6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli 10 ilde meydana gelen 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerden sonra 23 Nisan 2025 günü İstanbul Silivri’de 6.2 büyüklüğünde deprem yaşadık…
İstanbul’da yaşanan depremden sonra televizyon kanalları ünlü deprem uzmanlarını konuk etmek için adeta bir birleriyle yarıştılar…
Ünlü deprem uzmanlarının televizyon kanallarında bir birlerinin söylediklerini tekzip eder gibi konuşmaları kafaları bulandırdı…
Birisi, “İstanbul’da beklenen deprem buydu. 6.2’lik deprem İstanbul’u rahatlattı. Yıkım olmadı, can kaybı yaşanmadan atlatıldı” dedi…
Bir başkası, “İstanbul’da beklenen deprem 6.2’lik deprem değil. Bu olası büyük depremden bağımsız deprem, esas beklenen depremin büyüklüğü 7’nin üzerinde olacak”, başka bir uzman ise, “Bu depremle fayın yarısı kırıldı. Kırılmayan fay daha büyük, o kırıldığında şiddeti de fazla olur” diyerek insanları korkuttular…
Koca koca ünlü bilim adamları bir araya gelip, “İstanbul depremi yaşandı veya bu yaşanan deprem beklenen asıl deprem değil. Tarih veremeyiz ama o deprem olacak” derken farklı farklı yorumlar yapmak yerine, “Yaşanan bu deprem evet beklenen deprem” veya “bu beklenen deprem değil. Olması beklenen deprem şu şu ilçe veya bölgeleri etkileyecek” diye o bölgelerde önlem alınmasını söylemiyorlar…
HURAFELERE İNANIYORLAR
Her ne kadar hemfikir olamıyorlarsa da deprem uzmanı bilim adamları televizyon kanallarında deprem öncesi ve deprem sonrası alınacak önlemleri anlatıyorlar…
Hangi ilimizden fay hattı geçiyor, deprem meydana gelirse şiddetini dahi söylüyorlar…
Çünkü diri fay hattı bulunan bölge ve illere giderek o illerdeki üniversitelerin İnşaat ve Jeoloji Mühendisleriyle ortak çalışmalar yaparak, fayın kırılması halinde kaç şiddetinde deprem yaratacağını belirliyorlar…
Hatta tam tarih ve saat veremeseler bile tahmini takvim veriyorlar…
O tahminlerin bazıları gerçekleşiyor bazıları ise açıklanan takvimden daha önce veya oluyor…
Ama sonuçta bilim insanlarının tahminleri tutuyor…
Bu bilim adamlarını kaç kişi can kulağıyla dinliyor merak ediyorum…
Ama maalesef herkesin elinde cep telefonu akşama kadar işleri güçleri bırakıp astrologları, deprem konusunda hiçbir bilgisi olmayan sadece kulaktan dolma bilgilerle fetva veren kişileri daha çok izliyor ve onlara daha çok inanıyoruz…
* * *
Depremleri izah etme amacıyla bilim dışına yönelmenin bir başka boyutu, sahte bilim odaklıdır. Bilimin yeterince gizemli veya kendileri için yeterince tatmin edici olmadığını düşünen kişiler, depremlerle ilgili bugüne kadar birikmiş yığınla bilimsel veriye kulak vermek yerine, kendilerince daha ilgi çekici ve tatmin edici oldukları açıklamaya başvururlar...
Bunlar arasında savaş gibi sözde süper-silahlar, güneşteki patlamalar, bilmem kimin gökyüzüne yerleştirdiği uyduların, gezegenlerin hizalanması veya dolunayın dünya üzerindeki etkisi gibi astrologlar, bazı din adamları çeşitli hava olaylarının (fırtınalar, kasırgalar, vb.) depremlere sebep olduğu iddialarında bulunuyorlar…
'3-4 MART'TA YİNE BÜYÜK DEPREM OLACAK MIŞ'
2 yıl önce meydana gelen Kahramanmaraş merkezli 11 ili vuran deprem sonunda karşılaştığım özellikle kadın arkadaşlarım, ablalarım, kardeşlerim, 'Falan astroloğu izledim. Depremin havayla, uzayla, gökyüzüyle, suyun ısınması, denizin çekilmesiyle ilgisinin olduğunu söylüyorlar. Hatta birisi son Maraş merkezli depremin olacağı tarihi önceden söylediğini iddia ediyor. Doğrusu bizde bunlara inanıyoruz. Kafamız karıştığı gibi bir de her gün korkuyla yatıp kalkıyoruz. Siz gazetecisiniz. Eskişehir de tanıdığınız astrolog varsa bu iddialarının ne kadar doğru olup olmadığını sorabilir misiniz?' diyerek doğru bilgiye ulaşmak istediklerine şahit oldum...
Hatta 8 ve üzerinde meydana gelecek depremler sırasında yerin yarılabileceği ve içerisine nesnelerin düşebileceği, birbiriyle yakın zaman aralıklarında meydana gelen tüm depremlerin ilişkili olması gerektiği inancı, insanların depreme sebep olabilecekleri düşüncesi, küçük depremlerin büyük depremlerin 'gazını alacağı' inancıyla daha nice örnekler verdiler…
Kendilerine, 'Maraş merkezli depremden sonra TV kanallarına birçok bilim adamı çıktı saatlerce konuştular. Bu isimlerden birisinin konuşmasını izlediniz mi?' diye sordum…
İnanın bir teki bile izlememiş…
İnsanlar maalesef bilim adamların söylediklerine değil de astrologların veya hurafelerin söylemlerine, onların özellikle depremle ilgili aslı astarı olmayan konuşmalarına inanıyorlar…
6 Şubat 2024 de Kahramanmaraş Merkezli meydana gelen deprem Adana’da ciddi hissedildi. 11 bina yıkıldı, 418 kişi enkaz altında kalarak yaşamını yitirdi.
Depremden sonra Ahmet Dokuzoğlu adındaki Adanalı meslektaşımın internet sitesinde yazmış olduğu köşe yazısını okumuştum…
Hatta depremden birkaç gün sonra meslektaşımın yazısını köşeme almıştım…
Sırası gelmişken bir kez daha meslektaşımın yazısının küçük bir bölümünü alıntıladım:
'Az önce camiden gelen yaşlı amca; Bugün Yeni Cami'de başı sarıklı, elinde bastonu olan biri kürsüye çıkarak; 'Bir ay içinde Adana yerle bir olacak' demiş ve ayrılmış. 'Aşağıya indikten sonra bir daha onu gören olmamış. Bütün cemaat onu anlatıyor' dedi.
Diş doktoru yine söze girdi;
'Ceyhan'da adamın biri traktörle tarlaya giderken, tarla yarılmış, adam toprağın içinde kalmış. Olayı televizyonlar çekmiş. Fakat kimse yayınlamıyormuş. Böyle şeylerin yayınlanmasını devlet yasaklamış' dedi.
Dindar adam;
'Bana da birisi anlattı. Ceyhan'da adamın biri nehirden su almak istemiş. Nehre geldiğinde bir de bakmış ki, nehir yerinde yok. Koskoca Ceyhan nehri kaybolmuş. Koşarak eve gelmiş. Evdekilere haber vermiş. Birlikte tekrar bakmaya gittiklerinde nehrin yerine geldiğini görmüşler.'
'Karataş ilçesinde de olmuş' dedi birisi. 'Birkaç arkadaş çıplak kadınlarla denize girmiş. Deniz birden yükselmiş ve minare boyuna kadar çıkmış. Sonra geri çekilmiş. Çıplak kadınlarla erkekleri bir daha gören olmamış.'
Depremin o sarsıntısına karşı koymak nasıl mümkün değilse, bu tip hikayelere yalan demek de aynı…
CAN VE MUAMMER HOCAM: 'BİZE DEĞİL ONLARA İNANANLAR ÇOK'
Çok üzün süredir tanıdığım Jeoloji Mühendisleri Odası eski Başkanı Prof. Dr. Can Ayday ile Eskişehir Teknik Üniversitesi (ESTÜ) Yer ve Uzay Bilimleri Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Muammer Tün'e telefon ederek astrologların iddialarını sormuştum…
Her ikisi de; 'Maalesef insanlarımız bilim adamlarının açıklamalarından çok deprem konusunda bir kitap bile okumamış, araştırmamış insanların anlattıkları hurafelere inanıyorlar. Buna üzülüyoruz. Bakın biz yıllardır depremle ilgili araştırmalar yapıyoruz. İnsanları deprem öncesi ve depremden sağ kurtulabilmenin gerekçelerini anlatıyoruz. Ama depremin ne zaman olacağı konusunda yani bugün yarın 10-20 gün, 6-12 ay veya şu tarihte olacağı gibi bir tarih veremiyoruz. Bunu bilmek mümkün değil. Depremlerin havayla, gökyüzüyle, kar veya yağmur yağmasıyla, havaların ısınması veya soğumasıyla hiç ama hiç ilgisi yok. Depremden sağ kurtulmak için evlerimizi zemini sağlam bölgelere inşa etmeliyiz. Ve depreme dayanıklı evler yapmalıyız. Son depremde gördük. Sağlam zemindeki ve depreme dayanıklı yapılar yıkılmamış' demişlerdi…
* * *
Sonuç olarak; depremin dinle, hikayeler ile hurafeler ile ilgisinin olmadığını yıllar geçtiği halde, anlamamış olduğumuzu, İstanbul’da yaşanan depremde de ne yazık ki bir kez daha görmüş olduk...
Deprem kuşağında olan Japonya'da sürekli ve daha şiddetli depremler olduğunu duyuyoruz, TV’lerden izliyoruz. Kimsenin burnunun bile kanamadığını da görüyoruz...
Üzerine basa basa söylüyorum; depremlerin eğitimsizlikten, cahillikten, fay hattının geçtiği yerlere sağlam olmayan binaların yapılmasından kaynaklandığını ve bu duruma ses çıkarmayan yetkililer yüzünden olduğunu ne zaman anlayacağız?
* * *