Son zamanlarda duyduğunuz tedavüle çıkarılan ve sıkça kullanılan kelimedir Paradigma. Analistler dünyada paradigma çoktan değişti.
Nedir bu? Birçok açıklaması var ama en çok kullanılanı değerler dizisi.
BİR HAYALDİR DEMOKRASİ?
Alında birçok siyaset bilimci demokrasiyi rejim olarak tarif ederken ben böyle düşünmüyorum.
Tezim şu.
Bir siyasal işletim sistemi. Monarşi rejimlerde de DEMOKRASİ olur, Cumhuriyet rejimlerinde de olur veya olmaz.
Ama demokrasi bir rejim asla değil. Ucu, Magna Carta’ ya kadar gider..
Zaman beni haklı çıkarsa da, bu durum henüz kavranabilmiş değil. Temeli, vatandaşın verdiği verginin iktidar tarafından nereye, nasıl kullanıldığının yurttaş tarafından hesap sorulması esasına dayanır..
DEMOKRASİDEN Bİ HABER TOPLUMUN DEMOKRASİ ALGISI SANDIKLA SINIRLIDIR
Sandıkla sınırlanan bir demokrasi olamaz.
Demokrasi çoktan rafa kaldırıldı. Bakmayın siz siyasilerin demokrasi lafazanlıklarına.
Tedavülde demokrasi diye bir şey yok.
Hiçbiri demokrat değil, olamazlarda.
Olamazlar!
Çünkü demokrasi dediğimiz şey bizim gibi oryantalist vatandaşların yaşadığı ülkelerde nalıncı keseri gibidir.
İşine geldiğin gibi yont. İşine geldiği gibi cukka yap.
Nasıl yaparsan yap.
Demokrasiden bunu anlıyoruz..
Demokrasi ağzı olanın diliyle çevirdiği bir katkılı naneli sakız. Bir türlü Ağızlarından çıkartamadıkları, zorlandıkları sakız gerçek bu.
Daha net söyleyeyim.
Demokrasiyi hak etmeyenler zannediyorlar ki, birileri bizlere uyduruk bir demokrasi hadisleriyle, demokrasiyi getirecek?
Peki, durumumuz nasıl? Eh iç güveyden hallice
Vay halinize!.
Hatırlayın!
Bana demokrat amca deyin diyen bir genel başkan vardı. O bile koltuk gidince başladı entrikalara. Parti içinde bir hizbin başı olmaya aday.
Sanki siyasal başarıları varmış gibi. Kendisine muhalif olan bütün vatanseverleri, Atatürkçüleri itina ile elini değdirmeden tek tek temizledi.
Kendisini uzun yürüyüşün Gandi’si zannediyordu.
Mübarek Cumhurbaşkanı adaylığı yuvarlak masada kabul edilince ulufe dağıtır gibi milletvekilleri dağıtıldı. Cumhurbaşkanı yardımcılıkları tahsis edildi.
Öyle olmadığını CHP çok geç anladı.
2. turda Erdoğan Cumhurbaşkanı olan seçtirildi.
Hatırlayın Muharrem İnce’ ye kurulan kumpasları. Unutmadık.
Birde kalmış hala ahkâm kesiyor.
Ne egoymuş arkadaş.
ÇAKMA GENEL BAŞKAN…
Küçük olsun benim olsun. Her yere tepeden geldi. Çakma bir genel başkan oldu. Çünkü Lider kumaşı yoktu. Ankara’daki entrika UZMANLARI Baykal’a kumpas kurmuşlardı. Sonrası malum. Hızlandırılmış bir şekilde hooop genel başkan yapıverdiler. O bile anlayamadı.
Kamuoyuna CHP’ yi kurtaracak, iktidara götürecek GANDİ olarak sunuldu. Siyasi pazarlama yapıldı.
Organize olmuş bir gurup, çoktan partiyi ele geçirmişlerdi.
CHP’ parti içinde demokrasi mi vardı Allah aşkına. Kılıçdaroğlu’nun kurduğu oligarşik yapı iflas etti.
CHP butik lidercikler hesapları yüzünden hep kaybetti. Küçük olsun benim olsun.
Partiler sözde demokratik siyasi hayatın temel unsurlarıydı. Partilerin yapısı demokratik değil ki, ülkede demokrasiyi savunsunlar. Hallerini görüyoruz.
Siyasi hayatımızda virüslerin işgali altında.
CHP’ de üyeler ve yönetimler en çok parti içinde demokrasi olsun diye seslerini çıkartıyorlardı. İstekleri bu güne kadar gerçekleşebilmiş değil.
Seslerini çıkartıyorlar o kadar. Gerisi, ilerisi yok. Üç beş tane madrabazın elinde oyuncak olmuşlar. Onlarda istedikleri gibi at koşturdular. Partinin bütün enerjisini parti içi mücadelelerde harcadılar. Partinin kapasitesini bir kenara iterek kendileri çaldılar, kendileri söylediler, kendileri oynadılar.
Herkes o kadar çok biliyorduk?
Onların bu çokbilmişlikleri yüzünden parti bir türlü toplam enerjisini kullanamıyordu.
Sözde danışma kurulları toplantıları yapılıyordu ama konuşan kendileriydi. Çünkü onlar her şeyin en iyisini onlar biliyordu.
Partili olanların konuşmaya hakkı yoktu.
CHP EN ÇOK BU ÇOKBİLMİŞLERDEN ÇEKTİ
Çünkü CHP’ nin yapısal sorunları var. Bu güne kadar çözülebilmiş değil. Yönetime gelenler kongreler aşamasında mahkemelik olurlar. CHP geçicide olsa kayyum tarafından bile yönetildi. Bazıları genel merkez tarafından atanarak il ve ilçe başkanı oldular. Aradan fırsattan yararlananlar hiç bir şey olmasa bile, bir şey oldular.
ÖN SEÇİM MASAL OLDU
Hani nerede kaldı ön seçim. Hikâye oldu..
Aaa öğrendik ki tüzük değişikleri ile üyelerin yönetimlerde söz ve hak sahibi olacaktı.
Öğrendik ki seçimle gelinecek temsil makamlarına üyelerin oyu ile olacaktı.
Hatta cumhurbaşkanı adayı bile bu yöntemle seçilecekti.
Milletvekilleri, belediye başkanları ve meclis üyeleri. Üye bazında ön seçim olacak diye CHP’ liler ne kadar sevinmişlerdi.
Bunu parti içi demokrasi açısından önemli olduğunu anlata anlata bitiremiyorlardı.
Ama öyle olmadı.
Meğerse ön seçim hâkim gözetiminde olmayacakmış. Yaaa.
Aynı AKP’ nin yaptığı gibi. Temayülün adı ön seçim olmuş. Hiç bir kıymeti harbiye si yok. Göstermelik bir 2 perdelik Ahmet Mithat Efendi demokrasi tiyatrosu.
Adını temayül desek daha doğru olur. Hem de örgüt denetiminde?
CHP’de parti içi demokrasi işte böyle.
Ülke yanıyor.
İnsanlarımız derin yoksulluk içinde.
Hak, hukuk adalet arıyoruz.
Hukuk endeksinde baş aşağı yuvarlandık gidiyoruz..
Bu durumda CHP bir iddia ile yeni bir dönem başlatması lazım..
O yok..
Sadece gündemde santraforları görüyoruz. İmamoğlu gol bölgesinde. Ama kimse ona pas atmak istemiyor.
Tek başına mücadelesini yapıyor.
Lider kumaşı var. Bir o kadarda kontrol etmekte güçlük çektiği egosu var..
Fakat ona da heybedeki turpları gösteriyorlar. Yargı sopa olarak kullanılıyor. Bu bilinmeyen bir şey değil.
CHP İÇİN DURMAK YOK
CHP’ nin Grand proje sunması lazım topluma. O da umuttur..
Ama CHP’nin gündeminde Cumhurbaşkanı kim olmalıdır? Tartışmasına girmiştir.
Bu çok, ama çok yanlıştır.
Önemli olan kimin Cumhurbaşkanı olması değil, nasıl bir cumhurbaşkanı olmalıdır..
Elbette kazanacak aday olmalıdır.
Lafı dolandırmayalım. Bu aday Ekrem İmamoğlu’ndan başkası da değildir.
Nedende Cumhurbaşkanı Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olacak. Her kesimden oy alacak.
CHP’nin iddiasını halka anlatacak kısa, az ve öz çıkışlarla gündeme gelmeli.
Kendime de çok kızıyorum böyle. Akıl hocalığı ritimleri pek hoşuma gitmese de yazıyorum.
Biz ne madrabaz politikacıları gördük bu siyasi kulvarlarda.
Onun için sütten ağzımız çok yandı, şimdi yoğurdu üfleyerek yiyoruz. CHP’ de mum ışığında demokrasi arıyoruz… Eh! Nasıl diye sorarsanız ne diyeblrimki ki bu çokbilmişliğimle.
İç güveysinden hallice!
Onun için diktatörlere değil, kahramanlara değil, akılcı Liderlere ihtiyacımız var.
KAVAZE
Sultan Aziz, bir gün sarayda hokkabaz oynatıyormuş, yanında da dönemin meşhur “Âli Paşa” sı varmış.
Bir ara şaka yapmış:
“Paşa şu kavazeyi başına tak bakalım yakışır mı?”
Padişah şakası bu! Kavaze dediği de Hokkabaz külahı...
Âli Paşa hemen “Ferman efendimizindir” dedikten sonra koynundan “mührü hümayun” u çıkarmış, yani padişahın verdiği sadaret mührünü, başbakanlık mührünü...
Âli Paşa cevabını vermiş:
“Devlet-i Âliye’ nizin sadaret makamını işgal eden adam, bu rütbe üzerinde oldukça, başına hokkabaz kavazesi koyamaz!”
Sultan Aziz; “Aman paşa, sen de hiç şakaya gelmezsin!
Günün sözü