Okullar açılıyor! Çocukların heyecanı, büyüklerin hesap kitabı başladı. Kırtasiye dükkanlarında hummalı bir koşuşturma… Ama bu yıl velilerin yüreği kırtasiye reyonlarında pır pır etmiyor, çünkü ceplerdeki delik daha da büyümüş.

Geçen yıl bin liraya dolan okul çantaları, bu sene 2 bin 500 liradan ses veriyor. Tabi, içinde altın kaplama kalem yok; bildiğimiz defter, kalem, silgi… Oğuzhan Güneş esnafımız tarife vermiş: "Geçen yıla oranla yüzde 100 artış." 

Gerçekten de ekonominin büyüsü mü yoksa sıradan bir hokkabazlık mı bilinmez; fiyatlar uçmuş.

Şimdi durup düşünüyorum... Anahtar kelime “asgari ücret.” 17 bin lira olmuş, peki ya kira? İstanbul’da değil, Anadolu’nun göbeğinde 10-15 bin lira kira. Üzerine de elektrik, su, gaz derken bir bakmışsınız, elde avuçta kalan üç beş kuruşun nereye gittiği belli değil. İki kişi çalışıyorsa bile evde, geçim derdi yine aynı terane.

Hal böyle olunca, çözüm için de el başta düşünceler… Geçen seneden kalan defterin arka sayfası, yarım kalem, ucuzcu tezgahından silgi... Hani, dayanışma dedikleri bu mu acaba? 

Geçen yılın defterleri olmasa ne yapardık?

Her şeye rağmen umut etmekten, dayanışmaktan başkası kalmıyor elimizde. Dileğim o ki; gelecekte bu sıkıntılar "eski eğitim yılı problemleri" olarak anılsın. Çocuklarımız kalemlerini korkmadan açsın, defterlerini özgürce kullansın.

Eğitim, geleceğe yatırım demekti hani. Bakalım, okulların kapısı açılınca hangi yeni zorluklarla tanışacağız? Veliler, çocuklar ve geleceğimizin yükünü omuzlayan öğretmenler, mütevazı ama dirençli bir yıl diliyorum hepimize.

Unutmayın, ceplerimiz boşalsa da yüreklerimiz dolu. Düş kurmanın maliyeti yoktur; öğretin çocuklara hayal kurmayı, yarınlarını aydınlatır belki de.

***********************************************

"ODUNPAZARI: KADINLARLA İPLİKTEN ÜRETİME

Şöyle bir düşünüyorum da Eskişehir denince aklıma ne gelmeli? Öğrenciler, köprüler, Porsuk nehri, sanayi, Anadolu Üniversitesi… Ve şimdi de… dikiş makinelerinin ritmik sesiyle Eskişehir’in tarihi kalbi olan Odunpazarı’nda yeni bir destan daha yazılıyor.

Odunpazarı Belediyesi, düne kadar belki de kimsenin kafa yormadığı, aklına bile gelmeyen bir konuda devrim yapıyor. “Tekstil Üretim ve Tasarım Merkezi!” Evet, yanlış duymadınız. Bu, tabelayla biten, göstermelik bir iş değil. İşin adı sanı var, altı da dolu.

Bir düşünün; kadınlar çalışıyor burada. Eğitim almış, iş başına geçmiş kadınlar… Yani ne demek oluyor bu? Kadınlar sadece evde oturmak ya da gündelik işlerde çalışmak zorunda kalmıyor artık, dikiş makinesinin başına geçiyor, çoluğuna çocuğuna güvenle bakıyor. Kendi ayakları üzerinde duruyor!

Başkan Kazım Kurt diyor ki, “Üreten ülkeler kalkınır.” Katılmamak mümkün mü? Türkiye’de üretim deyince, anında felaket senaryoları gündeme gelir. Kötümserlik dalgası kopar. Ama ne yapıyor Kazım Başkan? Emekle yoğrulan, alın teriyle sulanan bu projeyi herkese örnek bir model olarak sunuyor.

E haliyle, proje sadece kadınlara iş imkânı sağlamıyor, belediyenin bütçesine de nefes aldırıyor. Tekstil Bir Dikiş, Bir Nakış… Ve ortaya kazançlı bir iş çıkıyor. Bakın size anlatayım: Belediye, ihtiyaç duyduğu üniformaları, tekstil ürünlerini kendi üretirken, aynı zamanda civar belediyelere de destek oluyor. Kendi zenginliğini, komşularıyla paylaşıyor.

Şimdi esas soru şu: Muhalefet bu başarıyı görüp anlayacak, destek verecek mi? Yoksa yine mi kısır döngü, hep aynı havanda su dövme? Bu proje ile Eskişehir’in sesi uzaklara, çok uzaklara ulaşmalı…

Sonuç olarak… Yolları açık olsun. 

Haydi Odunpazarı! 

Şimdi moda zamanı…

****************************************

ESO’NUN TESCİLLİ YEŞİL ADIMI

Eskişehir Sanayi Odası (ESO), doğanın yardım çığlığını dikkate alan bir adım atıyor. 2024 yılının ilk yarısında 46 MWh enerji tüketimini yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılıyor ve YEK-G Sertifikası’nı alıyor. 

Başkan Celalettin Kesikbaş’ın da vurguladığı gibi, bu adım iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir dönemeç.

Peki, bu adım ne ifade ediyor? Aslında her şeyden önce, bizlere sorumluluğumuzu hatırlatıyor. Dünya üzerindeki ayak izimizi küçültmek, geleceğimizi şekillendiren en kritik meselelerden biri haline geldi. ESO, yenilenebilir enerjiye geçiş yaparak sadece kendi karbon ayak izini küçültmüyor, aynı zamanda sanayi dünyasına da güçlü bir mesaj veriyor: Sürdürülebilirlik artık bir seçenek değil, zorunluluk.

2030, 2050 derken her geçen gün sıfır karbon hedeflerine biraz daha yaklaşıyoruz. Ancak unutulmaması gereken, bu hedefe doğru atılan her adımın anlamlı olduğudur. Her megavat, her kilovat, temiz enerjiyi tercih eden her kuruluş, iklim değişikliğine karşı verdiğimiz savaşta birer kahramandır.

ESO’nun bu örnek adımı, diğer kurum ve kuruluşlar için de bir rehber olmalı. Çünkü sürdürülebilir bir gelecek, hepimizin el ele vermesiyle mümkün.

Geleceğimizi güvence altına almak için, bu tür adımların çoğalmasını diliyoruz. Çocuklarımıza bırakacağımız dünya, ancak bu şekilde yaşanabilir olabilir.