlar, sadece birer istatistik olmaktan öte, ruhumuza saplanan birer hançer değil mi?

 Dayanışma, sesimizi yükseltmek, çözüm bulmak, birlikte haykırmak zorundayız. 

ŞİDDETİN KÖKLERİ

Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Av. Eylem Karacasu önceki gün bu konuyla ilgili oldukça kapsamlı ve önemli bir açıklama yaptı. Açıklamasından yola çıkarak şiddetin kökenlerini ortaya koyabiliriz. 

  1. Cezasızlık Kültürü: Suç işleyenlerin, yaptıkları yanına kâr kaldığında, şiddetin bir kural haline geleceğinden korkmak gerek. Cezasızlık, cesarete dönüşüyor!
  2. İnfaz Rejimi Eksiklikleri: Verilen cezaların, çabuk bir şekilde infaz edilmemesi; faillerin, kendilerini savunmasız hisseden kurbanlar üzerinde daha da güçlenmesine sebep oluyor.
  3. Ahlaki Çöküş: Toplumda artan cinsiyet eşitsizliği ve kadınlara karşı duyulan saygısızlık, şiddetin alevini körüklüyor.
  4. Toplumsal Saygı Eksikliği: İnsana olan saygının azaldığı, insan hayatının ucuzladığı bir ortamda, şiddet her geçen gün sıradanlaşmaya mahkûm.
  5. Etkisiz Yasalar: Yasaların yetersiz bir şekilde uygulanmasının verdiği güvenle, failin kendini güçlü hissetmesi; "Benim için fark etmez!" düşüncesini doğuruyor.
  6. Toplumsal Şiddet: Hayvanlara ve insanlara karşı duyarsızlaşma, toplumda yaygın bir şiddet anlayışının oluştuğunu gösteriyor.
  7. Yetersiz Önlemler: Şiddetle mücadelede yeterli yasaların uygulanmaması ve toplumsal mücadele eksikliği, bu sorunu daha da derinleştiriyor.
  8. Sosyal İzolasyon: Şiddete maruz kalan bireylerin yalnızlaşması ve destek sistemlerinin zayıflaması, travmaları artırıyor.

Eylem Karacasu’nun ifadelerinde beliren umut ışığı, bu yaraları sarmak için gerekli adımların atılması adına bir çağrı niteliği taşıyor. Ancak bu yerleşik düzeni değiştirmek, bizlerin elinde... 

Bir nesil harcanmamalı; bir toplum yok olmamalı! Şiddetin ellenmiş ipini çözme zamanı geldi. Hayatlarımızı, birbirimize uzanan ellerle saralım; bu karanlık tablodan kurtulmak için birlikte mücadele edelim. 

Şiddete dur demek için bir araya gelmenin tam zamanı!

*********************************

ESKİŞEHİR'İN KÜLTÜREL MİRASINA SAHİP ÇIKMA ZAMANI!

Düşünün, bir an! Ne kadar zengin bir tarih ne denli derin bir kültürel miras var bu şehirde! Seyit Battal Gazi Türbesi, Yazılıkaya, Yunus Emre Türbesi; sadece isimleriyle bile insanı büyüleyen mekanlar bunlar. Ama gelin görün ki, bu eşsiz değerleri bizler yeterince tanımıyoruz, yeterince ziyaret etmiyoruz. Hatta bir anket yapsak, Eskişehir’in %90’ı bu mekânların ne kıymetli olduğunu bile bilmiyordur!

Neyse ki, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, o unutulmuş hazineyi gün yüzüne çıkarmak için harika bir adım attı. "Eskişehir Kültürel Mirası ile Buluşuyor" projesi, tam da bu noktada devreye girdi. Proje ilk olarak da Sütlüce Mahalle sakinlerinin Frig Vadileri’ni gezmesi ile başladı. Bu sadece bir etkinlik değil, bir bilinçlenme hareketi! 

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’nin de dediği gibi, "Şehrimizin her bir köşesi eşsiz güzellikte..." İşte bunu anlatabilmek, daha çok insana bu güzellikleri gösterebilmek önemli.

Başkan Ünlüce, yaptığı açıklamada mahalleler arasındaki birlik ve beraberlik duygusunun da önemine vurgu yaptı. Elbette! Birlikte gezmek, birlikte görmek, birlikte öğrenmek… Bunlar, bizleri bir araya getiren değerler. Şimdi bu projenin bir parçası olan kadınlar, gidecekleri yerlerde tarihleriyle buluşacaklar! Düşünün ki, daha önce hiç Yazılıkaya’ya gitmemiş kadınlarımız var. İşte bu fırsatlar, onları tarihin derinliklerine götürüp, unutulmaz bir deneyim yaşatacak.

Bunlar güzel gelişmeler ama yeter mi? Elbette yetmez! İşte bu yüzden sürdürülebilirlik oldukça önemli. Projenin devamlılığı, bu etkinliklerin periyodik olarak tekrarlanması çok önemli. Kadınlar ve çocuklar için özel turlar düzenlenmeli; etkinlikler eğitimci ve eğlenceli olmalı ki, bu gezi bir alışkanlık haline gelsin. Genç kızlar, anneleriyle, anneanneleriyle bu tarihi değerleri keşfetsinler. Çocuklara kültürel bilincin kazandırılması için etkinlikler düzenlenmeli. Okuldan çıkınca gezerken, tarihleriyle beraber büyümeli çocuklar.

Ben bir Eskişehirli olarak, beni mutlu eden bu projeye derin bir teşekkür borçluyum. Çünkü bu sadece bir gezi değil; bu, Eskişehir’in kültürel kimliğini yeniden keşfetme projesidir. Ve bu projeye emeği geçen herkese minnettarım. Şehrimizin tarihi ve kültürel değerlerine sahip çıkan bireyler yetiştireceğiz; sadece onlar da değil, bu değerlerin kalkınmasına da katkıda bulunacağız.

Sonuç olarak, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, bu projeyle sadece bir etkinlik düzenlemekle kalmıyor, aynı zamanda halkın kültürel bilincini artırıyor. Bu çabalar, şehir tarihini yeniden yazmak anlamına geliyor. O yüzden herkesin, yaşlısından gencine, bu projeye sahip çıkması gerek! 

Unutmayın, şehrimizin kültürel hazineleri bizimle yaşayacak. Ve bu hazineyi geleceğe taşımak, hepimizin elinde!