Umursamadığımız zaman…
Bakmadığımız saatler…
Akıp giden-ziyan olan ömürler…
Haydi, gelin bir yolculuğa çıkalım hep birlikte…
Korkmayın lütfen; Dağa, bayıra, doğaya, kuş seslerinin olduğu, bakir mekânlara, doğduğumuz topraklara değil, çok sizden, pek bizden mekânları kast ediyorum…
Çok uzattım farkındayım, zamanımız da yok tabi! Peki, o vakit söylüyorum, sıkı durun, ‘ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ! Kısaca hepimizin adından çok bildiği AVM’ler…
Hani diyordu ya ‘Düğün Dernek’te ‘Hiiiç Panik Yok! Çok Eğlenecük Çok!’ diye… Hiiiç panik yok!
‘Çok iyi vakit geçireceğiz!’ o vakit dediğinizi duyar gibiyim! İçsesim diyor ki! Vakit mi? O da ne? Tamda oraya geleceğim hele biraz vakit!
İÇ ANADOLUNUN İLK AVM’Sİ ESKİŞEHİR’DE!
AVM ile ilk kez 90’lı yıllarda lise çağlarımda tanışmıştım…
Cep telefonlarının, çağrı cihazlarının daha icat edilmediği, en erken bir gün önceden şu saatte, şuranın önünde buluşalımlı günler…
Ve buluşulurdu, dakik şaşmazdı… Eş, dost, hısım, akraba, arkadaş ve dahi sevgililerin buluşma mekânlarından birisiydi Esnaf Sarayı…
Derdimiz Esnaf Sarayı değil tabi, AVM değil adeta saray… Bana göre halen en güzel mekânlardan bir tanesi…
ALIŞVERİŞ ALIŞKANLIKLARI ŞEKİLLENDİRİLDİ!
2000’li yıllarla birlikte ekonomik, sosyal, asosyal, psikoloji kısaca Kent hayatının en önemli parçalarından biri haline geldi mantar gibi yayılan AVM’ler… Adeta insanoğlunun alışkanlıklarını yeniden şekillendirdi…
Dizayn etti, belki de edildi resmen… İçine girildiğinde zamanın nasıl geçtiği umursanmadı, insanoğlu kendini unuttu adeta! Hala bulamadı!
Öyle ki bilimsel çalışmalar bile yapılmış bu böyle olsun diye… Yanlış okumadınız, adamlar kafa yormuş, uyuşalım diye!
GÜNIŞIĞINDAN MAHRUM KALDIK!
Zaman kavramını kaybettik, hadi geçmişler ola!
Tartışmasız herkes alışverişi sever…
Öyle ki merhum Levent Kırca’nın Olacak O kadar/ına konu olduğunda inanmamıştık 90’larda, 2000’den sonra ihtiyacımız olmayan şeyleri dahi alır olunca, anladık!
Geçmişte yazdık, ES TV ekranlarından söyledik… Herhangi bir AVM’ye girdiniz mi olay bitmiştir! Zamanın nasıl geçtiğini unutursunuz… Uyutulursunuz, uyuşursunuz adeta…
Bırakın saate bakmayı gün ışığı göremezsiniz… Günyüzü göstermezler! Lütfen dikkat buyurun, ne saat vardır AVM’lerde ne de açık pencere… Satılanlar hariç…
Hatta 3 harfli marketler dâhi pek çok mağazada bu şekilde tasarlanmıştır…
KUMARHANELER VE AVM’LER…
Belki inanmayacaksınız ama bu stratejik tasarımın kaynağı ise kumarhaneler…
Ömrümde hiç kumar oynamadım lakin kumar bağımlılarının ne kadar zaman kaybettiklerini anlayamasın diye içeride saat ve pencere bulunmadığını da bilirim…
Eskiden Kent meydanına saat kuleleri diken ecdadımız mı, yoksa saati, pencereyi kaldıran yeni nesil mi (bilim adamları mı) bizi düşünüyor, varın şimdi siz düşünün lütfen…
VİCTOR GRUEN ETKİSİ!
Peki, bunun sebeplerini hiç düşündünüz mü?
Zaman kavramını neden kaybediyoruz, uyuşuyoruz diye!
Birileri düşünmüş…
1952 yılında Avusturya doğumlu mimar ABD'de, dünyanın ilk ve kapalı bir alışveriş merkezinin mimarı olan Victor Gruen emmi hepimizin yerine düşünmüş…
Öyle ki Gruen etkisi ya da transferi adını bile vermişler…
Gruen emmi, önce AVM ile yürüyüş yolları ile birbirine bağlayıp tek katlı binalar yapmış… Mağaza sahipleri Ahmet, Mehmet, Hasan dayıyı, Ayşe, Hatice halayı tek bir çatı altında toplamış… Sonra adeta labirent/dolambaç tarzı bir yapıyla süpermarketi oluşturmuş…
Hakkını verelim, Victor Gruen emmi iyi çalışmış, uyutmak için…
PSİKOLOG VARSA SORUN!
Psikolog bir tanıdığınız varsa sorun lütfen, bu ortamlar insanların bir yönelim bozukluğuna hatta uyuşukluğa sebebiyet verdiğini duyacaksınız… AVM’lere neden girdiğini bile unutur insan!
Çünkü AVM’ler yazın terletmez, kışın üşütmez…
Kapısında güvenliği olan, tertemiz, apaydınlık mekânlar… (Evlerden bile iyi diyenleri duymuştum) Lakin saatsiz, penceresiz yerler… Hatta 3 harfli marketlerde telefonlar bile çekmez, adeta sinyal kesici jammer varmış gibi…
Işıl ışıl vitrinler bizi bizden alan ürünler alır aklımızı başımızdan… Paramız olmasa da alasımız vardır, alırız… Amaçta budur zaten! İnkâr etseniz de gerçek budur!
AVM’yi kurgulayanlar sizin için her şeyi düşünürler!
Tuvalet, mescitler, anne/bebek için emzirme odaları, yeme içme katları, Fast Foodlar, banklar vb. ne ararsanız var! Amaç AVM’de daha fazla vakit geçirmenizi sağlamak… İmkân olsa orada uyutmak… Her şeyden önemlisi para harcatmak…
Kumarhaneler Victor Gruen emminin sisteminden yola çıkmışlar… Laf aramızda günümüz reklamcılık sektörü bile bunu kurgulamıştır…
ADAM ABD’Yİ TERK ETMİŞ!
AVM mucidi Victor Gruen emmiyi öldürelim, hakkını da verelim… Bu emmi tüm iyi niyetiyle yeni dünya düzeninde sosyal çevreleri artırmak olsa da kapitalist düzen bunu evirmiş çevirmiş para tuzağı haline getirmiş…
Öyle ki, AVM mucidi Victor Gruen emmi öyle rahatsız olmuş ve bugünleri görmüş olacak ki çalışmalarına son verip iyi niyetli fikirlerinin canavara dönüştüğünü görmüş olacak ki 1968’de Viyana’ya geri dönmüş…
Bunu duydunuz, okudunuz… Vallahi artık mesulsünüz…
Çarşıdan pazardan ihtiyaçlarınızı almak mı? Yoksa isteklerin karşılandığı AVM’lerde boğulmak mı?
Bilinçli davranmak ya da uyutulmak sizin elinizde…
Hani diyordu ya ‘Düğün Dernek’te ‘Hiiiç Panik Yok! Çok Eğlenecük Çok!’ diye… Hiiiç panik yok!
Ves’selam.