Kişilerin belli zamanlarda üzerinde ısrarla durduğu kavramlar vardır.

Bunlardan biri de benim açımdan ‘hatır’ kelimesidir. ‘hatır’, sözlüklerde ‘Bir kimsenin biri üzerindeki saygılı etkisi, itibar’ olarak açıklanır.

Kültürümüzde hatır, bir bağ kurma ve bu bağı sürdürme aracı olarak görülür.

Hatır, bir insanın sadece varlığıyla değil aynı zamanda geçmişteki iyilikleri ve güzel hatıralarıyla da hatırlanmasını sağlar. Bu yönüyle hatır; korunması, ilişkilerin devamlılığı ve sosyal uyum açısından özel bir önem taşır.

Türkçe deyimlerdeki ve Türk dünyası atasözlerindeki hatır, kavramı ayrı ayrı yazı konusudur bence.

Dilimizde, lehçelerimizde, ağızlarımızda hatır kavramı ile ilgili o kadar çok deyim var ki.

Bölgemiz Emirdağ, bu yönüyle de çok zengin.

Çocukluğumda ve ilk gençlik yıllarımda sık duyardım aşağıdaki kavramları. Günümüzde kullananların çok az olduğunu yakın çevremden biliyorum.

Deyimlerin anlamı tam kavranamadığından şimdi kullanılsa bile yanlış da anlaşılabiliyor.

En iğneleyici bulduğum da ‘Hatirine bi(r) şey gelmesin.’ Evet, Hatirinize bi(r) şey gelmesin!

İşte bu deyimler, kaynaklarımdan ulaşabildiğim kadarıyla örnek kullanımları ile şöyle:

hatırnaz /hatirnaz : Hatır sayan kişi

[Esgi hatirnaz adamların yerinde yeller esiyo(r) hindi.]

 

hatir gönül bilmemek /saymamak/tanımamak : Karşısındakinin gücenip gücenmeyeceğine bakmadan yapacağını yapmak. Saygı duyduğu kimselerin hatırını kıracak davranışlarda bulunmak

[Hatir gönül bilmez misiniz heç, öldü mü insannık!]

 

hatir hatire ulalı : Birine karşı duyulan saygı, sevginin hep karşılıklı oluşu sadece taraflara değil onların yakınlarına da bağlıdır. (Seni kırardım ama hatırını saydığım senin yakınların var’ anlamında kullanılır.)

[Biz hısım akrabayık sennen. Bu yapdı(ğ)ın heçbi(r) şeye sı(ğ)maz. Hatir hatire ulalı. Ben seni hindilik af(f)ediyim de gerisini sen düşün ay o(ğ)lum!]

 

hatir saymak : Gerekli saygıyı göstermek

[Suvermez Suvermez yeşil Suvermez / Babası yârimi bu yıl evermez / Benim hatırımı sayan gomşular / Sevdi(ğ)im o(ğ)lana gızını vermez] [Suvermez / Anonim]

 

hatir uçu : Sevilen sayılan birini memnun etmek için

[Hatir uçu sabın yenir len! Ha dadına bak şunun bi(r), ne var!]

 

Hatirine bi(r) şey gelmesin : Söylediğimden, söyleyeceğimden alınmayasın.

[Biz seniyinen pek yakın hısım akrabayık. Hatirine bi(r) şey gelmesin. Ben duydu(ğ)umu söylüyorum. Senin o(ğ)lan orda burda onnan bunnan gezip yörüyo(r)muş. Başına bi(r) şey gelir aman. Elden duyma deyin diyo(ru)m.]

 

Hatirim Hacc’a mı getdi : Hatırım var olsun. (Benim hatırım çok mu uzakta ki. Hatırım yok mu ki. Her zaman beyle bulunmaz.’ anlamlarında da kullanılır.)

[Hatirim Hacca mı getdi, yensin varsın. N’olacak; ba(h)çamızdan de(ğ)el mi halel hoş ossun!]

 

hatirin var ossun : Sevip sayanların çok olsun. Sağ olasın! Benim yanımda hatırın var (ve) arttı.

[Allah razı ossun! İki cihanda işin (ı)ras(t) gelsin! Anan atan nur içinde yatsın! Hatirin var ossun ay o(ğ)lum! Sen beni menmun etdin ya Allah da senden menmun olur inşallah!]

 

hatirini gırmak /hatirini yıkmak : Üzmek, gönlünü incitmek, gücendirmek

[Dadını gaçırma (ı)rahat duruyo(rsu)n dur! Hatirini yıkarım bak.]

[‘Bu şalvarı hatirini gırmayım deyin gabil etdim ha! Unutma bunu!’ deyin bi(r) de hava yapıyo(r). Ulen isdemedin mi! Aciz beciz go(y)madın mı beni, nerde benim şalvar deyin!]

 

İtinin hatırı yo(ğ)usa sa(h)abının var : Küçüklerin hataları, büyüklerin hatırı sebebiyle affedilir.

[İtin hatırı yo(ğ)usa sa(h)abının var. Ayıp, ayıp! Yapılır mı beyle. Yalınızladıp da dövülür mü gonşu çocu(ğ)u. Heç mi utanmadınız.]

hatirini ye(ğ)niltmek : Kimliğini kişiliğini, değerli durumunu, ağırlığını hafifletmek

[Hatirini ye(ğ)niltme! İş gören bi(r) soy de(ğ)el onnar. Dene isdersen bak; nası(l) yükünü yüceye yı(ğ)ıyo(r) gör bakıyım.]

 (AĞIZ: Yazıya geçmeyen ses değişikliklerine ağız denir (Emirdağ Ağzı vb.). Şive içerisindeki değişikliklerdir. / ŞİVE (Söyleyiş ) : Anadilin herhangi bir fakat bilinen döneminde özellikle ses yapısı bakımından ayrılıp yazı dili oluşturan koludur (Kırım, Nogay, Kırgız .... ) Türkçe’de bugün yirmi şive olup bunların toplam özelliği eski Türkçe’de birleşir. / LEHÇE: Bir dilin tarihi gelişiminde büyük coğrafi farklar sonucu o dilin yapısında meydana gelen köklü değişikliklere denir. Bilinmeyen dönemde dilden gramatik (anlam, kelime) yönden ayrılan dil lehçedir. Türk lehçesi, Yakutça ve Çuvaşça’dır. / DİL: İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan bir vasıta, kendi kanunları içinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli anlaşmalar sistemi ve seslerden meydana gelmiş sosyal bir kurumdur.)