İnsan çevreyle vardır. İnsanoğlunun yaşam alanıdır. Sadece insan için  değil, bütün canlıların yaşam alanlarıdır. Doğa bize yaşam aşanlarında bütün sanat eserlerini sunmuştur.

Nehirleriyle, yemyeşil ormanları ve meyve ağaçları ile temiz havası ile insanoğluna yaşam alanı sunarlar. İnsanlar doğayla birlikte yaşayınca sağlıklı olurlar..

Mutlu olurlar..

Aslında çevre ve iklim mücadelesi insan hakları mücadelesidir.

Kapitalizm ve soygun düzeni yeşil alanlarımıza, denizlerimize, su kaynaklarımıza, kıyılarımız var olan bütün ekonomik değerlerimize çökmeye başladı..

Bunların siyasi yandaşlarına peşkeş çekilmeye başlandı. Bana göre doğaya soykırım yapılıyor. İnsanlıktan nasiplenmemiş çıkar gurupları  menfatları uğruna doğaya bunları yapıyor..

Çünkü soykırım bir kültürün, varlıkların kasten ortadan kaldırılmasıdır. Kültürünüzün bunun yok olmasını istemiyoruz, sadece bunu durduracak kadar umursamıyoruz. 

Bahsettiğimiz yer Mihalgazi +Sarıcakaya hattı. Bölge Eskişehirlinin yaşam alanı..

Gündemde ALTIN  madeni var..

Daha başka konularda var ama en önemlisi altın.

Doğal cennetin ta kendisi.  Irmakların aktığı, termal bölge ve yemyeşil bir doğa. Oksijen deposu. Eskişehir’in Antalya’sı..

Çünkü bölge Eskişehir’in en önemli yaşam olanı olan Sakarya vadisi… Bölgenin en önemli özelliği ise sebze ve meyve üretiminde öncülük yapması. Tarım ve hayvancılıkla geçinen halk, bu madenlerin faaliyetlerinden doğrudan zarar görecek ve geçim kaynakları ellerinden alınacaktır. Kısacası insanları fakirleşecektir.

Yani gidenlerin yeşilin her tonun gözünüze çarptığı hayranlıkla gezilen yerler. Doğası sizi çarpar. Eskişehir’in yaşam alanı. Bozkırın yukarısında sakarının yanı başında bir saklı cennet.



Üreticilerin ekonomik kaynaklarının kurutulması soykırımla aynı mantığı taşıyor.

Bölgenin durumunu en iyi bilen ve bunu ES gurubun çıkarttığı gazetelere sürmanşetten haberleri yapan bir isim var.

Son haber gazetesi yazı işleri müdürü Ayşegül Hümmet. Köşesinde sakarı bölgesindeki madencilik yapmak isteyenlere karşı halkla birlikte mücadelede öncülük yapan bir isim.

Doğduğu, büyüdüğü yer. Oraya minnet borcunun ötesinde bir anlam taşıyor.

Yaşam alanları yok olmasın istiyor.

Yazdığı yazılarla bizlere yol gösteren bir ışık oluyor. Bizlerde onun yazdıklarından bilgileniyoruz. Öğreniyoruz. Milli mücadele deki gibi genç bir aydın kadın olarak çevre mücadelesini yapıyor.

Çünkü o bölgenin evladı. Oranın havasını ciğerlerine çekmiş, oranın çeşitli meyvesini sebzelerinden yemiş, kırlarda koşmuş bir gencimiz.

Havasını, suyunu bilir.

Siyanürün toprakla tanışmasını istemiyor. Çünkü şunu çok iyi biliyor. Altın arama bahanesiyle yapılacakları biliyor. Hektarlarca alan yağmalanacak..

Ağaçların kesilmesinden başlayan süreç, suyun yön değiştirmesi ile birlikte insanlar tarım yapamayacak noktaya gelecek.

Kısacası insanlar açlıkla karşılaşacaklar.

Onun çalışmaları bizler için çok değerlidir. Sadece gazetecilik yapmıyor. Çevre duyarlılığını artırmak ve Eskişehirlinin bu bölge ile duyarlı ve bu mücadelede katkı vermesini sağlama için çevre ile ilgilenen STK temsilcilerini programına konuk alıyor.

Sermaye doğayı yağmalıyor. Yakın zamanda bölge delik deşik olacak. Neden? Daha çok kazanalım. Daha çok doğayı sömürelim.

Bu işlerin başında cengiz holding var. Nerede bir olay olsa arkasından cengiz holding çıkıyor. Hani şu milletin anasına kendisine özgün bir dille hitap eden adam.

Eskişehir için planlanan rant bölgeleri var. En başta Alpu’da yapılması düşünülen termik santral. İkincisi Alpagut-Atalan’da Cengiz Holding tarafından yapılmak istenen siyanürlü altın ve gümüş madeni tesisleri.

İşte toplantılar oldu, oluyor. İşin gerçeği ÇED raporu bile yok. Kamu oyunda olumsuz iz bırakan bir isim var. 15 Ağustos’ta Alpagut’ ta ÇED toplantısı yapılmıştı. Bu toplantıda Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hikmet Çelik yetkili/ sorumlu olarak açıklama yapmak, soruları cevap vermek amacıyla yapılan toplantıda ve sonrasında bazı tatsızlıklar yaşanmış, tutanak bile tutulmadan ayrılmışlardır.

Kamuoyunun gözü önünde bütün bunlar olmuştur... Bütün eleştiri okları Hikmet Çelik’e dönmüştür..

Kendisi de aynı zamanda çevre mühendisidir..

Öyle ilginç olaylar olmuştur ki kendisinden tutanakları isteyenlere bakanlığın yolunu göstermiştir..

Toplantı sanki laf olsun diye yapılmış izlenimini vermiştir. Farklı yapılan görüşte olanlara göre bu toplantı yok hükmündedir..

 Ancak itirazlar sürüyor. Alpagut-Atalan’da Madene Hayır Platformu üyeleri hala, ciddi bir mücadeleyle çok değerli yaşam alanlarımıza, topraklarımıza sahip çıkmak için büyük bir emek harcıyor.

Bu mücadeleyi görüyoruz. ÇED raporu olumlu çıkmamış. Yani cengizgillere burada siz maden arama faaliyetleri yapmak isteseniz bile yapamazsınız diyor. Ama onlara göre bu iş bitmiş gözüyle bakılıyor.

Nedeni de bu yer varlık fonuna devredilmiş. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 20 Ağustos 2024 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanan karara göre, aralarında Koza Altın İşletmeleri Anonim Şirketi’nin de bulunduğu 12 şirketin Hazine’ye ait olan hisselerinin tamamı Türkiye Varlık Fonu’na aktarılmış. 

Yani KOZA demek devlet demek… O zaman devletin ana görevi zengini değil, insanı yaşatmaktır.

Son söz; Doğaya hoyratça davranan toplumlara da insanlar arasındaki ilişkiler de hoyratça oluyorlar. Adalet ve ahlak olmayınca hukukta olmuyor, demokrasi de olmuyor.