Meselemiz bu... Onu önce Sağ’a çektiler, sonra Sol’a çektiler.

Veya çekmek istediler.

Mustafa Kemal ne sağcıydı ne solcuydu..

Sonradan uydurulmuş ideolojik bir cendereye atmak isteyenler vardı..

Tarım toplumundan ULUS devleti kurmuş ve onu savunuyordu sadece.

Batıcı değildi fakat pozitif düşünceyi savunan bir modernist ti..

Ona din’ li dediler, dinsiz dediler.

Kime ne?

Neler söylediler hakkında, sağlığında neler yaptılar?

Ne söylerlerse söylesinler hâlâ yüreğimizde.

Sarı saçlı, mavi gözlü...

****

Benim için Atatürk aklı kullanmak demektir.

Aklın özgürleşmesi demektir.

Soytarılığa son vermek demektir.

Medeniyet demektir.

Çağcıl olmak demektir.

Devrimci olmak demektir.

İlim ve fen demektir.

Hurafelere inanmamak demektir.

Ahlaklı olmak demektir.

Vatansever olmak demektir.

Sanat demektir.

Çalışmak, üretmek demektir.

İnsan olmak demektir.

Cumhuriyet demektir.

Gerçek ne?
Gerçek şu...

ATATÜRKÜ anlayamadık, Cumhuriyet değerlerini anlayamadık. Vatan nedir anlamak istemedik. Bilimden uzaklaştık

Hurafeler bizim çevremizi musilaj gibi sardı.

Atatürk’ü Mitolojinin sayfalarına attık. Ezberlettirilmiş doğum gününü, vefat ettiği günü biliyoruz.  

Ama ne yaptıklarını bilmiyoruz öğretmiyoruz..

Mustafa Kemal Atatürk gerçeğini tarih sayfalarından silmek istiyorlar. Bu gerçeğin ortaya çıkarılması, izinin sürülmesi, “izindeyiz”

diyenlerin göreviydi...

Maalesef, kimse bir şey yapmadı. Yapar gibi göründü. Kimi resminin, kimi büstün önünde gösteri yaptı.

Rozetini ceketimize taktık.

Türküm, doğruyum, çalışkanım. Orada stop ettik. Ne doğruluğumuz, ne de çalışkanlığımız kaldı?

*****
Mustafa Kemal, vasiyetnamesinde, kız kardeşi ve manevi kızlarının yanında, sadece, Türk Tarih Kurumu’na sahip çıkılmasını istemişti.

Sadece...

Başka bir şey istemedi.

Ama onun adından rahatsız olanlar her şeyi silmek istediler.

Silemediler. Reset etmek için uğraştılar başaramadılar.
Sanırım, dünyada, Cumhuriyetinin kurucusunun yaptıklarını göz ardı etmeye çalışan, yaptıklarını silmeye çalışan, kadir kıymet bilmeyen tek cumhuriyet biziz.

Yazıklar olsun bizlere!.

*****
"Saat 9’u 5 geçe, Atam Dolmabahçe’de". 

Boruyla birlikte hemen ayaktayız.

Yediğimiz, içtiğimizi bırakıp ayakta esas duruştayız.

Hep birlikte bu tiyatronun seyirci parçası oluyoruz. Tiyatro devam ediyor. Kendini bilmez müptezeller küfür ediyor. Haddi hesabı yok bunların yaptıklarının... 

Bırakın neler yaptıklarını. Sat sat bitiremediler.

Emek olmadan Cumhuriyet olmazdı. Atatürk’ ü öldürdüler. Anıtkabir’e gömdük.

Şimdi sadece ağlıyoruz.

Göstermelik gözyaşları.

Sonra anmaya başladık... TV’ de Atatürk’ü anma programları başlatılır. Sevdiği şarkılardan başlar. Vardar ovasından, Manastır türküsü, maya dağdan kalkan kazlar diye sonlanır.

Trakya’nın havasını soluklarsınız. Evladı Fatihan diyarlarında bıraktıklarımız!..

Şimdi anlamaya başlıyorum.

Kazlar o kadar çok ki. Mayadağ’dan kalkan kazlar bile çok masum...

10 Kasım sembolik.

Resimlerini taşıdık yakalarımızda. Unutmamak için. Hâlbuki onun naçiz vücudu bir gün toprak olacaktı. Cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktı. Bıraktığı emaneti ise, “hayatta en hakiki mürşit ilimdir fendir. Ben hiçbir doğma bırakmıyorum”!  

Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir demişti.

Dönemin, en iyi devlet adamı. O çok iyi bir asker..
En önemlisi, dünya siyasi tarihine damgasını vurmuş bir Lider.
Modern Türkiye'nin kurucu hikâyesini yazan adam.

 

Kılavuz yol buydu.

Şimdi doğmalar sarmış dört bir yanımızı. 

“Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman” türküsü eşliğinde, “Mandacılar”  şimdi tövbe etmişler gibi yerli ve milli olmuşlar.

Kazlar bile güler bu halinize.
Bu ayıp hepimize yeter.

Bu gün 10 Kasım.

YÜREĞİM BURUK…

Onu, Orhan Seyfi Orhon’un şu mısralarıyla anıyorum:

Büyüyor gökten inip

Toprağa yaklaştıkça

Büyüyor gitgide

Gözlerden uzaklaştıkça…

Kalbimizdesin.