1 Ekim 2024 tarihinde TBMM açıldı. O gün Meclis'te olanlar daha önce hiç yaşanmadığı için oldukça dikkat çekmişti. Örneğin CHP grubu ilk defa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ayakta karşılamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan önemli bir konuşma yapmıştı ve İsrail'in hedefinin yakın zamanda Türkiye olacağını söylemişti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de DEM Partililerle tokalaşmıştı!

BAHÇELİ TOKALAŞMA İLE İŞARETİ VERDİ ÖCALAN ÇIKIŞIYLA DEVAMINI GETİRDİ

Bundan 3 hafta kadar sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den, aynen Meclis'te DEM Partililerle tokalaşması gibi, şaşırtıcı bir başka çıkış daha geldi. Bahçeli bu sefer de teröristbaşı Abdullah Öcalan'a özel izin verilmesi ve Öcalan'ın Meclis'te yapacağı bir konuşma ile terör örgütü PKK'nın lağvedildiğini açıklaması önerisinde bulundu!

Bahçeli'nin çıkışı büyük bir heyecana neden oldu, siyasi tartışmalar başladı. Söylemler o kadar hızlı ilerledi ki bir hafta içinde "Devlet bir kez daha çözüm sürecine atım atmak üzere" diye düşünmeye başladık. Toplumun bir kesimi daha önce çözüm sürecinde yaşanan hayal kırıklıklarını hatırlayarak teröristlerle ya da sırtını teröre yaslayanlarla anlaşma yapmaya sıcak bakmazken, daha geniş bir kitle silahların tamamen bırakılması gerektiğini, bu gerçekleşmeden bir çözümün olamayacağını dile getiriyordu. Belli bir kesim için ise cehennemin kapısı ikinci kez aralanıyordu!

ERDOĞAN BAHÇELİ'NİN ÇIKIŞINA DESTEK VERDİ, BAHÇELİ'Yİ ÖVDÜ

Bahçeli'nin bu çıkışına AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan büyük destek verdi. Öcalan'ın DEM Parti Meclis Grubunda konuşma yapması yönündeki çıkışından dolayı Bahçeli'yi "tarihe not düşen, istikamet çizen bir lider" olarak tanımladı.

Bahçeli'nin "gerçek milliyetçiliğin ne olduğunu gösterdiğini" de belirten Erdoğan, konuşmasında "Kürt sorunu" ifadesini kullanmadı ancak çözüm için kararlılık mesajı verdi.

Erdoğan, "Bu meseleyi ülke gündeminden çıkararak, 40 yıllık siyasi hayatımızı taçlandırmak niyetindeyiz" dedi ve yeni sürece ilişkin "müjde" sözü verdi:"İnşallah önümüzdeki dönemde milletimize, hem boydan boya tüm güney sınırlarımızın güvenliğini, hem insanımızın can ve mal emniyetini garanti altına alacak yeni müjdelerimiz olacak."

ZİHİNLER O YÖNDE DÜŞÜNMEYE, DİLLER O YÖNDEN SÖYLENMEYE BAŞLAMIŞTI Kİ...

Evet, tüm bunlar söylendi ve toplumun önemli bir kısmı açısından yeni bir çözüm süreci beklentisi oluşturuldu. Zihinler artık o yönde düşünmeye, diller o yönde söylenmeye başlamıştı ki...

Evet zihinsel olarak tam da ikinci çözüm süreci için takvim yaprakları değişmeye başlamıştı ki "PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer gözaltına alındı, sonra da tutuklandı. Tutuklanan Belediye Başkanının yerine de kayyum atandı.

CHP ve DEM Parti bu gelişme sonrasında büyük tepki gösterdiler ve Esenyurt'ta miting düzenlediler. Tam Esenyurt Belediye Başkanının tutuklanması ve belediyeye kayyum atanması tartışılıyordu ki İçişleri Bakanlığı, DEM Parti yönetimindeki Mardin Büyükşehir Belediyesi'ne, Batman Belediyesi’ne ve Şanlıurfa'nın Halfeti Belediyesi'ne kayyum atadığını açıkladı.

Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük ve Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan görevden alındı.

Açıklamada belediye başkanlarının "geçici bir tedbir olarak" İçişleri Bakanlığı'nca görevden uzaklaştırıldığı belirtildi.

Mardin Valisi Tuncay Akkoyun Mardin Büyükşehir Belediyesi'ne, Batman Valisi Ekrem Canalp Batman Belediyesi'ne, Halfeti Kaymakamı Hakan Başoğlu Halfeti Belediyesi'ne kayyum olarak atandı.

DEVLET KENDİ İÇİNDE Mİ ANLAŞAMIYOR YOKSA SÜREÇ İÇİN BASKI MU KURULUYOR?

CHP'li Esenyurt Belediyesinden sonra DEM Partili belediyelere de kayyum atanması "İkinci çözüm süreci" tartışmalarını büyük oranda söndürdü. Devleti yönetenler ya da devlet içindeki bir başka devlet ya da taraf süreci baltalamakla suçlandı, ancak devlet de teröre yardım eden ve destek verenler beledeyi başkanı olsa da mücadelesini sürdüreceğini ifade eden bir kararlılık gösterdi. Hakeza sınrı ötesi operasyonlar daha kararlı bir şekilde devam ettirildi.

Peki gerçekten tüm bu gelişmeler ne anlama geliyor? Türkiye, ikinci bir çözüm sürecini kararlılıkla devam ettirecek mi yoksa kayyum atamalarından sonra bu kapı artık kapandı mı? Devletin içinde birbiriyle çatışan farklı güçler mi var?

Bize kalırsa kayyum atanmaları ve terör örgütüne yönelik operasyonların daha kararlı bir şekilde sürdürülmesi aslında bir tarafa "Çözüm sürecini net bir şekilde sonuçlandırmaktan başka çareniz yok, terör oldukça ve siz de teröristlere destek verdikçe hayalinizdeki çözüm süreci olmaz. Eğer çözüm istiyorsanız silahları tamamen bırakacak ve terörden tamamen vazgeçeceksiniz!" mesajının verilmesi gibi geliyor bize. 

BAŞKA İKTİDAR DÖNEMİNE BIRAKMAK İSTEMEYEBİLİRLER

Yani kayyum atamalarından sonra sürecin baltalandığını düşünmek ve ikinci bir  çözüm sürecinin artık yaşanmayacağını sanmak doğru bir yaklaşım değil; taraflar kendilerince kozlarını oynuyorlar ve kendi şartlarında bir çözüm sürecinin gerçekleştirilmesi için baskı yapıyorlar.

Devletin içinde elbette farklı düşünenler de var ama eğer çözüm süreci konusunda bir karar alınmışsa buna her tarafın uyacağını söyleyebiliriz!

Çok beklemeyiz, yıl sonuna kadar belli olur ikinci çözüm sürecinin kaderi: Ya o kapı bir başka iktidar dönemine kadar kapatılır ya da "Bunlar iktidara gelince nasıl olsa bu kapıyı tekrar açarlar, en iyisi biz gerçekleştirelim bu tarihi fırsatı" düşüncesiyle çok daha ciddi ele alınmaya başlar.