Her insan hayatının mükemmel olmasını ister.

Kusursuz bir insan olmak ister.

Hatalarımızda, yaptığımız yanlışlarda, karşılaştığımız sorunlarda, pişmanlıklarımızda,  yaşamın içinde yolunda gitmeyen her şeyde mükemmel olma isteği daha sık kafamızı meşgul eder.

Mükemmelliğin oldukça göreceli bir kavram olmakla beraber, çok hayalci bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum.

Çünkü; insan hayatı boyunca deneyim ve tecrübe kazanır.

Deneyim ve tecrübeler yanlışlarla hatalarla doludur.

Hayatı böyle öğreniriz.

Bu yüzden mükemmel olmak çok hayalcidir.

Hatalar ve yanlışlar insan olma deneyimimizin bir parçasıdır.

Yaşam bize her zaman bir şeyler öğretir. Her zaman bir ders verir. Mükemmel olmak ise hatalarımızdan ders alabilmektir.

 O dersleri alabildiğimiz kadar mükemmelizdir.

Yaşadığımız sürece yeni bir şeyler öğreniriz.

Sadece kendi yaşantımızdan ve deneyimlerimizden bir şeyler öğrenmeyiz.

Herkesten öğreneceğimiz bir şey vardır.

Bir çocuktan mutlu olmayı,

Bir bebekten saf, koşulsuz sevgiyi,

Büyüklerimizden hayat tecrübelerini,

Yanlış, mutsuz,  yaşanmışlıkları olanlardan keşkelerini ve pişmanlıklarını,

Mutlu yaşam süren insanların verdiği öğütleri öğreniriz. 

Kendi hayatımıza uyarlamaya çalışırız.

Hatalar yaptıkça, doğruyu buluruz. Bu da bizi her geçen gün kendimizin daha iyi versiyonu yapar.

Hiç hataya düşmeyen, yanlışı olmayan, yanılmayan, kendinde kusur görmeyen insan gerçekten yaşamış mıdır yoksa yerinde mi saymıştır?

Kendimizi yıpratmadan, suçlamadan kendimizi acımasız bir şekilde eleştirmeden, öz eleştiri yapmak kendimizi yapacağımız en güzel iyiliklerdendir.

Kusursuz olacağım derken büyük resmi kaçırmayalım, mükemmel olursa olur, olmazsa hiç başlamam kalıbını yıkalım.

Leonard Cohen’inin ifade ettiği gibi’’ kusursuzluğu unutun her şeyde bir çatlak vardır.

Işık içeri böyle girer.’’