Geçtiğimiz hafta, milyonlarca öğrencinin üniversiteli olmak için umutla beklediği 2024-YKS sınav sonuçları açıklandı. Kendimizin ya da bir yakınımızın, dostumuzun, arkadaşımızın evladının sınava girmesiyle birlikte, Temmuz ayında bu sınav heyecanı her yıl yaşanıyor.
Düşünün, 12 yıllık bir eğitim süreci sonunda bir öğrencinin tüm bilgi ve becerileri 2-3 saat içinde ölçülüyor.
"Keşke sınavsız üniversite olsa..." dediğinizi duyar gibiyim. Maalesef eğitim sistemimiz, ortaokuldan itibaren hep seçmeli sınav üzerine kurgulanmış. Az bir kesim hayallerine kavuşurken milyonlarca gencin hayali başka bahara kalıyor.
Yıllardır bu işin sorumlusu olan yöneticiler, sınav yerine başka bir yol ya da yöntem bulmak için uğraşmıyor. Uğraştıkları tek konu, "müfredat" değişikliği!
Bu satırları yazmadan bir gün önce, Eskişehir’de hatırı sayılır bir okulun idarecisiyle bir süre sohbet etme imkanı buldum. İşini takip eden, düzgün ve başarılı bu idareci arkadaşımın söyledikleri, eğitim öğretim sistemimizin içler acısı halini ve çarpık yönlerini gözler önüne serdi.
Müfredat değişikliği ile ilgili verdiği somut örnekler dikkatimi çekti. 2010 yılından beri dört kez müfredatın değiştirildiğinden bahsetti. Bu durumun öğretmenler ve öğrenciler üzerinde olumsuz bir etki yarattığını, eğitimde kalitenin düşmesine sebep olduğunu sözlerine ekledi.
Geçtiğimiz aylarda yurt dışına gezi için giden öğretmen arkadaşlarından, gittikleri ülkenin müfredatı üzerine kendisine kaynak getirmelerini istemiş. Gelen kaynakları incelediğinde, o ülkenin müfredatının 1990 yılından beri değişmediğini anlattı.
Tam 34 yıl değişmeyen bir müfredat sistemi! Bizde ise durum böyle mi? Hemen hemen her üç, dört yılda bir müfredatta değişiklik yapılıyor.
Eğitimci ve idareci olan bu arkadaşımın anlattıklarında çok daha önemli şeyler vardı ama yazsam köşeme sığmaz.
Neyse… Asıl yazmak istediğim konuya geleyim.
YKS-2024 sınavında öğrencilerin sorulara verdikleri doğru cevap oranları!
Buna geçmeden önce birkaç rakam vermek istiyorum. Biliyorsunuz, üniversite sınavına giren öğrenci sayısı her yıl artıyor.
Bu yıl YKS’ye 3 milyon 120 bin 878 aday başvurmuş. İki aşamalı olan sınavda, TYT'ye 2 milyon 819 bin 362 kişi katıldı.
Buna göre, 301 bin 508 aday sınava girmedi. Yine, ÖSYM Başkanı’nın açıkladığına göre, ikinci aşama olan Alan Yeterlilik Testine (AYT) başvuran 2 milyon 19 bin 699 adaydan 1 milyon 776 bin 496 aday sınava katıldı. 243 bin 203 aday ise sınava girmedi.
Müracaat edip de sınava niye girilmediği ayrı bir araştırma konusu.
Neyse... Birinci oturumdaki TYT'de adaylara Türkçe testinde 40, sosyal bilimler testinde 20, temel matematik testinde 40, fen bilimleri testinde 20 soru olmak üzere toplam 120 soru soruldu.
Aynı şekilde, ikinci oturumdaki AYT'de Türk dili ve edebiyatı ve sosyal bilimler-1 testinde 40 soru, sosyal bilimler-2 testinde 40 soru, matematik testinde 40 soru, fen bilimleri testinde 40 soru soruldu. Buraya kadar her şey normal. Asıl anormallik bundan sonra başlıyor.
Dikkat buyurun; 2024-TYT'de doğru cevap sayısı ortalamaları:
-
Türkçe (40 soru) testinde doğru cevap ortalaması 21,4
-
Sosyal bilimler (20 soru) testinde 9,0
-
Temel matematik (40 soru) testinde 7,9
-
Fen bilimleri (20 soru) testinde 3,4
Alan Yeterlilik sınavında durum daha da vahim!
-
AYT matematik (40 soru) testinin ortalaması 5,5
-
AYT fen bilimleri testinin ortalamaları:
-
Fizik (14 soru) alt testinde 2,2
-
Kimya (13 soru) alt testinde 1,4
-
Biyoloji (13 soru) alt testinde 2,3
-
-
AYT Türk Dili ve Edebiyatı-Sosyal Bilimler-1 testinin ortalamaları:
-
Türk dili ve edebiyatı (24 soru) alt testinde 5,9
-
Tarih-1 (10 soru) alt testinde 2,4
-
Coğrafya-1 (6 soru) alt testinde 2,1
-
-
AYT sosyal bilimler-2 testinin ortalamaları:
-
Tarih-2 (11 soru) alt testinde 2,0
-
Coğrafya-2 (11 soru) alt testinde 2,4
-
Diğerlerini yazmaya gerek yok. Rakamlar ortada. 12 yılın sonunda matematikten 40 soruda öğrenci 8 net yapamıyor. Kimyada 13 soruda 2 net yapılamıyor! Bir öğrenci, bunca zamandır okuduğu tarih dersinde 10 soruda 3 doğru cevap veremiyor. Durum gerçekten içler acısı!
Düşünüyorum da bu gençler, tarih dersinde tarihini öğrenmeden, Türkçe dersinde ana dilinin kurallarını öğrenmeden liseden mezun oluyor. Yazık!
Milli Eğitim Bakanlığı, her yıl ortalama bu şekilde gerçekleşen vahim tabloya bakıp kafa yorması, çözüm üretmesi gerekirken çareyi “müfredat”ı değiştirmede görüyor.
Ne diyelim, istediğiniz kadar değiştirin. Kafayı değiştirmediğiniz sürece aynı tas aynı hamam böyle devam edecektir. Yazık oluyor bu çocuklara.