Ne zaman zeytinle ilgili bir konu açılsa, aklıma hep usta yorumcu Tarkan’ın şu sözleri gelir:
“Zeytin gözlüm, sana meylim nedendir? Bu sevmenin kabahati kimdedir?”

Bu şarkının hissettirdiği melankoli, zeytinin kadim kültürümüzdeki özel yerini düşündürür. Yüzyıllardır sofralarımızın vazgeçilmezi olan bu değerli meyve, şarkılara ve şiirlere ilham kaynağı olmuş, barışın ve bereketin simgesi hâline gelmiştir. 

Ancak, bir dönem zeytinle ilgili öyle üzücü olaylar yaşanmıştır ki, bu güzel meyvenin ülkemizde adeta “onu sevmenin kabahat olduğu” günleri olmuştur.

Bugün hâlâ bu hikâyeyi hatırladıkça yüreğim sızlar. Zeytin ağaçlarının köklerinden koparıldığı, insanımızın bu bereketli meyveden uzaklaştırıldığı dönem, topraklarımıza oynanan sinsi oyunların açık bir örneğiydi. 

İşte o acı hikâye:

2. Dünya Savaşı sonrası Amerika, Marshall Planı adıyla bir yardım paketi hazırlar. 1947’de önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe giren bu plana Türkiye dahil 16 ülke katılır. Ancak ABD, plan kapsamındaki ülkelere mısırözü yağı alma şartı koyar. Türkiye, bu koşulu kabul eder ve ilk margarin fabrikası kurulur. Bunun sonucunda birçok zeytin ağacı yerinden sökülür, zeytinlerden elde edilen yağ ABD’ye satılır ve mısırözü yağı olarak geri döner.

Zeytinyağını itibarsızlaştırmak için çeşitli oyunlar oynanır. Kamuoyuna zeytinyağının “kanser yaptığı” gibi asılsız iddialar pompalanır. Oysa zeytinyağı, en zor yanan sıvı yağlardan biridir. Ayrıca, dönemin en popüler türküsü haline gelen bir eserle, zeytin yağı ve geleneksel kıyafetler bile hedef alınır. Hani şu “Zeytinyağlı yiyemem aman. Basmada fistan giyemem aman….”

Zeytinyağının bilimsel olarak kanıtlanmış faydalarından sadece birkaçını hatırlayalım:

  • %100 doğal bir meyve suyudur.
  • Kardiyovasküler hastalıkları önler ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Yüksek E vitamini içeriğiyle cildi besler ve yaşlanmayı geciktirir.
  • Sindirimi kolaylaştırır ve kilo vermeye yardımcı olur.

Zeytin, geçmişten günümüze barışın ve bereketin simgesi olarak kültürümüzde önemli bir yer tutmuştur. Kutsal kitaplarda da sıkça yer bulan bu değerli ağaç, tufan sonrası beyaz bir güvercinin ağzında Nuh’un gemisine canlılık müjdesi olarak dönmesi nedeniyle barışın evrensel sembolü olmuştur.

Bunları niye yazdım?

Geçtiğimiz Cuma günü, Eskişehir’in Akdeniz iklimine sahip şirin ilçesi Sarıcakaya’da, eşimle birlikte bir zeytin fidanı dağıtım törenine katıldık. Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’nin , kırsal mahallelerdeki üreticilere destek projeleri kapsamında binlerce zeytin fidanı dağıtıldı. 

İlçede aroması ve kalitesiyle ünlü zeytin yetiştiriciliği için bu dağıtım töreni büyük bir coşkuyla karşılandı.

Törende konuşan Recai Erdir Bey “Sarıcakaya ve Mihalgazi ilçelerimizde 28’i kadın 145 çiftçimize 17 bin adet Gemlik zeytin fidanı desteği veriyoruz. Yaklaşık 100 hektarlık alanda yapılacak dikimle bölgemizde yeni gelir kaynağı oluşturacağız. Bu desteğin alın teriyle ekmeğini kazanan, topraklarımıza can veren siz kıymetli çiftçilerimize hayırlı olmasını ve bol bereket getirmesini diliyorum.” Sözleri anlamlıydı.

Tören sonrasında bir kadın üreticinin kucağına aldığı zeytin fidanıyla söylediği şu sözler, bu çalışmanın özünü en güzel şekilde özetliyordu:
“Bu fidanlar topraklarımızda bolluğun, bereketin ve barışın meydana gelmesine vesile olsun.”

Yukarıda belirttiğimiz hikâye bize sadece geçmişte yapılan hataları değil, aynı zamanda zeytinin taşıdığı derin kültürel ve evrensel anlamı da hatırlatıyor. Zeytin, yalnızca bir meyve değil; barışın, direncin ve bereketin simgesidir. Kökleri toprağa sıkıca tutunmuş bu kadim ağaçlar, binlerce yıl boyunca insanlığa sağlık, umut ve birlik mesajı vermiştir.

Bugün, bu köklü mirası korumak ve gelecek nesillere aktarmak hepimizin sorumluluğudur. 

Zeytin dalı, barışı simgelediği gibi, bir araya gelmenin, dayanışmanın ve toprağa sahip çıkmanın da evrensel bir çağrısıdır. Onu sevmek, bu topraklara, kültürümüze ve geleceğimize sahip çıkmaktır.

Unutmayalım, zeytin ağaçlarının gölgesinde barış, dallarında ise umudun yeşermesi için her bir fidan bir başlangıçtır. 

Köklerimizden güç alarak geleceğe daha sağlam adımlarla yürüyelim.