“Eğitim seviyesi arttıkça bizim oylar azalıyor”!  Bu sözlerin sahibi eski enerji bakanlarından Taner Yıldıza aitti.

Sosyolojik bir tespit yapmıştı. Aslında Haklıdır da.

Bakan açıkça AK Partiye oy veren seçmeni cahildir demeye getirmişti. İlber Ortaylı’da bu duruma yorum getirmiş. “Bu cümleyi kuran bir anlayıştan, ülkeyi aydınlık yarınlara taşımasını beklemek ahmaklıktır” diyor!

Ne dese haklı…

****

AK Partiye oy veren seçmen kitlesinde genel düşünce yapısında sorgulama yoktur. Kayıtsız şartsız itaat kültürü vardır. Nedenleri, nasılları, kimi, hangisi, gerçek mi değil mi? Sorularını hiç sormazlar!

Biat etmek, ruhlarına sinmiştir. Onun için son dönemlerde tarikatlar, cemaatler, cirit atmaktadır. Tek hedefleri vardır.. İktidarın nimetlerinden yararlanmak istemektedir. 

Basında, bunların yansımalarını hep gördük. Başımıza nasıl belalar açtıklarına hep şahit olduk.. FETÖ çetesi bunun en somut örneklerinden biri değil midir? Pensilvanyadaki şarlatanla poz verenler neler oldu neler..

Bakanlığa kadar getirilmediler mi? Sonra kıvırmaya başlamadılar mı?

Sanki hiç günahları yok muş gibi yapmadılar mı?

Şimdi, sızıntılarının kolları olan türevlerinin de başa bela olmayacağının garantisini kim verebilir ki?

Demek ki, ulvi duygular yerini maddiyata bırakmış.

Dini pazarlama merkezleri, inançları nasıl da pazarlıyorlardı!. Arkalarında kimlerin olduğu bir bir ortaya çıkmadı mı?

PDY’ de böyle sızmış, ülkeyi uçurumun kenarına nasıl da itivermişti.

Burada not düşmeliyim..

İnançlarını, ibadetlerini sadece Allah rıza için yapanlar hariç. Sözümüz elbette onlara değil.

Laiklikte budur.

Siyaset ise tam tersinedir. Toplumsal sorunların çözümü için soruların cevaplarını bulma sanatıdır.

Tabiki sanattan anlamak lazım!

Halka, yalan söylememek lazım. Dün ne söylediysen bu günde arkasında durmak lazım. Yoksa yıllarca eleştirdiğimiz Demirel’in söylediklerini kanıksamış oluruz. Dün dündür, bugün bugündür dediniz mi samimiyetiniz sorgulanır. Geçmişte kayıt altında olan söylemleriniz bir gün gündeme gelir, yalan rüzgârlarının esintileri suratınızı yalar geçer.

****

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi gerçekten bir yönetim modelimidir? Değil midir?

Pek anlaşılamadı.

Çünkü sistem değişiklikleri kamuoyunda olgunlaşmadan, tartışılmadan olağanüstü şatlarda referanduma gidi. Kamu oyu düşünceleri olgunlaşmamıştı, geniş anlamda tartışılmamıştı.. 82 anayasası da böyle olmuştu..

Şimdi acılarını çekiyoruz.

Şu kadarını söyleyeyim bir uzman olarak bu tip rejimi belirleyen sistemler “orta Asya” tipi otokratik zaman içinde totaliterliğe kayan sistemlerdir.

Rusya’dan başlayın incelemeye. Orta Asya ve orta doğu ile Latin Amerika ülkeleri.

*****

Demokratik kültürlerde denetlenemeyen her şey anti demokratiktir. Sık sık ifade edilen milli irade kavramı sürekli çarpıtılmaktadır.5 yılda bir yapılan seçim sonuçlarına göre iktidar yapısını belirlenen sistem her zaman demokratik olmayabilir..

Bunun asgari şartları vardır. Uzun bir tartışma konusudur.

AK Partinin şimdiye kadar yapmak istemediği ve ya yapamadığı, üç konu vardır.

1-Siyasi parti kanunu değişikliği

2-Seçim kanunu değişikliği..

3-anayasaya uygun uyum yasalarının çıkartılmayışı. Samimiyetsizlik burada başlıyor.

Neden yapılmıyor? Veya bugüne kadar ne yapılmak istenmedi? 

Hemen söyleyeyim. Bu yasalar demokratik ortamda, hukuk güvenliğinin, insan hak ve özgürlüklerinin yüzde yüz teminat altında olduğu, ifade ve konuşma, yazma, iletme, örgütlenme özgürlüğünün var olduğu, masumiyet karinesine saygı gösterildiği demokratik-hukuk ikliminde olur.

Tek parti döneminin ötekileştirici, kutsal devlet felsefesinin GÖBEL metotları ile söylenenleri kutsal metinler gibi dayatan, karşı söylemleri, fikirleri “hain” olarak değerlendiren bir tehdit unsuru olarak gören Göbelci propaganda teknik ve uygulamaları ile, halkı kin ve nefret bloklarına ayıran, Milli birliğimiz tehdit eden söylemlerin patent haklarını savunan zihniyet demokrasiyi, hukuk devletinin asgari normlarını nasıl getirecek?

Gelmez.

Demokrasinin palavra olduğunu her kes bir gün öğrenecek. .Mesele insan odaklı insana ait var olma değerlerinin körleşmiş “ideolojiler” yerine “adil”, “adaletli”, ahlâklı olabilme faziletini gösterebilmektir.

Hizmet etmek, koltuk kapmak, makama oturmak için yapılmaz. .Bakın insanlarımıza ,asgari ücret tartışmalarına.. Yahu, insanlar sefalet içerisinde yaşıyor. Görmüyor musunuz? Görmek mi istemiyorsunuz?

Sizi % 35 oy ile getiren bu yüce Necip Türk Milleti, götürmesini de bilir.. Hiç mi ders almıyorsunuz?

Bırakın onu, bunu suçlamayı işinize bakın.. Halk entübe olmadan, ne yapacaksanız bir an önce yapın. Böyle durumlarda oksijen desteğine ihtiyaç var. 

Demokrasinin de oksijene ihtiyaç var. Önümüzdeki yılları iyi değerlendirin. 2024 çok kötü geçti. 2025 yılı da pek iyi geçeceği söylenemez..

Çevremiz ateş çemberi.

 İktidarları mutfaktaki yangın götürür. Eğer orta direk yok olmuşsa vay halinize.

Orta direk demokrasinin ana omurgasıdır. Onlar; mahvı perişan durumdalar.

Zira çember daralıyor! Böyle biline.

BÜYÜK YALANLAR.



Büyük Yalanlar

Adolf Hitler’in sağ kolu, propaganda bakanı, yakın dostu… En önemlisi 1933’te iktidara geldikleri günden sonra “Halkın Führer’ ini” yaratan adam… 

Propaganda cambazı. Üst akıl.  Dünya tarihinde kara propagandayı en iyi şekilde kullanan ve  kitleleri  narkozlayan biri..

Onu seslendiren isim hitler..

Göreve geldiği ilk günden beri halkı istediği her şeye inandırabilen Büyük Yalanların Ustası Goebbels’i bilmeyen yoktur. Almanya da hala ona inanan bir ırkçı kesim vardır.. 

Büyük yalanlar çok önemli konuşmalarından oluşan bir kitap. Faşistlerin baş vuru kabı..

Sadece onlar değil gizliden gizliye, komünistlerde ona hayrandılar.

Stalin onun propaganda tekniklerinden çok faydalanmıştır.

Büyük Yalanlar’ da, propaganda dediğimiz siyasi eylemle tek bir insanın, kitlelere neler yapabileceğini ve yaptırabileceğini görürsünüz.

İktidarlar şunu çok iyi bilirler. Her iktidar istediği halkı inandırmak için zaman büyük yalanlara başvurur ve her zaman inanmaya hazır bir kitle vardır.

Çünkü yalana inanmak bir umuttur ve fakirin ekmeğidir. Sadece üzerine inanma soslarını ekleyin.

Onlara cenneti vaat edin ve siz Audilerinize binin.

Fakirler  nasıl olsa öbür dünya cennet ile müjdelenmişti?