Eskişehir Genç İş İnsanları Derneği (ESGİAD) Yönetim Kurulu Üyesi Batuhan Eldem, geçtiğimiz hafta bizce önemli bir açıklama yaparak yurt dışı çıkış harçlarını gündeme getirdi. Ne yazık ki bin bir zorlukla üreten ve ürettiklerini ihraç etmeye çalışan sanayicilerin en önemli sorunları arasına vize sorunu da girmişken yurt dışı çıkış harçlarına gelecek zamlar kamuoyu genelinin tepkisini çekmişti. Ne hikmetse ülkemizde yurt dışına çıkış konusu sadece ‘zenginlerin’ hakkıymış gibi anlaşıldığı için vize ve yurt dışı çıkış harcı konusu da ne yazık ki yine belirli bir kesimin gündemiymiş gibi algılanıyor. Oysa bu büyük bir hata. Çünkü akademik hayattan ticari hayata kadar globalleşmeye entegre olunulması gereken bir çağda bu sorunlar dünyadan uzaklaşmak anlamına geliyor.
Düne kadar Eskişehir’de, Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş dışında neredeyse hiç kimsenin gündeme taşımadığı vize ve yurt dışına çıkış sorununa ESGİAD üyesi genç iş insanı Batuhan Eldem’in de dikkat çekmesi bizce önem taşıyor.
Eldem diyor ki;
· Yurtdışı çıkış harcı uygulamaları ülkelerde 2 dolar ile 40 dolar arasındaki tutarlarda değişirken bizde tahsil edilmesi beklenen 91 dolar ile rekor seviyede olacak.
· Tavsiye edilen düzenlemeyle birlikte (yani 3.000 TL olursa) herhangi bir Avrupa ülkesine seyahat edecek vatandaşların pasaport ücreti hariç, bilet, vize ve harç ücreti ortalama 650 dolar civarına yükselecek.
Maliyetler ortada. Özellikle akademik ve ticari amaçlı yurt dışı çıkışların bu maliyetlerle gerçekleşmesi hiç şüphesiz dolaylı fiyat artışları anlamına da gelir. Konuyu salt Yunan Adaları tatili boyutuna indirgeyip magazinsel ele almak gerçeklerden uzaklaşmak demektir.
ESO ve ESGİAD’ın ardından akademik ve meslek odaların bu konuda görüşlerini açıkçası kamuoyu adına bizler de merak ediyoruz.
Geçtiğimiz günlerde yazdığım gibi Başkan Kesikbaş’ın “ironik bir şekilde ürünlerimizi gönderdiğimiz ülkelere bizler gidemiyoruz” diye şikâyet ettiği vize sorunu hiç şüphesiz son derece antipatik ve prestij zedeleyici bir durum olarak tanımlanırken şimdi de yurt dışı çıkış harcına adeta “gidemezsiniz” zammı nasıl açıklanacak?
VİZEYİ TÜRKİYE İSTETMİŞTİ
Hadi gelin 1978 yılına tekrar dönelim; o yıla kadar Türk vatandaşları lacivert pasaportuyla Fransa’dan İsviçre ve Almanya’ya günübirlik yolculuklar yapabiliyor, Türkiye’ye dönüşte ve çıkışta ciddi bir sorun yaşamıyordu. Ancak bu durum 1978 yılında sona ermişti. O yılın sonunda o zamanki adı AET olan AB ülkeleri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize zorunluluğu getirmişti.
İşin anlatılmayan ve en enteresan tarafı ise bu vize mecburiyeti AB tarafından değil, zamanın Türk hükümeti tarafından istenmişti. Dönemin hükümeti 12 Eylül öncesinde muhaliflerin Avrupa ülkelerine kaçmalarını engellemek ve giriş çıkışları kontrol edebilmek için çareyi vize mecburiyeti istemekte bulmuştu. İşte bu istek günümüze kadar artarak taşındı. Yani Türk vatandaşlarına vize zorunluluğu AB’nin değil bizzat Türk hükümetinin isteği ve talebiydi.
Günümüzde hükümetin bu konudaki sessizliği ve bu tip uygulamaları acaba tarih gerçekten de tekerrürden mi ibarettir sözünü akla getirmiyor değil.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
***
MEDENİYET KAPINIZDAN HİÇ Mİ GEÇMEDİ?
Malum 9 günlük bayram tatilini geride bıraktık. Şehir dışına çıkanlar, memleketine gelenler, bayram ziyareti gerçekleştirenler, ibadetini yerine getirenler dolu dolu bir bayram tatilini geride bıraktık. Bayram telaşını bir kenara bırakırsak bayram mekânı olarak kullandığımız kentimiz Eskişehir oldukça hareketli günler geçirdi. Geçirdi geçirmesine ama acaba bizler yani bu şehirde yaşayanlar, bayram için Eskişehir’e gelenler, Eskişehir sokaklarında, parklarında zaman geçirenler medeniyet sınavında ne kadar başarılı olduk?
Pazar günü yolum şehrin en merkezi yerlerinden bir bölgede -bölge ismini vermiyorum özellikle- bir parka düştü. Düşmez olaydı. Öncesini çok iyi bildiğim, pırıl pırıl, tertemiz olan park adına insan diyemeyeceğim mahlukatlar tarafından tanınmaz hale getirilmişti. O bin bir emekle yeşertilen çimler üzerinde gıda artıkları, şişeler, kırık camlar, poşetler, pisliklerle doluydu. Bankların altı, üstü, yanları pisliklerle doluydu. Üstelik de çöp kutuları bomboşken. Bırakın çimlere, banklara oturmayı her adımınızda yere bakmak zorundaydınız, bir pisliğe basmayayım diye…
Adına insan denen mahlukatlar, oraları insan temizliyor, o insanların da bayram tatili hakkı yok mu? Birkaç gün temizlik işleri yavaşladı diye bu hale getirmek zorunda mısınız?
Medeniyet kapınızdan hiç mi geçmedi?