Özellikle seçimler öncesinde çok gündeme geliyor... 

Birileri kendilerini “güçlü göstermek” için sağda solda durmadan konuşuyor... 

Bir partinin kapısını çaldığında aday olmak için sanki oyları sandığa kendisi atacakmış gibi konuşur…

“Benim arkamda şu kadar oy var…”

Geçmişte oda ve dernek seçimlerinde çok yaşadık…

“Benim şu kadar oyum var. Seçimi kesin kazanırım” diyenler sandıkta kaldılar…

Kimse kimsenin “oy deposu” değildir…

“Arkamda şu kadar oy var” diyenler seçim günü o oyları sandığa kendisi mi atacak?

Ya kendisini ‘güçlü’ gösterip rakibin gardını düşürmek ya da bir siyasi partiden milletvekili, belediye başkanı veya belediye meclis üyesi olabilmek için birilerini kandırmaya çalışıyor…

* * *

Bir örnek vermek gerekirse;

27 Mart 1994’de yapılan yerel seçimlerde Doğru Yol Partisi’nden Odunpazarı Belediye Meclis Üyeliğine aday adayı oldum…

Seçimden iki hafta önce yapılan “ön seçim” de birileri kendilerine öyle güveniyordu ki, “Yıllarca partiye hizmet ettim. Yönetimlerde görev yaptım. Partililer beni yakından tanıyor. Sıralamada kesin ilk beş içerisindeyim” diyordu…

Kimileri ise ön seçim yapıldığı Süleyman Çakır Kız Lisesi’nin bahçesinde kendilerini tanıtan broşürler bastırarak, oy kullanmaya gelen partililerin ellerine sıkıştırdılar…

Yıllarca partiye hizmet etmiş partili büyüklerim, “Sıralamadaki yerim garanti” diye bakıyorlardı…

Ben de Odunpazarı Belediye Meclis Üyesi adayı idim…

Parti yönetimi bir liste yapmış, beni de listenin 13’üncü sırasına yazmış…

Seçim “tercih” sistemine göre yapılacaktı…

Ben hiçbir hazırlık yapmadım…

Benim gibi 3-4 kişi de öyle…

Akşam sandıklar kapandı…

Oylar sayıldı…

13’üncü sırada girdiğim seçimde 6. sırada çıktım…

Partililer oy pusulasında benim altımdaki kişilere değil, hiçbir çalışma yapmadığım ve broşür dağıtmadığım halde tercihlerini benden yana kullanmışlar…

Demek ki, “Ben şuyum, şöyle hizmetlerim var. Arkamda tapu gibi bin-iki bin destekçim var” demek kendi kendini kandırmaktan başka bir şey değil…

* * *

Yukarıda yazdım…

Bir kez daha tekrar ediyorum…

Kimse kimsenin oy deposu değil…

Arkamda “bin-iki bin hatta beş bin kişi” var diyenlerin elbette destekçileri vardır…

O sayı da 50-100 kişiyi geçmez…

* * *

Durup dururken “nerden aklına geldi” diyebilirsiniz…

Dün bir internet haber sitesi AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu Eskişehirli iş adamı Ali Demirel’in AK Parti Odunpazarı İlçe Kongresinde yaptığı bu konuşmayı haberleştirmiş…

Demirel, “Aday dönemi herkes aday oluyor. Herkes diyor ki, ‘bu benim hakkımdı’, ‘ben olmazsam parti olmaz, benim şu kadar oyum var’ diyorlar, kimsenin o kadar oyu olmadığını herkes biliyor. Seçim öncesi propaganda çalışması yapanlar neden yapıyorlar? AK Parti’ye mi çalışıyorlar? AK Parti yanında kendilerine yatırım yapıyorlar, kendilerini pazarlamaya çalışıyorlar ‘benim şu kadar oyum var’ diye. Eskişehir’de kimsenin bin tane oyu yok. Bir tane adamın bin tane oyu yok. Bunu inkar edemeyiz. Sadece AK Parti’de mi, CHP’de de durum aynı. Bütün herkes neden iktidar ya da ana muhalefetten aday olmak istiyor, madem o kadar oyun çoksa git başka partiden aday ol. Madem kendine güveniyorsan o kadar oyun varsa zaten kazanırsın. Bunları ‘ben aday olsaydım kazanırdım’ diyenler için söylüyorum” demiş… 

* * *

Ali Demirel’i yakından tanıyorum…

Kendisi iki kez AK Parti’den milletvekili adayı oldu…

İnşaatçı…

Yanında çok sayıda çalışanı var…

Kalabalık bir aile…

Sevilen bir isim…

Adaylığı döneminde 3-4 kez sohbetimiz oldu…

Ne var ki bu sohbetlerin hiçbirisinde “arkamda şu kadar oy var” demedi…

Başka yerlerde de dediğini duymadım…

* * *

Ali Demirel bir başka konuya da dikkat çekmiş…

“Bu parti sizi milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis, il genel meclisi üyesi, il başkanı, ilçe başkanı, yönetim kurulu üyesi yapmış. Siz şimdi kongrede olmayacaksınız, herhangi bir çalışmanın içinde olmayacaksınız, AK Parti’nin herhangi bir organizasyonuna katılmayacaksınız ama sağda solda konuşacaksınız, ‘ben dava adamıyım’ böyle bir şey yok. Eğer ideolojiniz varsa partinin her yerinde olmanız lazım. Biz adamı il, ilçe başkanı, belediye ve il genel meclisi üyesi, milletvekili, belediye başkanı yapmışız. Kendisi tekrar aday olmayınca gitmiş bir tanesi sağda solda AK Parti’ye, genel başkana sallıyor. Birileri seni aday yapmamışsa suçu kendinde arayacaksın. Odunpazarı Eskişehir’in önemli bir kongresi. Orada meclis üyeliği yapmışlar, il ilçe yönetiminde bulunmuşlar nerede? İsim vermem doğru değil ama şirazesi kaymış dediğim insanların hepsi böyle…”

* * *

Ali Demirel’e yüzde yüz katılıyorum…

Birileri o parti sayesinde koltuğa oturmuş…

Bir-iki hatta üç dönem o koltukta görev yapmış…

Ama tekrar aday gösterilmeyince partisine küsüyor, hiçbir etkinliğine katılmıyor…

Ya da partisinden istifa ederek başka bir partiden adaylık müracaatı yapıyor…

Demirel’in de üzerine basa basa ifade ettiği gibi;

Siyaset yapıyorsanız koltuk için değil de idealist olmanız lazım. İlla bir milletvekili, belediye başkanı, il başkanı olmanız gerekmiyor. Karınca misali inandığınız yolda bir damla su taşımak bile bence siyasetin gereğidir…

Aday olmadım mı kötüleyeceksin, böyle olmaz!

* * *

Geçmişte o koltukta oturanlar zamanı geldiğinde size nasıl emanet ettiyse sizde bir başkasına emanet edeceğinizin bilincinde olmalısınız…

Koltuklar kimseye baki değil… 

Ne demişler; “Sultan Süleyman’a bile kalmadı…”