24 Ocak 1993 günüydü.  

Uğur Mumcu’ ya suikast yapıldı. O günü hiç unutamam… 

Mıh gibi saplanmış yüreğime.. 

Yaşamı risk altındaydı. Mumcu’da bunu biliyordu. Devlette biliyordu.  

Aracına, C-4 tahrip kalıbı yerleştirilmişti. Mumcu; GLADYO tarafından planlanan bir cinayete kurban edilmişti.  

Devlet koruyamadı. 

**** 

Uğur Mumcu, basın tarihinin en “önemli araştırmacı” yazarlardan biridir. 

Düşündürür… 

En çok kitap yazan gazetecilerden biridir. 

Cumhuriyetteki köşesi, “analiz” yazılar ile doludur. 

Daha da, “derinliğine” araştırmıştır. Adeta kazımıştır… Ne, niçin, neden, ne zaman, nasıl, nereye, kim? sorularını sormuştur. 

Yetmemiştir. 

Bozuk düzenin çarklarına çomak sokmuştur. 

Şiddete karşı durabilmek. 

O bir, hukukçuydu. 

O bir, araştırmacı gazeteciydi. 

Haksızlıklara karşı başkaldırabilmek. 

Onurluca! 

***** 

O bir, Kemalist devrimcidir. 

Bunu da saklamamıştır. 

Tek bir hedefi vardı. 

Demokratik hukuk devleti olabilmek. 

İnsan haklarına saygılı bir Kemalist Cumhuriyet. Üreten, çağdaş bir demokrasi. 

Sandığa sıkıştırılmamış demokrasi. 

Bakın bu gün orta doğunun haline… Kan ve gözyaşı… Olacakları 35 sene önce yazmış. Kuzey Irakta Kürdistanın kurulacağını. MOSSAD, Barzani ilişkilerine kadar yazmış. 

***** 

Mumcu çok dürüst bir gazeteci idi. 

Bizlere, “ilkeli bir gazeteci” nasıl olunurmuş onu gösterdi.. 

Yaşamında faziletli, erdemli olmanın en güzel örneklerini sundu. 

Hani günümüzde, “rozet” Atatürkçü’ leri ilk önce, Uğur Mumcu’yu iyi tanımaları lazım. 

Onun, “eserlerini” okumaları lazım. 

Onu, anlamaları lazım. 

Yoksa “gardırop Atatürkçüsü” olmaktan başka hiçbir işe yaramazlar... 

Yeni moda, slogancı olmak! 

Mesele, “sloganlara sığınmadan akılcı” olabilmek! 

Uğur’u önce, anlama ile olur. 

Bu bozuk düzen MUMCU’ yu bile ne sağa, ne sola döndürdü. 

Yüzü hep Mustafa Kemal Atatürk’e dönüktü. 

Çağdaşlığa, aydınlığa dönüktü.  

Bizde, onurlu ve yürekli bir devrimciyi anacağız. 

Eskiden “matem” günüydü. 

Suratımızda düşen bin parça gibiydi. 

Hayır.. 

Artık yeni bir yaşama giden yolculuk yapalım. 

Onu sürekli analım. 

Trajedilerin yaşandığı ülkemizde.. 

Yeter ki, acılarımızı “analım” yeter! 

****** 

Uğur Mumcu ya saygıyı, vefat günlerinde, yıl dönümlerinde hatırlanmamalı. 

Uğur Mumcu’yu bizim neslimizden başka kim biliyor ki! 

Onu, ekranlardaki tartışmalarda izleyen bizlerin nesli. 

Ne? Yapmak lazım. 

Anmaların ötesinde yeni bir şeyler. 

Daha somut, daha hatırlanır, daha etkili.. 

Çiçeklerin konulması, saygı duruşunun yapılması, birkaç hamasi nutukların ötesinde bir şeyler yapılmalı. 

Kaç yıldır gözlüyorum bunu, içime dert oluyor... 

Kıyamet  kopartacak bir MUMCU filmi.. 

Böyle? Film mi olur diye düşünmeyin sakın. 

Olur. 

Neden bizi, her şeyi, hep ideolojik olarak değerlendiririz ki? 

Uğur Mumcu’nun da siyasi kavgaları vardır. 

Muhalifleri vardır. 

Düzeni sorgulaması vardır. 

O GARDIROP ATATÜRKÇÜLÜĞÜNE KARŞIDIR. 

Atatürk'ü eleştirmek, yarı-aydınların ileri sürdükleri gibi “Atatürk düşmanlığı”  değildir.  

Tam tersine... 
Atatürk, tanındıkça, öğrenildikçe, doğruları ve yanlışlarıyla daha da büyüyecektir. 
Putlaştırmalara gerek yoktur. 

Putçulara karşı çıkan bizzat, Mumcu’nun kendisidir. 

Atatürk’ü böyle yozlaştırıldığının farkında olan, Kemalist aydındır. 

Onun için, 12 Eylül cunta anlayışına karşı çıkmıştır. 

Onun için, şekilci Atatürkçülüğe karşı çıkmıştır. 

Tek Milli devleti savunmuştur. 

Halkın, birliğini-bütünlüğünü savunmuştur. 

Bu konuda da çok hassastır. 

Kendi yaşamında da buna dikkat etmiştir. 
Peki, Uğur Mumcu’yu anlayabildiler mi? 

Hayır! Anlamadılar. 

Öldürüldüğü günden başlayarak, bu güne kadar devlet ne yaptı ki? 

Bu güne kadar, katillerinin bulunamaması bunun en önemli göstergesi değil mi? 

***** 

Uğur Mumcu şekilciliğe karşı idi.. 

Türk devrimini yüreklice savunuyordu.. 

ŞEKİLCİLİK! 

Şekilcilik ve nakilcilik. 

Hastalıklarımızdan biridir. Aklın ve özgürce düşünmenin önüne geçer. 

Mumcu, aklı ön plana alıyordu. Her türlü bağnazlığa karşı dimdik duruyordu? 

12 Eylülden sonra, Kenan Evren bile, Atatürk gibi giyinmedi m?            

Onu kopyalamadı mı? 

Uğur Mumcu, sürekli şekilcilik üzerine kurgulanan Atatürkçülük anlayışını eleştiriyordu? 

Her askeri darbe sonrası, “Atatürkçülük” furyası olurdu. 

Heykeller her yeri süslerdi. 

Mumcu buna karşıydı. 

Atatürkçülük böylelerin elinde “erozyona” uğruyordu.. 

Ne söylersen söyle, onlar gene bildiklerini okuyacaklardır. 

Şekilden şekle, bürüneceklerdir. 
Her yıldönümünde olduğu gibi...  

Seslerimizi susturmaya çalışsalar da tek suçumuz gazeteci olabilmek.. 

Kalemleri işten atarız tehditleri ile susturabileceklerini zannedenler. 

Kalemleri bombalamakla susturabileceklerin sananlar. 

VAY HALİNİZE? 

Bu gün gazetelerin ön sayfalarında, ”Seni özlüyoruz”, ”Emanetini yaşatacağız” gibi 8 sütuna manşetlerle çıkacak!  

Ölüm yıldönümü haberleri yapılacak. 

Köşelerde yazılar yazılacak. 

Kapasitesi ve algıladığı kadar, MUMCU’ yu yazacaklar. 

Hiç Mumcu’nun eserlerin okumadan, “köşelerinde yazanlarda” olacak! 
Ancak, bu yazdıkları birer temenni olarak kalacaktır. 

Araştırmacı olanlarda, başka meslektaşları tarafından da “kem gözle” bakılacaktır. 

Emaneti olan eserlerini okursanız, basının  “hal-i pür melali” ne bir bakın!  

Anlarsınız.  

Belki bir iki gazete doğruyu söyleyecek, “Affet, bizi Uğur Mumcu” katillerini hala bulamadık, gibi başlıklar atacaklar!. 
Sen, Ankara’da “İstasyon meydanında patlatılan bombaları” görmedin. 

Sen Sultan Ahmet’te” patlatılan bombaları” görmedin. İmamların din derslerine girdiklerini görmedin. Ama bunları patlatan elleri biliyordun. 

Son dönem beşli çetelerin yer altı ve yer üstü zenginlerimizi nasıl yağmaladıklarını görmedin.  

Ama bu yoz, yozlaşmış zihniyeti biliyordun.. 

Müneccim değildin. Kâhin değildin. 

Aslında sen hepimizden önce görmüştün! 

Son makalede bunları yazmıştın? 

Vatan sana minnettardır. 

“Ne mutlu Türküm diyene!” 
Rahat uyu Uğur’umuz. 

Devlet Katillerini bulmadı! 

Katilleri biz biliyoruz. 

Sevgili eşi’ de biliyor. 
Seni ancak anlıyoruz.