ECEVİT şair ruhlu bir siyasetçidir..O halkçıdır..O ATATÜRK devrimcisidir..o Atatürk milliyetçisidir.. O laiktir ve savunmuştur. O antiemperyalisttir.
BÜLENT ECEVİT’İN VEFATINDAN 18 YIL GEÇTİ
Türk siyasetinin Kara oğlan lakaplı efsanevi lideri Bülent Ecevit'in ölümünün ardından 18 yıl geçti.
Ecevit 5 Kasım 2006'da Ankara'da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmişti.
Bir gazeteci kimliği de olan, Ecevit ilk olarak 1957 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğine seçilmişti.
Yani milletvekili olmuştu.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde farklı dönemlerde toplam dört defa Başbakan olarak görev yapan Ecevit, bakanlık ve Parti Genel başkanlıkları görevlerinde de bulunmuştu. İşçi ve sosyal güvenlilik ve sendikalar haklar onun çalışma bakanlığı döneminde yaşama geçmişti..
Bülent Ecevit'in siyasi tarihimizde adının geçtiği en büyük olaylardan birisi de Kıbrıs Barış harekatının yapılmasına karar veren hükümette başbakan olmasıdır..
O dönem de Necmettin Erbakan'ın başında olduğu Milli selamet Partisi ile koalisyon hükümetinde yer alan Başbakan Bülent Ecevit Kıbrıs Barış Harekatı döneminde bu görevini sürdürmüştür.
Bir konuşmasında;
Milliyetçiliği Sokak duvarlarına değil, Kıbrıs'ın topraklarına, Ege'nin Denizin adalarına yazmış bir efsane vardı..
Ayşe Kıbrıs’ta tatile çıkmıştı.
1980 Darbesi sonrasında siyasi yasaklı olan isimlerden olan Bülent Ecevit bu dönem zarfında eşi Rahşan Ecevit le birlikte Demokratik Sol partiyi kurdu ve yasağı bitince DSP’ nin başına geçen ECEVİT 2004 yılına kadar DSP genel Baş Başkanı olarak görev yaptı 2004 yılında partisinin düzenlenen kurultayında görevini bırakan ve aktif siyasi yaşamını sonlandıran Bülent Ecevit, 2006 yılında Ankara'da dolaşım ve solunum yetmezliğinden hayata gözlerini yumdu Ecevit Ankara'da bulunan devlet mezarlığında toprağa verildi..
Nurlar içinde yat ..
Artık gidiyorum,
Beni uğurlayan kardeşlerim,
Hepinize eğilerek ayrılıyorum.
Yalnız sizin son ve nazik sözlerinizi bekliyorum,
uzun zaman komşuluk ettik ama verebildiğimden çok aldım.
Şimdi gün ağardı, karanlık köşemi aydınlatan lamba söndü,
Bir davet geldi ve ben yol için hazırım.
Bu ayrılış gününde bana bol şans dileyin arkadaşlarım,
Beraberimde ne götüreceğimi sormayın.
seyahatime boş eller ve ümit eden bir kalple çıkıyorum..
Yazan: Rabindranath Tagore
Çeviren; Bülent Ecevit.
ADAM OLMAK GÜNÜN IŞIĞINDA
Rudyard KİPLİNG
Çevrende herkes kendini kaybeder
Bunun da suçunu sana yüklerken
Sen kendine hâkim olursan eğer,
Bütün âlem senden şüphe ederken
Hem yer bırakır o şüphelere
Hem kendine inanabilirsen;
Bekleyebilirsen usanmadan,
Yalanla karşılamazsan yalanları,
Kendini evliya sanmadan
Affedebilirsen kin tutanları;
Hayale kapılmadan hayal kurabilir,
Kendini aldatmadan düşünebilirsen eğer;
Zafer ve bozgun, bu iki yalancı,
İkisi de gözünde bulmazsa değer;
Sözlerini evirip çevirenler
Sana tuzak kurarken aklınca
Gülüp geçebilirsen bunlara sen;
Ömür verdiğin işler yıkılınca
İşlere yeniden koyulabilirsen;
Döküp ortaya varını yoğunu
Bir yazı-turada kaybetsen bile,
Kayıplarını dolamaksızın dile
Baştan tutabilirsen yolunu;
Yüreğine «dayan» diyecek
Azimden başka şeyin olmasa da sen
Takıp dişini tırnağına
Sonuna kadar dayanabilirsen;
Halkla kaynaşıp asil kalabilir,
Krallarla dolaşıp alçak gönüllü olabilirsen;
Ne düşman ne dost incitemezse seni,
Ne küçümser ne büyültürsen hem cinsini;
Ve bilirsen her dakikanın değeri
Ne kadar yol, ne kadar emektir,
Senindir bütün dünya ve nimetleri,
Üstelik, oğlum, adam oldun demektir.
Çeviren; Bülent ECEVİT
1 takım elbisesi vardı lacivert. Bir de makam aracı kartal. Birde emektar daktilosu. Odunpazarında daktilo müzesinde hatıra..
Bıraktığı miras bu şiirleri. Kimisi bestelendi.
Dedesinden kalan miras Mekke’de.
Bir Karaoğlan efsanesi geldi geçti bu memleketten.
Akılda kalan bir kasketi. Birde sigara tabakası.
Meydanlarda yankılanan “ne ezen, ne ezilen insanca hakça bir düzen” sesi hala kulaklarımda..
Özgürlüğü yitirdik dostlar
ardından bir çift sözüm var
Havaya benzerdi biraz
varlığı duyulmazdı özgürlüğün
yokluğu dayanılmaz
“saklamayın” derdi özgürlük “beni kendinize
esirgemeyin beni ellerden
esirgendikçe tükenirim çünkü
paylaşıldıkça çoğalırım ben”
oysa kendimize kalsın diye özgürlük
ona bahçelerde duvarlar ördük
uçup gitti kuş misali bahçelerden
ne eller gördü hayrını ne biz gördük
“yurttaşlar” derdi özgürlük “bu devleti
sizler yöneteceksiniz el ele
yaşatabilmek için beni
yaşayabilmek için benimle”
Oysa dünyalarımız öylesine küçüktü
devlet öylesine büyük
yönetilmek öylesine rahattı
yönetmek öylesine yük
Bir seyirlik oyun saydık devleti
bıraktık oyuncuların eline
düdük çaldı oyun bitti
“haydi” denildi “herkes evine”
Yok, artık dostlar
ağlamanın yararı
ellerimizle kazıldı
özgürlüğün mezarı
Bülent Ecevit…
Kendimizi gömdük içine.
Günümüzde çok daha anlamlı değil mi?