‘Ağırlığını koruyamamak, değerini düşürmek’ anlamıyla bölgemizde kullanılan rahmetlik Ebem’den sıklıkla duyduğum “yerini yurdunu bilmemek” deyimi ne zaman aklıma gelse “çizmeden yukarı çıkmamak” deyimini hatırlarım hemen. 

Değişik kaynaklarda değişik şekline rastlansa da bu deyimin hikâyesi şöyle: “Eskiden, bir ressam vardı. Bu ressam, alışkanlığı gereği ne zaman sergi açsa kendi bir perdenin arkasına gizlenir, sergiyi gezenlerin eleştirilerine kulak verirdi. Haklı bulduğu eleştiriler olursa tabloda ona göre düzeltmeler de yapardı. Bir gün yine perdenin arkasına gizlenip yapılan yorumları dinlerken bir izleyicinin söyledikleri dikkatini çekti. ‘Çizmenin körük kıvrımlarında yanlışlar var.’ diyordu sergi izleyicisi. Yanındaki arkadaşına bir bir anlatıyordu bu yanlışları. Ressam, bu eleştirileri kimin yaptığını çok merak etti. Perdenin arkasından çıkıp kendini tanıttı ve sordu: ‘Siz kimsiniz?” Adam, ‘Ben kunduracıyım, çizme dikerim.’ dedi. Ressam bunu duyunca saygıyla selamladı onu. Bundan cesaret alan adam, ‘Başka yanlışlar da var.’ dedi. Ressam, kaşlarını kaldırıp ‘Ya! Nedir acaba, öğrenebilir miyim?’ dedi. ‘Elbette.’ dedi adam. Tablodaki adamın gözleriyle ve ceketiyle ilgili eleştiriler yapmaya başladı. Ressam, tabloya baktı. Tablodaki adamın gözlerini ve ceketini inceledi. Sonra sergi izleyicisine dönerek ‘Bana sorarsanız siz, çizmeden yukarı çıkmayın!’ dedi.”

Evet! ‘Aşırı olmama, ılımlı, uygun olma durumu; değer, itibar.’ Böyle bir şey işte. Ölçüyü aşmamak, bu işte. 

Aşırı gitmek, haddini bilmeyip ileri gitmek; bu işte. 

Orandan, ölçüden, karardan uzaklaşmak; bu işte!

Her varlığın belli bir ölçüyle yaratıldığını, her şeyin ölçüyle uyum içinde ve dengede tutulduğunu unutuveriyoruz bazen.

Ölçünün, bir mecburiyet olduğunu fark edemediğimiz anlarımız var.

Herhangi bir eylem veya düşüncede aşırıya gittiğimiz, haddimizi aştığımız anlarımız var. 

Yiyip içmekte veya davranışlarda aşırı gittiğimiz anlarımız var. Ölçüye biçiye gelmez hâllerimiz var. 

Ölçülü olmak, hesap işidir. Ölçüsüz, kuralsız, kayıtsız düzen olmaz. Herkesin dilediğini, dilediği şekilde yaptığı bir yerde düzen, olmaz. 

Haklarımızı gözetirken sorumluluklarımızı da özenle yerine getirmek; ölçülü olmak değil mi! 

Hâlini, haddini hududunu bilmeyen; kendini öne atar değil mi! 

Davranışlarımız kendi durumumuza uygun olmalı değil mi! 

Hâlini, haddini, hududunu bilmeyen sıkıntı çeker değil mi! 

Kadir kıymet bilmeyenden, haddini hududunu bilemeyenden yardım ya da destek istemek biraz akla, sağduyuya ve gerçeğe aykırı değil mi!

Kendimizi, haddimizi ve yerimizi bilelim. Toplum hızla değişiyor. Neredeydik, nerelere geldik; nerelere gideceğiz belli değil. Unutmayalım. Haddini bilen, hak ettiği yere gelir.

Boyumuzdan büyük işlere girişmeyelim. Haddini bilmek, aklın göstergesidir. Hâli ve haddi uygun olanlarla bir arada bulunmaya çalışalım. Haddini bilenden zarar gelmez.

Haddini bilmeyen, kendini gülünç duruma sokarken çevresine de zorluk yaşatır. Haddini bilip çevreye sataşmamak, meziyettir. Haddi aşan, zarardadır.

Had hudut tanımayanlardan uzak duralım. Haddini bilmeyenlere yaklaşmayalım.

Aşırı gitmeyelim, ölçüsüz davranmayalım, ölçüyü kaçırmayalım aman.

Yerimizi, değerimizi korumak; ağırbaşlı olmak, tutarlı olmak, gelgeç akıllı olmamak işin en güzeli değil mi? 

Halimize ve haysiyetimize yaraşacak davranışta bulunacağız. Olgun olacağız; hareketlerimizde ve sözlerimizde ölçülü olacağız. Haddimizi aşmadığımız sürece üstümüze gelmek, bize eziyet etmek, kimsenin haddi olamayacak. Evet; haddimizi bilelim yeter.

Evet. Aşağıdaki atasözlerimize bir de bu açıdan bakalım:

Ağır basar; yeğni, kalkar.

Ağır yükün altına girme, belin incinir.

Akıllı eşek, atla yarışmaz.

Akıllıysan yerini bil, ârif isen haddini bil.

Aklının ermediği şeye dilini, gözünün görmediği şeye elini uzatma.

Alçakta yatma sel alır, yüksekte yatma yel alır.

Ayıbını bilen başkasına ayıp etmez.

Cahilin âlim katında sözünün miktarı yok; kendi eşek, giydiği çul, başının yuları yok.

Horoz kendini çöp tepesinde görmüş de müezzin oldum sanmış.

Kendini bilmeyen kişi, martaval okumaktır işi.

Kişi haddini bilmek, edeptir.

Ne derin suya gir ne Hızır’ı çağır.

Şeker tatlıdır ama çuval ile yenmez.

Tuzdan daha tuzlu, baldan daha tatlı olma.

Züğürdün pabucu, cilalı olur.