Hatırlar insanoğlu…
Bu ne büyük nimettir…
Dünü, evvelsi günü hatırlar, çocukluğunu hatırladığı gibi…
Lakin dönemez bir saniye bile geri…
İstese de olmaz, mümkün değildir bu!
Bizim dün geçtiğimiz yollardan yeni insanlar geçiyor çünkü…
Bizim de büyüklerimizin yollarından geçtiğimiz gibi...
Sadece bizden öncekilerin değil,
Sadece bizim değil, bizden önceki ve sonrakiler içinde geçmişte kaldı evvelsi gün, hatta dün bile!
Güvence der ki, bir gerçek var, hiç birimizin dünü bir başkasının bugünü değil, düşünmeli insanoğlu!
ÇOK ŞÜKÜR KÖYLÜYÜM…
İlçede doğdum büyüdüm ben…
Çok şükür köylüyüm ben…
Helaldir aşım
Gözümde yaşım
Belim bükük ama
Dik durur başım
Beyler hatır sormaz
Tabip neşter vurmaz
Doğduğumdan beri
Derdim düğüm düğüm
Çünkü ben köylüyüm
Vurgun nedir bilmem
Soygun nedir bilmem
Bildiğim bir şey var
Derdim düğüm düğüm
Çok şükür köylüyüm…
Ozan’ın ifade ettiği gibi;
Çok şükür köylüyüm ben…
KÖY / İLÇE HAYATINDA YAŞAYAN SON NESİLLER MİYİZ?
‘Biz köy, ilçe hayatını yaşayan son kişiler/nesilleriz.’ Der dururuz yıllardır…
Muhtemeldir ki bizden önceki nesilde bu cümleleri sarf etmiştir…
Diyeceksiniz ki köyler, köylüler hala var… Evet, haklısınız, lakin kâğıt üzerinde artık yoklar! Bizler halen yaşadığımız yörede köy desek te birde gerçek var…
Bu işin mevzuatı…
Benim asıl ilgilendiğim hayatın gerçekleri…
Ne mi onlar! Buyurun kısaca yazıverelim…
Köyler var…
Köylüler hala var…
İlçeler ve ilçeliler de var!
Her şeyden öte birde gerçek var…
Gerçek şu ki, artık ne eski köy hayatı, ne adetleri, ne sevinçleri, ne tasaları, ne tarlaları, ne bağ/bahçeleri ne de dertleri var!
Ne çocuk sesi var, ne kalabalıklığı…
O sımsıcak haneler yok artık…
Hayat denilen evlerin önlerinde ne köpek havlamaları, ne kedi miyavlamaları, ne tavuk gıdaklamaları var!
Öyle sessiz ki cadde ve sokaklar!
Yakışmıyor eski sokaklara yeni çocuklar, illa biz mi çıkalım demiştik ya, biz var mıyız? Ne kadar kaldık? soralım kendimize!
…/…
Ara ki bulasın sığırtmaçları…
Ara ki bulasın koyun çanlarını,
Çobanlık yapacak er kalmadı memlekette…
Geçtim sürüleri, geçtim kuzuların analarını ararken ki melemelerini, bir meee sesini duymak bile mucize artık…
UNUTKANDIR İNSANOĞLU!
Unutkandır insanoğlu!
Ne büyük nimettir bu!
İsimleri unutur,
Cisimleri unutur,
Hasımları unutur,
Hısımları unutur,
Bazen kendini bile!
Özü unutur insanoğlu,
Unutur sözü,
Yanar içten içe,
Közü unutur…
Huzuru, mutluluğu, güzel anları/anıları tekrar tekrar yaşamak ister!
İstese de, geçtir artık!
Avungaçlar, bir nevi insanların solungaçları gibidir…
Bir an avunacak olur, soluyamaz, avutamaz kendini!
Unutur geçmişi,
Bırakır hayal etmeyi,
Uyumuştur çoktan…
Uyanığım sanır,
Rüyayı, gerçeği karıştırır!
…/…
Sevinir, üzülür, üzer, pişman olur,
Bağırır, çığırır, haykırır,
Kalpler kırar, paramparça olur, kırılır,
Sehven ve/veya bile isteye irade koyar ortaya, hatalar yapar…
Güvence der ki; Unutur insanoğlu, hatırlar…
Unutan insanoğlundan başkası değil!
Ves’selam