İslam dini Allah Teâlâ’nın doğru yol olarak insanlar için seçtiği selamet yoludur. İnsanlar arası barış ve huzurun dini olan İslam dini, bir arada kardeş olarak yaşamamızı sağlayacak ilke ve yöntemleri bizlere sunmakta ve bu şekilde bir yaşama kavuşmanın sonucu olarak da hem dünya güzelliklerine hem de ebedi güzelliklere kavuşulacağını bildirmektedir. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz; “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a itaatsizlikten sakının ki rahmetine mazhar olasınız” (Hucurât 49/10) buyurarak inananlar arasında kardeşlik bağları kurmuş ve bir arada barış içinde yaşamayı öğütlemiş, ayrıca bu konuda küslüklerin giderilmesi için de tüm insanlara vazifelerini bildirmiştir.
Kardeşlik bağları, insanları bir arada tutup güçlendirir. İnsanın bencillik gibi yalnızlaştıran ve bir zaman sonra çaresiz bırakan kötü özelliklerini giderir. Toplum içerisinde insanın aidiyet hissini canlandırır. Beraberce bir bütün içinde hareket etmemizi sağlar. Bu konuda Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in şu sözü bizlerin bakış açısını da belirlemektedir: “Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar” (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66). Bu hadis-i şeriften de anlaşılacağı üzere, birlik içerisinde hareket edip bireysellikten kurtulan insanoğlu, kendisi dışındaki başka insanların derdiyle dertlenir, sevinciyle sevinir. İhtiyacı olana yardımcı olur. Bir gün gelir de kendisi de aynı duruma düşerse başka bir insanın da onun derdiyle dertlenmesi ve yardım etmesiyle de huzur bulur. Yani insanları Allah Teâlâ, tek başına her şeye muktedir olarak değil de her birini farklı yeteneklerle donatarak dünyaya göndermiş, bir arada yaşayarak birbirlerinin eksiklerini gidermeyi de ancak beraberce yaşamalarıyla kolaylaşır kılmıştır. Camilerde cemaatle kılınan namaza, kişinin tek başına kıldığı namaza oranla 25 veya 27 kat sevap verilmesini de bu bakış açısıyla anlamaya çalışmalıyız. Rabbimiz bizlerden birlikte olmamızı istemektedir.
Kardeşlik duygusu insanları birbirlerine kenetleyerek güçlü toplumların temelini oluşturmaktadır. Geçmiş milletlerin tarihlerine şöyle bir baktığımızda şunu görürüz ki; birlik ve beraberlik içerisinde yaşayan toplumlar güçlü bir duruş sergilemiş, bu güçlü duruşlarıyla da zengin kültür ve kalıcı medeniyetler inşa etmişler, dünyada barış ve adaletin tesis edilmesinde önemli işler gerçekleştirmişlerdir. Bir toplumu yok etmek isteyenlerin bu amaçlarını gerçekleştirmek için en etkili taktiklerinin de böl, parçala, yok et olduğunu da burada hatırlamamız, birlik içinde olmamızın bir seçenek değil bir gereklilik olduğunu daha iyi anlamamıza vesile olacaktır. Nitekim Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bizlere şöyle buyurmaktadır: “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın, bölünüp parçalanmayın…” (Âl-i İmrân 3/103). Rabbimiz, bu ayetteki öğüdünü dinlemeyenlerin karşılaşacakları sonuçları da aynı surenin bir diğer ayetinde şöyle açıklamaktadır: “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayınız. İşte onlar için büyük bir azap vardır” (Âl-i İmrân 3/105).
İslam dininde, Kur’an’ın ve Hz. Peygamberin gösterdiği doğrultuda örnek bir kardeşlik ve birlik- beraberlik tesis edilmiş ve bu tüm insanlık için örneklik teşkil etmiştir. İslamiyet öncesi büyük bir kargaşanın hüküm sürdüğü, her türlü vahşet, çirkinlik ve zulmün yaygın olduğu Arap toplumu İslamiyet’in gelişi ile birlikte, birlik ve beraberliğin en güzel örneğini oluşturmuştur. Bunun içindir ki hadis-i şerifte buyrulduğu üzere; “Beraberlik rahmet, ayrılık azaptır” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 30/390).
Bu birlik ve beraberliğin oluşması kadar sürdürülmesi de önem arz etmektedir. Rasulullah döneminde ara sıra bu birlik ve beraberliğe zarar verebilecek bir takım olumsuzluklar da olmuş ve O’nun yerinde müdahalesiyle bu hadiseler önlenmiştir. Günümüzde de birlik ve beraberlik bağlarımızı zedelemek ve bizleri, aramızı açıp yok etmek isteyenler vardır ve hep olacaktır. Bizlere düşen görev; Kur’an ve Peygamberimizin örnekliğinde sorunlarımızı çözmek, bölünüp parçalanmamak için kardeşlik bağlarını zedeleyecek eylemlerden uzak durmaktır. Dünyada zulüm altında inleyen kardeşlerimizle -Peygamberimizin tabiriyle- bir vücudun uzuvları gibi olmamız gerekmektedir. Bir kardeşimizin derdi ve uğradığı zulüm bizlerin de uykularını kaçırmıyorsa, içimizi sızlatmıyor, canımızı acıtmıyorsa, insanlığımızı ve inancımızı bir daha gözden geçirip, yüreklerimizi Kur’an ve Peygamber terbiyesiyle bir kez daha yoğurmamız elzemdir.
Rabbimiz birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi artırarak daim eylesin inşallah…
Hamdi UZUNHARMAN
Odunpazarı İlçe Müftüsü