Arnavutluk başbakanı EDİ RAMA tarafından New York

Times gazetesine verdiği demeçte söylemiş. Başkent Tiran’da 109 dönümlük bir arazi üzerine kurulması planlanan devlet, tıpkı Vatikan gibi kendi idaresine ve pasaportuna sahip olacak. 

Çok enteresan geliyor değil mi? Uluslararası hukukçulardan oluşan ve diğer uzmanlardan oluşan bir ekip bu konuda ciddi olarak çalışıyor…

Uluslararası avukatlar da dâhil olmak üzere hukuk uzmanlarından oluşan bir ekip, yeni devletin egemen statüsünü tanımlayan bir yasa tasarısı hazırlıyor. 

Tasarının Rama’nın iktidardaki Sosyalist Partisi tarafından kontrol edilen Parlamento tarafından onaylanması gerekiyor.

Bir bakmışsın BM de onaylayıverir.

Aslında Arnavutluk’ta Bektaşiliğin yayılması Osmanlı ile başlar… Osmanlı bir Anadolu devletinden daha ziyade bir balkan devletiydi. Osmanlının gerek yönetim kademelerin da sadrazam, gerekse önemli askeri komutanlar görev almışlardır.

Neyse işi uzatmayalım zira geçmişi İliryalılar dönemine kadar gider..

Arnavutluk’ta Başbakan Edi Rama, başkent Tiran’ın düşük gelirli bir bölgesinde Bektaşi tarikatına ait 27 dönümlük arazide egemen bir devlet kurma planını duyurdu.

Vatikan’ın dörtte biri büyüklüğünde olacak yeni devletin adı “Bektaşi Tarikatı Egemen Devleti” olacak.

Projenin amacı ne?

Başbakan Rama  “Arnavutluk’un gurur duyduğu hoşgörülü İslam anlayışını teşvik etmek istiyoruz. Dini hoşgörü bizim hazinemizdir ve bunu asla garanti görmemeli, korumalıyız.” Dünyada, “Müslümanların damgalanmasına izin vermeyelim. Kim olduklarını Müslümanlar tanımlasın” diyerek ılımlı bir İslam mikro devleti kurarak dünyaya mesaj vermek istediklerini söylüyor.. Arnavutluk’ta geçen yıl yapılan nüfus sayımına göre Bektaşi toplumunun, nüfusun yüzde 10’unu oluşturduğu tahmin ediliyor..

Yeni devletin lideri kim olacak?

Yeni devletin lideri, Bektaşi tarikatının mevcut lideri 65 yaşındaki Edmond Brahimaj olacak. “Baba Mondi” olarak bilinen Brahimaj, eski bir Arnavut ordu subayı. Dünya çapında milyonlarca mürit tarafından “Hazreti Hacı Dede Baba” unvanıyla tanınıyor.

Arnavutluk'ta 'Bektaşi Vatikanı' fikri ne kadar gerçekçi? Arnavutlar ve Türkiye'deki Bektaşiler ne diyor?

Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, başkent Tiran’da Bektaşi tarikatı için Vatikan benzeri, egemen bir mikro devlet kurmayı planladıklarını söyleyerek yeni bir tartışma başlattı.

Mini devletin ülkenin sayıca en büyük dördüncü dini topluluğu Bektaşilerin siyasi merkezi olması planlanıyor.

Rama'nın ABD'de dile getirdiği öneri, Arnavutluk'ta şaşkınlık yaratırken öneriyi "halkla ilişkiler çalışması" diye tanımlayan ve Edi Rama'nın siyaset tarzına bağlayan yorumlarda yapılıyor.. Arnavutluk üniter bir devlet. Aslında bu bir ABD projesinin Avrupa ayağındaki özel bir proje.. devlet öngören Arnavut anayasasının da böyle bir girişime izin vermeyeceği dile getiriliyor.

Çünkü devletin ayakta kalması laik demokratik cumhuriyetin ayakta kalmasının en önemli maddesi Laiklik ve hukuk devleti olabilmektir.. 

"devlet güdümünde ve kontrolünde bir din, mezhep, inanç oluşumuna ben şahsen karşıyım. Hatta bazı inançların, ritüellerin inanç merkezleri veya oluşumlar topluma telafisi mümkün olmayan zararlar verirler..

Bunu TC yıllardır yaşamaktadır.

Bektaşilik nedir?

Bektaşilik tarikatı adını 13. yüzyıl Türkmen dervişi Hacı Bektaş-ı Veli'den alıyor. Günümüzde Balkanlar'da yaygın Babaganlar ve Türkiye'deki Çelebiler adlı iki kola ayrılıyor.

Şu anda Arnavutluk’ta hâkim olan Babagan Bektaşilerin liderleri "mücerret", yani evlenmiyorlar. Çünkü Hacı Bektaş-ı Veli’nin hiç çocuğu olmadığına inanıyorlar. Türkiye’de, Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde yerleşik Çelebiler ise, Hacı Bektaş-ı Veli’nin soyundan geldiklerini söylüyorlar.

Çelebiler, o dönem Osmanlı devletinin de tanıdığı bir şeyh ailesi ve Osmanlı devletinin de onayıyla Nevşehir’deki Hacıbektaş tekkesinin postnişinliğini, yani liderliğini yapıyorlar.

ABD’deki Willam & Mary Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ayfer Karakaya-Stump Bektaşiliğin Osmanlı döneminde “çok ikircikli bir konuma sahip olduğunu” vurguluyor.

Bir yandan devletin kabul ettiği, kolladığı ve çeşitli siyasi ve askeri amaçlarla kullandığı bir tarikat. Öte yandan da her zaman potansiyel “sapkın” olarak görülüp, baskı altına alınabilecek gruplar içinde değerlendiriliyor.

İlahiyat Profesörü Prof. Dr. Hülya Küçük de “Heterodoks görüntüye her büründüğünde onları Sünniliğe döndürmeye çalışan kişiler, liderler, Osmanlı padişahları olmuştur. Sünnilik kontrolü altından çıkarılmaması için uğraşılmıştır, çaba gösterilmiştir” diyor.

Konu siyasal bir sorundur. Çünkü Türkiye’deki sözde Sünni geçinen tarikatlar aslında bir kureyş hikâyesini zaman içinde siyasallaşan bir emevi anlayışının günümüzdeki iktidar olabilme alanlarıdır. Yüzlerce versiyonu vardır. Bu onların aynı zamanda siyasal-ekonomik geçinme alanlarıdır. İnanç merkezleri olarak topluma pazarlanmaktadır...

Ben bunu ortadoğudaki oyunların “albanlar” üzerinde haazırlanan bir oyunun parçsı olarak değerlendiriyorum.. 

Konun  daha derin boyutları var ama bu konu çok konuşulur..