Her bebek masum doğar. Ama bunlar insanlıktan nasibini almamış cani ruhlu insanlar Yeni bir çetemiz daha oldu… Aklınıza gelir miydi bilmem ama, benim hiç gelmedi. Adı Yenidoğan Çetesi…

Dışarıdan hizmet alma bahanesiyle görüntüleme merkezlerinin oluşturduğu çeteler vardı. Başı ağrısa anlaşmalı görüntüleme merkezinde MR çektiriliyordu. Herkese bir MR kampanyası propagandası yapılıyordu.

İlaç reçetesi çeteleri vardı.

Kâr güdüsünün ve sağlığın piyasalaştırmasının sonucu değil mi?

Eskiden bebekleri doğar doğmaz çalan çeteleri vardı.

Gereksiz ameliyatlar yapıldı. Hastanelerde medikal malzemeleri çalan çeteler vardı.

Organ mafyası türemişti.

Hastane otoparklarında bile çete gurupları oluşmuş kantinlere kadar ele geçirmişlerdi.

Belediyelerde ise işbirliği yapıp kupon arazi kapatan ve imar çeteleri vardı. İnşaat Ruhsatı almak için aylarca beklerken, parası olan yandan çarklı kredi kartlarını kullanıyordu.

Kamunun İhale ettiği müteahhitlik hizmetlerine giren ve avanta alan çetelerine varıncaya kadar.

Yahu ne çabuk unuttunuz. Bu memlekette pandemi döneminde kendi ticaret bakanlığını dolandıran bakan vardı.

Tarifesi dolara endeksli sahte diplomalar hazırlayan çeteler vardı. Sen yıllarını ver, dirsek çürüt, sınavları geç… Hepsi hikâye oldu. Parayı basan diploma alıyordu. Sonra bunlar istisnai kadrodan kamuda iş başı yapıyorlardı.

Bunların başında FETÖ’ cü çeteler vardı.

Olmaz dediklerimiz oluyor bu memlekette… Meğer çok önceleri bu konularda girişimler olmuş ama, herkes kulaklarının üzerine yatmış. Bunun Beşikten Mezara kadar zulüm zulüm…

Her yerimizi çeteler sarmış.

Bu ne anlama geliyor? Çürümüşlük her yanımıza kol geziyor.

Yani; organize kötülük var. Bunları ortaya çıkartan gazeteciler. Gazetecililere neden saldırılar yapılıyor. Neden?

Çünkü gerçeklerin üstü örtülsün diyen bir siyasal düzen var..

Onun için demokrasilerde gazetecilik, çok değerlidir. Gerçeklerin ortaya çıkmasında kelle koltukta kamu görevi yaparlar.

Bahsettiğim gerçek gazetecilik yapanlar için geçerli. Onlar gerçekleri yazdığı zaman kimler rahatsız oluyorlar.

Hukuk gazetecileri korumuyor.. gerçekleri yazdığında cımbızla çekilen birkaç cümleden  hemen “etki ajanlığı” yaftasını düzenin sahipleri yapıştırırlar.

Adalet neden vardır? Gerçeklerin ortaya çıkması ve suçluların cezalandırılması için vardı.

Şimdi nerede bu devlet diyoruz?

Sesimizi duyan yok mu diye haykırıyoruz.  Sesler yankı yapıyor artık duyulmuyor.

BEBEK katilleri dehşet verici bir olay değil mi? Yapanlarda okumuş, yazmış insanlar. Tıp eğitimi görmüş insanlar.

Bu nasıl oluyor sorusunun net bir cevabı yok. Sadece para için yaptıklarında öte bir şey. Bir ahlaki çöküntü diye de geçiştirilecek bir olay değil.

Sorun toplumsal derinlerde, bozuk düzende yatıyor… Sorun devletin sistemsel olarak kurumları denetlenme görevlerinin ihmal edilmesinde yatıyor.  Sorun politik bir tercih. 

Zaten hastanelerine bakıldığında bile nasıl ruhsat vermişler diye sorular geliyor akla. 

Çürümüşlük etrafımız musilaj gibi sarmış durumda.

Sağlık bakanı olmuş muhteremim isafa etmesi gerekmiyor mu?

Ağzımız açık gelişen olayları haberlerden dinliyoruz. İsyan ettiğimiz anlar oluyor..

Yaşamlar karartılıyor..

Değil mi?

Düşünün çetenin adı yeni doğan çetesi. Yani yeni doğmuş bebekler bir şekilde yoğun bakım ünitelerine alınıyorlar. Mesela iki gün yoğun bakımda kalması gereken bebek, günlerce yoğun bakımda kalıyor.. SGK' dan 89.000 TL için, 999.000 TL karşılığı ilaç alınıyor. Sonra Bebekler için alınan o ilaçlar verilmiyor dolapta bekletiliyor.

Sonra elden satılıyor… 23.bin lira kâr için 25/  30 bin lira aylık daha fazla kazanacağız diye yapılmadık şey kalmıyor.. Olay ortaya çıkıncaya kadar işler tıkırında gitmiş.

Ne denetim var, ne de hesap soran?

Yok.yok..yok..

Satürasyon ne anlama geliyor?

Hastanede yoğun bakımda  yatanlar bilirler..

Oksijen satürasyonu veya SPO2, kanın, taşıyabileceği maksimum oksijenin yüzdesi olarak ne kadar oksijen taşıdığının göstergesidir ve kandaki oksijen içeren hemoglobinin yüzdesini verir. Basit anlatımla satürasyon aslında kanın ne kadarının oksijenle doymuş olduğunu gösterir. şimdi parmaktan ölçen oksimetre cihazları var..

DOKTOR NE SÖYLÜYOR?

50 satürasyonu bebek öldürün gitsin diyor.  

Mahkeme heyeti başkanı soruyor? Soru sormayalım mı diyor?

Dr. Hasan Basri Gök rahatça utanmadan, sıkılmadan neler söylüyor..

Böyle söylemem ayıp oldu ama, sürekli bebeğin kalbi durup duruyordu Dolayısıyla sürekli kalbi duran ve yeniden çalıştırılan bebeğin zaten böbrekleri organları iflas etmişti. Onu söylemek istedim diyor. 

Peki epikriz raporları nasıl düzenlenmiş, kimler düzenlemiş?

Ayrıntılarda neler var..

Hemşireye soruyorlar. Verdiği cevaba bakın… Devletin malını yemek milletin malını yemekten daha iyi.  Parasını yemekten daha iyidir diyor…

Hemşire bunu söylüyor. Aklınız, mantığınız alıyor mu?

Almıyor değil mi?

Sanki verdikleri ifadeler kurtlar vadisinin replikleri gibi.

Yine ağzımız açık izledik dehşetle takip ediyoruz. Kim bilir daha ne tapeler çıkacak.

Peki, 112 acil servisi ambulansları bu bebekleri nasıl aktarıyorlar? Perde arkasında kimler var?

Dikkat çeken ifadeler var.  Bakırköy 22 ağır ceza mahkemesinde ifadeler alınmaya devam edilecek.

Dramatik bir durum.

2016 dan beri bu düzen kurulmuş. Sağlık sistemim bir ticarethane değil. Böyle olduğu için bu durum ortaya çıkıyor. Bozuk düzenin bir sonucu.

Para, para, para.

Filmin sonunda ne olacak?  Soruşturma nerelere, kimlere kadar uzanacak?

Sonuç?

Bozuk düzenden nimetlenenler inşallah diyerek yolmaya devam edecek.