Eskişehir’de su faturalarının neden bu kadar çok su götürmez hale geldiğini aramızda hararetle tartışıyoruz. İktidar kanadının seçim döneminde bir numaralı gündem maddesi yapmaya çalışıp başarılı olamadığı “su fiyatları ve artışları” yine sosyal demokrat kesimden herhangi birini eleştirmek için done olarak kullanılıyor. Adeta temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze çıkıyor. Öyle ki, artık damacanaları saklamaya başlayacağız rahat edemediğimizden!

Madem su fiyat artışları konusunda Büyükşehir Belediyesini eleştirenler her köşe başında, haklılar mı diye iktisadi olarak konuya bakalım. Gelin, “su”yun arka planında yatan sebepleri bir bardak suda fırtına koparmadan anlamaya çalışalım.

Su fiyat tarifelerindeki artışlar, genellikle bir dizi faktörden etkilenir ve doğrudan belediyelerin kontrolünde olduğu kadar merkezi hükümet ve ülke ekonomisinin farklı dinamikleriyle de ilişkilidir. İşte su fiyatlarına yapılan zamların arkasında olabilecek bazı yaygın nedenler:

  1. Maliyet Artışları 
  2. Altyapı Yatırımları
  3. Enflasyon
  4. Çevresel Faktörler 
  5. Politik ve Ekonomik Politikalar
  6. Yasal Düzenlemeler

İlk nedenimiz “maliyet artışları”. Elektrik fiyatları arsıza bağlamış, malzemeler uçmuş. E bu durumda su arıtma tesisleri de sihirle çalışmıyor ya, doğal olarak yağan zamlar bize sapır sapır düşüyor. 

Gelelim altyapı yatırımlarına... Hani şu kazılıp duran yollar var ya, işte onlar aslında yer altında gezen eski boruların hikayesi. Haliyle bu yatırımlara kaynak aktarmak gerekiyor. Kaynak aktarması neyse de kaynak fışkırmıyor ki yerden, para ile oluyor tabii!

Enflasyon demişken, su bile damacanada kalabilmek için zamlanıyor. Bunu da göz ardı etmeyelim. Musluklardan akan suya da gözümüz gibi bakmamız lazım, ama musluk taktırmak bile altınla yarışır durumda, o başka… 

Çevresel faktörlere bakalım: İklim değişiklikleri ve sularımızı azalttık. Doğanın elleri kuma gömülmüş, bizim ellerimiz de cebe... Anlayana… 

Merkezi hükümet politikalarına gelelim, işte burası biraz can acıtıyor. Ödenekler azalıyor, destekler kesiliyor… Yukarıdan aşağıya kesintiler geldi mi, belediye ne yapsın? Azalan destekleri tamamlamak için faturalarımızdan başka nereye gidilsin? Belediyeler bu açığı kapatmanın yolunu arıyor; bulunduğu yer ise maalesef bizim faturalarımız oluyor.

Son olarak, yasal düzenlemeler bir başka önemli bileşen. Çevreyi koruyalım derken, yeni yasalarla maliyetler de artıyor. Güzel bir amaç ancak maliyet, yine su tüketicisine yansıyan bir gerçeklik!

Bu mevzuda belediyeyi hedef tahtasına koyanlar olsa da her şeyin temelini anlamak önemli. Su zamları, sadece belediyelerin keyfi kararı değil, daha geniş ekonomik ve politik dinamiklerin bir parçasıdır.

Belediyeler genellikle bu faktörlerin bir kombinasyonu ile tarifelerini düzenliyor. Yani, yalnızca belediyelerin kararı değil, aynı zamanda daha geniş ekonomik ve politik faktörler de etkili oluyor. Belediyelerin su tarifesi belirlemede belirli bir otonomisi olsa da bu kararlar ulusal yasalar, ekonomik politikalar ve çevresel düzenlemeler çerçevesinde alınıyor.

Ama isteyen Büyükşehir’e bakıp kaşlarını çatmaya, parmak sallamaya devam edebilir.

Ne yazık ki gerçekler değişmiyor! 

***********************************

KANAL MI CAN’AL MI?*

Eskişehir’de Yeşiltepe Mahallesi’nin bağrında yaşanmış, yürek burkan bir kahramanlık hikayesi var önümüzde. Sulama kanalı denince aklınıza ne gelir? Serin sularda yüzen balıklar mı, yoksa can alan sinsi bir tehlike mi?

Ne yazık ki, Yeşiltepe sakinleri için cevap ikinci seçenek. Onlar için sulama kanalı, sulamaktan çok can alıyor gibi... 9 yaşındaki yavrumuz İ.M.E. suya düşüyor, ardından kahramanımız İrfan Bağrıaçık hemen devreye giriyor. Canla başla savaşıyor ve çocuğu kurtarıyor. Fakat ondan geriye sadece hüzün dolu bir kahramanlık kalıyor. Kendini akıntıya veriyor ama kalbimizde taht kuruyor.

Mahalleli Semra İplikçi soruyor ardından: “Kanalın kapatılması için kaç canın daha gitmesi gerekiyor?” Şunu anlamak şart: Bir kanal meselesi değil bu. 

Mahallelinin tepkisi de bu yüzden. Herkes aynı cümlede birleşiyor: “Yeter, buraya bir çözüm bulunsun!” Bugüne kadar kaç kez yaşandı bu olaylar kim bilir?

Mahalleliler haklı olarak seslerini duyurmak istiyor. İstiyorlar ki yetkililer gözlerini kapatmasın, kanal üzeri kapansın. İstiyorlar ki bu acı hikâyenin sonu olsun, kimse gözyaşı dökmesin. İrfan Bağrıaçık gibi kahramanlar sadece hikayelerde yaşasın.

Ey yetkililer! Öyle bir çözüm üretin ki, bu sulama kanalları sadece görevini yapsın. “Canal” olmasın, “kanal” kalsın. 

Mahalle halkının talebi çok basit: Sorun çözülene kadar, yetkililer suya değil, sorumluluğa dalsın!

Biz de buradan söylüyoruz: Yeşiltepe’nin sesi, bu kanalda boğulmasın! Bu talep, kulak ardı edilmesin! Sonuçta; bu dünyayı yaşanabilir kılanlar, yaşatmaya adayanlardır.