Gelin bu yazıda bir tespit yapalım. Bunun için biraz geçmişe gidelim. Çok da eskiye değil! Geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan seçimleri hatırlayalım…

Gelin bu yazıda bir tespit yapalım.

Bunun için biraz geçmişe gidelim.

Çok da eskiye değil!

Geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan seçimleri hatırlayalım…

Seçim öncesinde pek çok kez yazarak dikkat çektiğimiz bir husus vardı…

O da milliyetçi oylara ilişkindi…

“Milliyetçi oyları küçümseyin hatta hiç hafife almayın!” dedik.

Üzerinde durmadı kimse…

Partiler, vekil adayı olanlar klasik siyasi anlayışlarına devam etti.

Sonra ne oldu yeniden anımsayın!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sinan Oğan’la mutabakat kurdu.

Sol siyasetin temsilcisi CHP Ümit Özdağ ile el sıkıştı.

Hatta sonrasında Ümit Özdağ ile yapılan pazarlıkların perde arkası bile ortaya saçıldı.

Nihayetinde, koskoca ülkenin kaderini yine ve yine milliyetçi oylar belirledi.

Bu hem MHP’nin AK Parti ile ittifakıyla hem de Sinan Oğan’ın Erdoğan’dan yana ikinci turda adım atmasıyla oldu…

Sözünü ettiğimiz bu tespiti yerel seçimler için yapabilir miyiz?

Neden olmasın?

O zaman şu cümleyi kolayca kurabiliriz;

“Sadece genel seçim değil, yerel seçimin de kaderini milliyetçi oylar belirleyecek!”

Bakın bu boş bir cümle ya da dayanaksız değildir.

Yine biraz geçmişe gidin ve seçim sonuçlarını kurcalayın…

AK Parti’nin kaybetme nedenlerinin en başında sözünü ettiğimiz milliyetçi oyları alamamak olduğu kanısına kolayca ulaşırsınız…

Büyükerşen ve Ataç’ın bu oyların çoğunu konsolide etmesinden kaynaklı farklı seçim kazançlarına sahip olduklarını görürsünüz…

Bugüne gelirsek, partiler üstü dediğimiz belediye başkanlarının halen ve halen bu oyları alacak düzeyde siyaset yaptıklarını da yine kolayca fark edersiniz…

Hepsini toparlarsak ortaya şu sonuç çıkıyor;

“Aday parti içinden mi olsun, parti dışından mı olsun diye tartışmak yerine milliyetçi oyların çoğunu toparlayacak, diğer görüşlerin de gönlünü kazanacak bir aday bulalım telaşı daha doğru bir siyasi telaş olur”

Şu an yaşanan ve geçmişte de bolca yapılan “Bizim adamımız mı olacak yoksa dışarıdan birisi mi olacak?” kavgası, gürültüsü hiçbir işe yaramaz, yaramadı, yaramayacak…

Bir de şu var…

“Kaybedecekse de yine bizim adayımız kaybetsin” diye bir mantık taşırsanız şayet…

Şu ana kadar okuduğunuz bu satırlar sizin için zaten zaman kaybından başka bir şey olmayacak!

************

BU OYLARI KİM NASIL GERİ GETİRECEK?

Son genel seçim sonuçlarını yorumlarken CHP’nin bir başarısının olmadığını yazmıştık…

Evet, CHP birinci parti olarak çıktı sandıktan…

Evet, CHP ilk kez AK Parti’nin önünde seçim bitirdi.

Evet, CHP vekil sayısını artırdı…

Lakin!

Bu başarıyı ortaya çıkaran asıl sebebin AK Parti’nin yaşadığı büyük oy kaybı olduğunu da söyledik…

AK Parti’nin bir önceki seçime göre hem oran olarak hem de oy sayısı olarak geriye düşmesi, CHP’nin üçüncü vekili çıkarmasına yol açtı.

Bu yüzden şu soruları hemen kamuoyuna taşımalıyız;

“Genel seçimde bile oylarını yitiren bir AK Parti, hiç kazanamadığı yerel seçimde ne yapacak?

AK Parti ne yapmalı da genel seçimde kaybettiği oylarını getirmeli?

Parti nasıl bir aday ve yahut adaylar bulmalı ki eski oylarına yeniden kavuşmalı?

Ve parti nasıl bir politika üretmeli ki mevcut oylarının üzerine daha da koyarak seçimi kazanmaya doğru yol almalı?”

Sorular belli…

Bu sorulara yanıt bulacak olan kuşkusuz AK Parti’nin kurmayları…

Bakalım bu sorulara iyi çalışmış bir AK Parti mi bulacağız;

Yoksa gelen oyun giden oyun muhasebesini yapmadan, genel merkezde eşini dostu bulanın aday yapıldığı bir AK Parti mi?

Yakında göreceğiz…

************

İYİ PARTİ’NİN PROJELERİNİ BEKLİYORUZ ARTIK!

“Erken kalkan yol alır” derler…

İYİ Parti bu avantajı elde etti.

Yola herkesten önce düştüler.

Lakin “Kervan yolda düzülür” mantığıyla da bir İYİ Parti performansı izlemek istemediğimizi de söylemek gerekli.

Siyasetin yönüne göre, gidişatına göre yol alacak İYİ Parti’nin bu avantajı kullanmış olacağından emin olamam…

O yüzden İYİ Parti artık şehre dair bir şeyler üretme, söylemler geliştirme içerisine girmeli…

Polemik üretmek, sosyal medya kavgalarına tutuşmak, rakiplerle uğraşmak gibi siyasetin çok eskilerde kaldığını hatırlatalım.

Dahası;

Bu tür siyasi tavrın olgun bir siyaset anlayışı olmadığını, kurumsallaşmış partiler için de büyük tehlike yarattığını söyleyerek devam edelim…

Kısacası;

İYİ Parti’nin şehre getirdiği enerji ağız dalaşları ile harcanıp heba edilmemeli.

Bunun yerine aynı heyecanın artarak sürmesi için kente dair projeler geliştirilip anlatılmalı.

“Daha onun zamanı var” deniliyorsa da temkinli politika ipinin ucu asla bırakılmamalı!

Zira meyve veren ağaç daha çok taşlanır!