'Felek’ kavramını sözlükler şöyle açıklıyor: “1. Gökyüzü, sema. 2. Dünya, âlem, devran. 3. Gök katlarında yer alan yıldızların insan kaderi üzerinde yaptığı kabul edilen etki, kadere hâkim olduğuna inanılan güç, talih, baht. 4. Eskiden her birinde bir gezegenin bulunduğu kabul edilen gök katlarından her biri.”

Özellikle ‘Gök katlarında yer alan yıldızların insan kaderi üzerinde yaptığı kabul edilen etki, kadere hâkim olduğuna inanılan güç, talih, baht’ anlamı divan edebiyatımızda ayrı bir yer tutuyor.

Kötü kaderin sorumlusu felek. Acımasızlıkların sebebi felek. 

Kaderin ve talihin yaşattığı zorluklar felekten. Başa gelen kötülükler, olumsuzluklar, acılar, üzücü olaylar sanki hep felekten.

Divan edebiyatında ‘felek’, ‘kader, talih, alın yazısı, insana karşı zalim ve değişken bir güç’ olarak işlenir. Felek, ‘gök kubbe, gökyüzü ya da kader’ anlamında kullanılır.

Divan şiirinde felek, şairlerin zorlukları ve kaderin değişmezliği karşısındaki duyarlılıklarını ifade etmelerine yardımcı olmuştur. 

İşte bütün bunlar, kaynaklarımdan ulaşabildiğim kadarıyla şöyle:

Felek gamıyla n`ola düşerse can helâke

Kamusı mıza hamûş şem`i sır gibi yanmak 

Bâkî (Mahmud Abdülbâkî (1526 - 7 Nisan 1600)

(Feleğin kederiyle ne olur can helak olursa Bütün mızıkalarımız susar, sır gibi yanan mum oluruz.)

Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı

Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı

Fuzuli (1480 veya 1490 –1556)

(Sevgili, cefası ile beni candan usandırdı. Cefa etmekten kendisi usanmaz mı? Ahımın ateşinden gökler yandı, muradımın mumu hâlâ yanmaz mı?)

Fuzûlî, âh kim felek her işde bir inâyet eylemez 

N`ola düşsemmü ta ki rıhlet-i nâ-müdeyyene bir âsân

Fuzuli

(Fuzûlî, ah ki felek her işte bir yardımda bulunmaz Ne olurdu kolayca düşseydim şu istenmeyen ölüm yolculuğuna.)

Feleğin işleridir kimseye etmez vefâ 

Daim olur ber-murâd bir murâd olan felek 

Nâbi (1642-1712)

(Feleğin işlerindendir, kimseye vefa göstermez Her zaman murat peşinde olan felek, istediğine ulaşır.)

Felek vefâsız elbette âdâtı böyle imiş 

Ne âlâ düğmeler açmak ne hoş lâleler solmak 

Nedim (1681-1730)

(Felek vefasız, elbette adeti böyleymiş Ne güzel düğmeler açmak ne hoş laleler solmak)

Var iken ol yok idi ins-ü-melek

Arş-ü-ferş-ü-ay-ü-gün hem nüh felek

Süleyman Çelebi (1351-1422)

(Allah var iken insan, melek ve diğer yaratılmışlar henüz yoktu. İnsan, melek, arş (Allah'ın tahtı), ferş (yeryüzü), ay, güneş ve dokuz felek (İslam kozmolojisinde gök katmanları) gibi varlıklar, Allah tarafından yaratılmıştır.)

Felek zebân-ı hâb ile tebdîl eder lisânını 

Nevâ-yı şâhdâdîdir füsûnî hoş-âvâz 

(Felek, uykunun diliyle değiştirir dilini Güzel sesli, büyülü, hoş bir ezgidir.)

Şeyh Galip (1757- 1799)

Ey felek kâr-ı senin böyle olur mu vefâ 

Kahr ile etmediğin canlara sitemdir bu hâl 

(Ey felek, senin işin böyle vefalı olur mu? Kahretmediğin canlara sitemdir bu hal.)

Şeyhî (15. YY)