Yılsonu gelince bazı kesimler hareketlenir kendilerini avutmak veya başka birilerine kendilerini avutmaları için sosyal etkinlik adı altında yılın “en” lerini düzenlerler.

Bunun büyük bir avutma şov olduğunu herkes bilirde bilmezlikten gelinir.

Hatta bu en’ lere birer tören düzenlenerek ödüllerde verilir. Ödülü alan mikrofona gelir ve teşekkürler sıralanır, sizlere çok teşekkür ederim. İyi ki 

varsınız diyerek alkışlarını alırlar..

Bu laf’ta son zamanlarda çok moda oldu ya. İyiki varsınız!.

Seyir defterindeki rota 2025 yılıdır.

Yılın enlerine muhakkak bir ödül sahibi olmalı.

Peki, nasıl olacak?

Merak etmeyin bu konuda mahir olanlar var.

Kafana göre yaz…

Sırada o kadar çok “en” var ki. Siyasetten, spora, sanattan, müziğe. Her şehrin de “en” leri olur.

Bilirgiller sınıfından çokbilmiş illüzyonistler derki; şu şu olsun. Onlara yapılan bir organizasyonla en ödülleri takdim edilir.

Helal olsun! 

Nasıl seçim yapacaktın? Birbirimizi keklemekten özel bir zevk alıyoruz sanki.

Demek ki toplumda gizli bir mazoşistlik eğilimi var. En olma hastalığı!

Egoları fazla olunca, kurbağa gibi şişiniyorlar. Kendi çaplarının kapasitesini bilmeden en ahkâm kesen vantrologlar var ya. Diliyle konuşamayanlar karnıyla konuşuyorlar.

Nede olsa VİP insancıklar.

+++++

Birde şehrin gazeteci sefaleti vardır. Onların kafasında bir en olma novigasyonu vardır. Kimisinde, ideolojik bakışla, kimisi de yanaşık düzende var olmaya çalışır.

Sağ olsun! Köşe başında oturup yazanlara da,  özel bir hayranlığım vardır. Onlar çok marifetli ve nitelikli düşünce insanlardır!.

Hadi bakalım agedeşler. Bizde bir almanak çıkartalım. Yılın enleri

alt alta sıralayın..

İlk akla gelen isim vali olur. Sonra büyük şehir ve sırasıyla belediye başkanları…

Sonra emniyet ve jandarma gelir. Kısacası düzenin protokoldeki isimler sıralanır.

Milletvekilleri ilk sıradadır.

En başta külliyeye en yakın olan Ayşen Gürcan.. Sonra maden sahalarından sorumlu Fatih Dönmez ve en popüler Nebi Hatipoğlu kesin sırada yerlerini alırlar.

CHP’ den Ayşe Ünlüce, Kazım Kurt, Ahmet Ataç il başkanı Talat Yalaz.

Nasıl?

Yahu bunlara neden ödül veriyoruz ki diye kimse sormaz?

Görevlerini yapacaklar. 

Kimisi devlet memuru, kimisi kamu görevlisi.

Benim için şaşırdığım iki olay var.

Türkiye’de demokrasinin var olduğunu ve adaletin var olduğunu sananlar.

Politikacıların palavralarını nasıl da yiyorsunuz?

Türkiye’deki bütün partiler birbirine benzer ve her biri bir siyasi fırka/ tarikat görünümündedir.

Buna hepsi dâhildir.

CHP de dâhil hiç biri demokratik bir yapıya sahip değildir. Nedeni de toplumumuz demokrasiye yatkın değildir.

BİZ DEMOKRAT FALAN DEĞİLİZ.

6 dairelik bir binada kendi yöneticisini seçemeyen, binanın bir yıllık tahmini bütçesini hazırlamaktan aciz olanlar, kırmızı ışıkta geçenler, yayaların kaldırımlarını araçlarla işgal edenlerin, yolun ortasını aracını park eden, parklardaki aydınlatmaları ve oturakları kıran, orman mesire alanlarında yerleri çöp atan, çevreyi ve denizleri kirletenleri var olduğu çoğunluktan, yalan söylemeyi meslek haline getirmiş, borçları ödememeyi marifet sayan, devlete vergi ödemekten kaçınan, kamu kaynaklarını kişisel çıkarları için kullanmayı hep düşünen politika pazarlamacısı,  çevreyi yağmalayan, emekçinin alın terine çöken, liyakatsiz ve parazit geçinenlerin örgütlü çoğunluk haline gelmiş ve sandık yoluyla iktidar olup herkese çamur atmayı, iftira atmayı kendilerine hak gören,  bunu siyaset sayan zihniyetten demokrasi falan çıkmaz.

Bunların hepsinden fazlasını zaten  biliyorsunuz.. Laf olsun diye yazıyorum. 

Benim için yılın enlerin en başında çile çeken kadınlarımız geliyor.

Asgari ücretle, emeği ile geçinmeye çalışanlar, işsiz gençler ve emekliler yılın “en” leridir..

En karşı olduklarım ise, ister sağdan, ister soldan, isterse siyasal İslamcı olsun bu oligarşik düzenin kaymağını yiyenlerin sonra çıkıp hak hukuk diyenlerdir.

Özdemir Asaf..

Bir insan treni kaçırırsa başka bir tren gelir onu alır. Bir ulus treni kaçırırsa başka bir ulus gelir onu alır. 

FIKRA
Karadeniz'de bir köyden geçen bir yabancı arabasıyla bir tavuk ezer. Kaçacaktır ama korkar. Dönüşte gene aynı köyden geçecektir. En iyisi sahibini bulup parasını vermek. 

Muhtarı bulur durumu anlatır. Tavuğu verir. Ancak tavuk dümdüz olmuştur. Muhtar, köylüleri tek tek çağırır. Tavuğu gösterir. Hiç kimse tavuğa sahip çıkmaz. Muhtar sonucu yabancıya açıklar:
- Bizim köyde yamyassı tavuk yoktur.

Zafer Çatel;

 “Bizim memlekette de sürekli silkelenen Demokrasi vardır”.

Asgari ücretli çalışan;

Ceplerim böyle boş boş mu kalacaktı.

Emekçi meydana inecekmiş! Hadi bakalım kolay gelsin.

Ne zaman adam oluruz.

İşçi,  AUDİ 8’ i çok mu gördünüz dediği zaman.