CHP yönetiminin aldığı kararlar var.

Takvim başladı.

Cumhurbaşkanlığı için iki isim var.

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş.

Mansur yavaş ön seçime yani temayüle katılmayacağını açıkça bildirdi. Şimdi gözler diğer tavşan adaylarda olacak.

Zira yapılacak bir temayülde İmamoğlu açık farkla alır.

Bunu Mansur Yavaş biliyor..

Onun için ön seçme karşı bir tavrı vardı.

Fakat son sözü CHP TBMM’si gurubu söyleyecek.

İmamoğlu Erdoğan’dan bayrağı almak istiyor. Çünkü Cumhurbaşkanlığına giden yolun İstanbul’dan geçtiğini iyi biliyor.

İmamoğlu; Alacağım kararların hiç birinde buna göre karar alalım duygusu yok.

Sadece istediği mertçe bir yarışın olması.

Her şey vız gelir tırıs gider.

Daha ne desin..

Ben bu dikenli yollardan yürürüm..

Partide takvim başladı.

Süreç hızlandı. Parti adayını belirleyecek. 31 Martta seçilen Cumhurbaşkanın lansmanında yapacak.

Önümüzdeki haftalarda aday adayların, CHP TBMM ‘si gurubunda oylamasında yapılacak.

Memleketime bahar gelecek mi?

Bakalım parti ne kadar motive olacak.

Memlekete şimdiden hayırlı olsun.

Bakalım AKP’ nin adayı kim olacak?

              

DİKENLİ YOLLAR

Türkiye’de yaşıyorsanız dikenli yollardan geçmek zorundasınız. Bu yollardan, hapishanelerden düzene başkaldıranların uğrak yeridir mahpushaneler.

Kimileri roman yazdı, şiir yazdılar karanlık zindanlarda. Rutubet kokan karanlıklarda,  zindanların ufak bir penceresinden giren güneşin ışıkları umut olarak yansırdı kalemlere, sarı kâğıt parçalarına.

Kimler geldi, geçti bu yollardan.

Düşünürler, aydınlar, devrimciler.

Dikenli yollar, bir dönemin siyasal panoramanın siyah beyaz fotoğrafları gibidir.

Hatıralardan günümüze kalan. Baktıkça dejavu dönemini yaşar gibi oluruz. Anılar sinema film şeridi gibi akar gözlerimizden. Bir fırt sigara çekebilmek için hasretle beklersin o anı..

Mahpushane ya.

Hayatın rahle-i tedrisatından geçmek gibi bir şey. Suçun bellidir. Düzeni neden eleştiriyorsun.

 İşte hak hukuk falan. Demir parmaklıkların üzerinde burada Allah yoktur levhası vardır.

Kro orayı parmağınla gösterir.

O zamanlar zabitan takımının havasından geçilmezdi.

12 Mart Ziverbey köşk zindanlarında devrimcilere neler yapılmadı ki. Ülkenin en aydın insanları işkencelerden geçtiler. Kimisi sakat bırakıldı. Kimisi öldürüldü. Yaşayanlar ise o günün tanıklarıydı.

Ülkede Faşizm kol geziyordu.

Düzenin Amerikan mandacıları ve koruyucuları olan apoletlileri çoktan NATO’ ya teslim olmuşlar, saltanat sürüyorlardı.

Onlardan ne hesap sorulurdu neden denetlenirlerdi.

CUNTACILIK HİÇ BİTMEDİ Kİ

 

12 Mart 1971 Darbesi’ni yapan askeri cuntanın generallerinden Memduh Tağmaç’ ın “sosyal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı, bunu durdurmak gerekiyor” sözünü hiç unutamam.

15-16 Haziran 1970 İşçi Direnişi için söylemişti. Bir yılı geçmeden de verdikleri muhtıra ile faşizmin büyük kıyımını başlatmışlardı. 12 Eylül 1980 EVREN Darbesi o kıyımı bir “soykırıma” genişleterek bu gün yaşadığımız düzenin önünü açtı.

Bu günü anlamak için o günlere bakmak gerekiyor.

ZORLU YILLAR

Ali Haydar Çelik’in kaleme aldığı Zorlu Yollar kitabının imza törenine katıldım.

Kırmızı salon tıklım tıklımdı. Salonda koltuklar dolmuş, en arkada plastik sandalyelere oturmak için sıkış, tepiş olmuşlardı.

Bir taraftarından sevenleri zorlu yıllar kitabını almış imza kuyruğuna girmişlerdi.

Bütün sevenleri, CHP’nin önde gelenleri, hacı Bektaş veli dernek ve vakıf başkanı ve yönetimler onu yalnız bırakmamışlardı.

Yılmaz Büyükerşen, Ayşe Ünlüce, Kazım Kurt, Hasan Ünal ve AKP Mihalgazi belediye başkanı Zeynep Güneş, konuklar arasındaydı. ESKÜDER’İN önemli katkılarıyla gerçekleşen tören Haydar Çelik’ in soru cevaplarla sona erdi.



Elbette bu gibi benzer yapıtlar tarihe not düşerler ve her sayfa günün koşullarındaki bir anıdan daha ziyade yaşamın tarihin kriminal anları saptar.

Saklanmış resmi tarih değil, insanlığın tarihin yazarlar. O günün apoletli kahramanları zaman içinde gerçekler ortaya çıkınca, bunların nedenli zalim oldukları ortaya çıkar.

Bu nedenle anı kitapları çok daha önemlidir.

Günün sözü;

Cesaretin bittiği yerde esaret başlar.