Festival adı altında rastgele bir ilin ismini ön plana çıkararak “Yöresel Ürünler Festivali” adı altındaki organizasyonlar mantar gibi bitmeye başladı. Kimler tarafından gerçekleştirildiği dahi belli olmayan bu organizasyonların gittiği her ilde ekonomik ve kültürel açıdan fayda sağlamadığı aşikâr.

Bu festival adı altındaki girişimlerin insan ve toplum sağlığı açısından da zararlı olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Açıkta satılan ürünler, hiçbir hijyen koşullarına uymayan satış yöntemleri tedirgin edici boyutta. Üstelik de kayıt dışılığın aleni gerçekleştirildiği ortada… Ama buna rağmen bu festivaller tüm tepkilere rağmen hala yapılıyor, hala izin veriliyor.

Eskişehir Ticaret Odası (ETO) Başkanı Metin Güler de yakın bir zaman içinde Eskişehir’de bir kez daha hayata geçirilecek bu saçma festivale tepki gösterdi. “Haksız kazanca, tüccar ve esnafımızın mağdur olmasına izin vermeyeceğiz” diyen Başkan Metin Güler;

“Daha önce türlü isimlerle ve bahanelerle karşılaştığımız ve açılmasına engel olduğumuz çadır satışlarına bir yenisi daha eklenmek istenmektedir. Bayramüstü iş yapmaya çalışan Eskişehirli esnaf ve tüccarın mağdur edilmesine ETO olarak müsaade etmeyeceğiz.”

“Buradan tüm yetkilileri uyarıyorum: Odunpazarı’nda planlanan festival adı altındaki bu uygulamaya izin verirseniz, şehrin tüccar ve esnafının zarar görmesine, Eskişehir’in hassasiyet gösterdiği konuların istismar edilmesine imkân tanımış olursunuz.”

“Zaten zor şartlar altında iş yapan tüccarımız ve esnafımızın zarar görmemesi için bu yanlış uygulamadan bir an önce dönülmesi gerekmektedir. Menşei belli olmayan ve halk sağlığını doğrudan tehdit eden bu ürünlerin satışının yapılmasına izin veren seçilmiş veya atanmış tüm yetkilileri bir kez daha uyarıyorum!” dedi.

Bu haklı itiraza lütfen kulak verilsin ve Eskişehir esnafının ve girişimcilerinin hakları başta olmak üzere Eskişehir ekonomisinin ve insan sağlığının arkasında durulsun. Başkan Güler, yalnız kalmasın…

***

BİR ZAMANLAR ANADOLU ÜNİVERSİTESİ

QS Dünya Üniversite Sıralaması 2025 açıklanmış. ABD'deki MIT, bu yıl da 100 tam puanla 13. kez üst üste dünya birincisi olurken Türkiye'den ODTÜ, İTÜ, Koç, Boğaziçi ve Bilkent Üniversitesi ilk 500'e girmiş.

Bu haberi okuyunca 1995 yılına dönüş yaptım. Manavgat’tan Anadolu Üniversitesi’ni kazanıp memlekete gelip İİBF’ye kaydımızı yaptırırken kayıt esnasında üniversiteyi tanıtan bir broşür vermişlerdi. Broşürde Anadolu Üniversitesi’nin Dünyanın ilk 500 üniversite içinde yer aldığı kocaman belirtilmiş ve dünyanın mega üniversitelerinden birinin öğrencisi olmanın gururunu iliklerime kadar hissetmiştim.

Aradan yaklaşık olarak 30 yıl geçti. Her zaman mensubu olmaktan gurur duyduğum üniversitem zamanla küçüle küçüle adeta butik bir üniversiteye dönüştü. Ve bugün Dünyanın ilk 500 üniversitesi açıklanırken üniversitem de bu listeden giderek uzaklaştı ya da uzaklaştırıldı. Peynir kalıbı gibi bölünerek ESTÜ’yü doğurdu, AÖF gelirleri elimizden alındı, çok kıymetli ve değerli hocalarımız bir şekilde küstürüldü, emekliye ayrıldı. Güzel Sanatlar gibi, İletişim gibi ülkenin en önde gelen ve özel sınavla öğrenci alan fakültelerinin adeta içleri boşaltıldı, İİBF gibi ülkemizin en eski ilk üç akademisi sıradanlaştırıldı.

Şimdi mazi kalbimde bir yara, bakıyorum uzaklardan sana diye yad ediyorum.

Ne acı değil mi?

***

3 ÇOCUK İÇİN BENİM DE BİR ÖNERİM VAR

Doğum oranları azalıyor ya, iktidar sürekli buna vurgu yapıyor, doğum oranlarını arttırmak için çalışacaklarını ifade ediyor. Bence şayet doğum artış oranlarının artmasını istiyorlarsa kalıcı ekonomik destek açılanmak zorunda.

Mesela çocuğu olana ÖTV’siz araç, sıfır faizle rayiç bedelinin yüzde 30 indirimli KDV’siz konut vaadi falan devreye girsin, görün bakın ülkede nasıl nüfus patlaması oluyor.