Hayırlı bir işe güzel bir sohbete başlarken genellikle, “El-hamdü lillahi Rabbi'I-alemin ve's-salatü ve's-selamü ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve eshabihi ecmain”duası okunarak başlanır. Bu duada; Allah'(c.c.)’a hamd edildikten sonra, O'nun Rasülü Hazret-i Muhammed (s.a.s)’e, Ehl-i Beyt'ine ve ashabına salat ve selam edilmektedir. Namazların teşehhüdünde okunan Salli ve Barik dualarında da Hazret-i Muhammed (s.a.s) ile birlikte O'nun Ehl-i Beyt'ine salat ve selam getirilmektedir.  Bütün bunlar; ümmetin, Hz.Peygamber (s.a.s), O’nun Ehli Beyti ve sahabesinin sevgisinin tezahürüdür.

Sevmek, sevgiyi söz ve eylemlerle ispat etmek tanımakla mümkündür. İnsan tanıdığını sever, tanıdığının davranışlarını taklit eder ve tanıdığının yolundan gider. Ehli Beyt kimdir, isterseniz önce onları tanıyalım

“Ev halkı” anlamına gelen Ehl-i beyt (ehlü’l-beyt) terkibi ev sahibiyle onun eşini, çocuklarını, torunları ve yakın akrabalarını kapsamına alır. Câhiliye devri Arap toplumunda kabilenin hâkim ailesini ifade eden Ehl-i beyt tabiri, İslâmî dönemden itibaren günümüze kadar sadece Hz. Peygamber’in ailesi ve soyu mânasına gelen bir terim olmuştur.  Kur’an-ı Kerim’de “Ehlü’l-beyt” terkibi üç âyette geçmektedir. Bunların birinde Hz. İbrâhim’in (Hûd 11/73), birinde Hz. Mûsâ’nın (el-Kasas 28/12), birinde Hz. Peygamber’in (el-Ahzâb 33/33) Ehl-i beyt’i zikredilmiştir. Kısacası Ehl-i Beyt, Hz. Peygamberin (s.a.v) ailesi ve onun mübarek davasını devam ettiren mü‘minler manasına gelen bir terim olmuştur. Îmân sahibi her insan, Allah-u Teâla’yı, O’nun yüce peygamberini, davasını, mücadelesini, Ehl-i Beytini sever ve kendisine örnek alır.

Genel manada, Ehl-i Beyt kavramı farklı şekillerde değerlendirilmiş olmakla birlikte özelde bu kavram daha çok Peygamber Efendimizin hanımları ve çocukları için kullanılmaktadır. Ehli Beyt kavramının yer aldığı ve Peygamber Efendimizin eşlerine hitap edilen Ahzab Suresi 32 ve 33. Ayetlerde mealen şöyle buyrulmaktadır.  “Ey peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Eğer günahtan sakınmak istiyorsanız sözü edalı bir tavırla söylemeyin ki, kalbinde çürüklük olan kimse ümide kapılmasın. Ayrıca düzgün söz söyleyin. Evlerinizde oturun ve daha önce Câhiliye döneminde olduğu gibi açılıp saçılmayın, namazı güzelce kılın, zekâtı verin, Allah’a ve resulüne itaat edin. Ey peygamber ailesi! Allah sizi sadece günah kirlerinden arındırmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor.”(Ahzab 33/32- 33) Bu ayete göre Ehli Beyt kavramının içerisine Hz. Peygamber’in eşlerini de dahil etmek mümkündür.  Bir rivayete göre, Hz. Peygamber Ümmü Seleme’nin evinde iken, bu âyet nâzil olmuş, bunun üzerine Peygamber Hz. Ali’yi, Fâtıma’yı, Hasan ve Hüseyin’i abasının altına alarak, “Allahım, benim ehl-i beytim işte bunlardır; bunların kusurlarını gider, kendilerini tertemiz yap!” diye dua etmiştir.  Enes b. Malik (r.a.)’ dan rivayet edildiğine göre; “Kuşkusuz Rasulullah (s.a.s.) altı ay boyunca sabah namazına çıkarken kızı Hz Fatıma’nın (r.anha) kapısı önüne gelir ve: ‘Ey Ehli beyt! namaz vakti, (diye seslenir, sonrada),‘ Ey Ehli Beyt! Şüphesiz Allah sizden, günahı gidermek ve sizi temizlemek istiyor.’ (Ahzab 33/33) ayetini okurdu.’” (Tirmizi, Tefsir, 33)

 

Ehll-i Beyt sevgisi Müslümanlarda sadece peygambere akraba olmalarının bir sonucu değildir. Hz. Peygamber’in yakınları (Ehli Beyt’i) başta olmak üzere sahabe, hayatı boyunca mallarıyla canlarıyla dine hizmet etmiş, her türlü sıkıntı ve zorluğa göğüs germiş, bu noktada hayatları ve bıraktıkları izlerle kıyamete kadar gelecek olan Müslümanlara örnek olmuşlardır. Ehl-i Beyt, Müslümanların sevgi besleyip saygı gösterdikleri, her zaman için hayırla yâdettikleri insanlar olmuşlardır.  Kur’an-ı Kerim’de Müslümanların Allah’a karşı sevgi ve itaatleri Hz.Peygamber’e itaate bağlanmıştır.  “De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Ali İmran Suresi 3/31)

Peygamber Hz. Peygamber Veda Haccı dönüşü önemli bir hususu bildirmek maksadıyla Mekke ile Medine arasında Gadir-i Hum denilen yerde konaklamış, Resûl-i Ekrem, kafilenin önde giden ve geride kalan bütün fertlerinin toplanmasını istemiş, herkes geldikten sonra öğle namazını kıldırmış ve arkasından bir konuşma yapmıştır. Hz. Peygamber bu konuşmasında dünyaya veda etme zamanının yaklaştığına işaret ederek risâlet görevini yerine getirip getirmediği hakkındaki kanaatlerini ashabına sormuş, olumlu cevap aldıktan sonra ashabının Allah’a ve âhiret gününe olan imanını yeniden ikrar ettirmiş ve ardından: “Size paha biçilmez iki şey bırakıyorum: Allah’ın kitabını ve Ehl-i beytimi... Benden sonra bunlara sarılırsanız asla sapıklığa düşmezsiniz.”

Allah Rasulü bize yolumuzu kaybetmemek için iki emanet bırakmıştır. Bunlardan bir tanesi de Ehli Beyttir. Her geçen gün hak ve hakikatten uzaklaştığımız şu günlerde yolumuzu bulmak, sıratı müstakim üzerine hayatımızı devam ettirebilmek için ne kadar da onların rehberliğine ihtiyacımız var.Resulullah’ın ashabının ayrıcalığı dönem ve mekâna has değildir. Nitekim onlarla aynı dönemde, aynı bölgede yaşayan pek çok insan, hatta bizzat kendi yakınları; küfürleriyle, zulümleriyle tarihe kaydolmuş Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle cehennem yakıt olmuşlardır. Ama iman edip mallarıyla canlarıyla Allah Rasulünün davasına omuz verenler “Sabikun’u evvelun” dan olmuşlardır. Bizler o “Sabikun’u evvelun” dan asırlar sonra gelsekte; onların yolundan yürüdüğümüz, hayatlarını hayatlarımıza örnek aldığımız, sevgileri ile gıdalandığımız zaman bizlerde kurtuluşa ermiş olanların zümresine dahil olabiliriz.

Bizler onlara her daim duacıyız, müteşekkiriz ve minnettarız. Allah Teâlâ onlardan razı olsun, bizleri de onların sahih yoluna tâbi olan salihlerden eylesin!

 

Gürsel BAYRAM

Tepebaşı Müftülüğü

Şube Müdürü