Bugünkü yazımız, bizler için anlamlı bir günde yayımlanıyor; şanlı Cumhuriyetimizin 101. kuruluş yılını hep birlikte kutluyoruz. Cumhuriyeti içselleştiren tüm okuyucularımıza selam olsun.
Bu anlamlı başlangıcın ardından, Cumhuriyet ve Atatürk ile ömrü boyunca mücadele eden, geçtiğimiz günlerde beslenip büyüdüğü ABD'de hayatını kaybeden FETÖ liderine dair düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Otuz yıla yakın süredir köşe yazısı yazan bir kardeşiniz olarak, beni uzun zamandır takip eden okuyucularım, FETÖ konusundaki hassasiyetimi bilirler. Hayatım boyunca en belirgin kırmızı çizgilerimden biri bu örgüt olmuştur.
Yıllar boyunca FETÖ hakkında en yakın arkadaşlarımla ve zaman zaman bu yapıya sempatiyle yaklaşan akrabalarımla saatlerce tartıştım. Tartışmalarda çoğu insan bu şahsa karşı en ufak bir eleştiriye bile tahammül göstermezdi, fakat zaman bizi haklı çıkardı.
O yüzden bugün FETÖ hakkında ahkâm kesenlerin söylediklerine aldanmayın. Bu satırların yazarı, FETÖ tehlikesine çeyrek asır öncesinden aşılıdır.
Beni bu örgütün tehlikelerine karşı bilinçlendiren merhum hocam Prof. Dr. Haydar Baş oldu. Yıllar önce herkes peşinden giderken FETÖ liderinin gerçek yüzünü bize anlattı.
Böyle dönemlerde hatıralar insanın zihninde canlanıyor. Bundan yaklaşık 20 yıl önce Eskişehir’e geldiğimde, FETÖ’nün oldukça popüler olduğu yıllardı. Bir arkadaşım beni, bu yapıya dair tartışmalar yapabileceğimiz bir "sohbet" ortamına davet etmişti. Selami Vardar İş Merkezi’ndeki bir avukatlık bürosunda buluştuk. Orada, o dönemde örgütün "Dinler Arası Diyalog" projeleri ve FETÖ liderinin Papa'yı ziyareti üzerine sohbet ettik. Yüce dinimize zarar verebileceğini belirterek, bu faaliyetleri uzun uzun eleştirdik. Sohbete katılan bir avukatın söylediklerimize “hak” vermesini, diğer arkadaşlarına itiraz etmesini yıllar geçse de unutamam.
Bu ve benzeri hatıralarım çoktur…
Dönüp baktığımızda, bir toplumun en temel yapı taşlarından biri olan dini inançların insanların manevi dünyasında önemli bir yere sahip olduğunu görüyoruz. Ancak tarih boyunca, bu manevi değerlere saldıran, dini kullanarak insanları sömüren yapılar da olmuştur. FETÖ (Fetullahçı Terör Örgütü) de bu tür yapıların en tehlikelilerinden biridir. "Hizmet hareketi" olarak kendini tanıtan bu örgüt, dini değerleri kullanarak binlerce insanın güvenini kazandı, ancak gerçekte ülkeye ihanet eden bir yapı olduğu ortaya çıktı.
FETÖ’nün en büyük tehlikesi, insanların dini duygularını istismar ederek onları kandırmasıdır. Saf ve iyi niyetli Müslümanları "hizmet" adı altında kandırarak kendine bağlayan bu örgüt, insanların parasını, zamanını ve sadakatini alarak ihanetine ortak etmiştir. Dini değerleri sömürmek, insanları Allah adına hizmet ettiklerine inandırmak, örgütün en büyük silahı olmuştur.
FETÖ, sadece dini sömürmekle kalmamış, küresel misyonerlik faaliyetleri ve dinler arası diyalog projeleri altında İslam’ın özünden uzaklaşmayı hedeflemiştir. Bu konuyu o yıllarda dile getirdik, fakat dinleyen olmadı. Batı'nın desteğini almak adına İslam'ın evrensel mesajını çarpıtan faaliyetlerde bulunan örgüt, "Dinler Arası Diyalog" projeleriyle İslam’ı zayıflatmaya çalıştı. Bu diyalog girişimleri, dinler arası barış sağlama çabasından ziyade FETÖ’nün siyasi çıkarlarına hizmet eden bir araca dönüştü.
Bu yüzden, din kisvesi altında fitne faaliyetleri gösteren, Cumhuriyet değerleriyle kavgalı her türlü örgüte karşı dikkatli ve bilinçli olmak, vatan sevgimizin bir gereğidir.
Cumhuriyetimizin aydınlığında, her türlü ihanetle mücadele etmeye ve ülkemizi korumaya devam edeceğiz. Ata’mızın çizdiği yoldan giderek Cumhuriyetimizi yaşatmak, onu anlamak ve yüceltmek hepimizin sorumluluğudur.
Yaşasın Cumhuriyet!