Toplumların güçlü ve huzurlu bir şekilde varlıklarını sürdürebilmeleri için kardeşlik hukuku ve dayanışma kavramları büyük önem taşır. Kardeşlik hukuku; bireylerin bir arada yaşama kültürünü geliştirmelerini, aralarındaki sevgi, saygı ve anlayış bağlarını güçlendirmelerini ifade ederken; dayanışma ise toplumun her kesiminin zor zamanlarda birbirine destek olmasını, yardımlaşma ve paylaşma kültürünü benimsemesini ifade eder.
Kardeşlik hukuku, biyolojik bağlardan bağımsız olarak, toplumdaki her bireyin bir diğeriyle kardeşçe ilişkiler kurmasını teşvik eden ahlaki ve sosyal bir ilkedir. Bu ilke, insanlar arasındaki ilişkilerin sevgi, hoşgörü, saygı ve empati temelleri üzerine inşa edilmesini öngörür. Kardeşlik hukuku; din, dil, ırk, kültür ve sosyoekonomik farklılıkları gözetmeksizin, bireylerin birbirine eşit ve adil davranmasını sağlar.
Toplumda kardeşlik hukukunun yerleşmesi, çatışmaların ve ayrımcılığın önlenmesine yardımcı olur. İnsanların birbirlerinin haklarına saygı göstermesi, ihtiyaç anında birbirlerine destek olması ve birlikte hareket etmesi, toplumsal barışın ve huzurun en önemli anahtarlarındandır. Rabbimiz (c.c.) şöyle buyurmaktadır: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin…” (Hucurât 49/10).
Dayanışmanın Önemi
Dayanışma, bireylerin ortak amaçlar doğrultusunda bir araya gelerek birbirlerine destek olması anlamına gelir. Özellikle doğal afetler, ekonomik krizler, savaşlar ve toplumsal sorunlar gibi zor dönemlerde dayanışma, toplumların ayakta kalabilmesi ve yaralarını hızla sarabilmesi için hayati öneme sahiptir.
Dayanışma kültürü, sadece maddi yardımlarla sınırlı kalmaz; manevi destek, moral verme ve psikolojik dayanışma da bu kavramın kapsamına girer. Bir kişinin zor bir durumda olduğunu gören diğer bireylerin ona destek olması, toplumun birlik ve beraberlik duygusunu güçlendirir.
Kardeşlik Hukuku ve Dayanışmanın Topluma Katkıları
Kardeşlik hukuku ve dayanışma, bireylerin kendilerini güvende ve değerli hissetmelerini sağlar. Her birey, zor zamanlarında yanında birilerinin olduğunu bilmenin verdiği huzurla topluma daha fazla katkı sağlar. Özellikle çocukların bu değerlerle yetişmesi, gelecekte daha sağduyulu, hoşgörülü ve yardımsever bireylerin yetişmesine zemin hazırlar.
Kardeşlik hukuku, bireyler arasında köprüler kurar ve önyargıları yıkar. Dayanışma ise toplumsal barışı pekiştirir.
Dayanışma, maddi anlamda zor durumda olanlara destek olmayı teşvik eder. Örneğin; gıda bankaları, bağış kampanyaları ve yardım kuruluşları bu dayanışmanın somut örnekleridir.
Kardeşlik hukuku ve dayanışma, dezavantajlı grupların haklarını savunur ve toplumsal adaletin sağlanmasına katkıda bulunur.
Sonuç olarak; kardeşlik hukuku ve dayanışma, bireylerin ve toplumların karşılıklı sevgi, saygı ve yardımlaşma çerçevesinde bir arada yaşamasını sağlar. Bu değerlerin güçlenmesi, daha huzurlu, güvenli ve mutlu bir toplumun inşasına katkıda bulunur. İnsanlar arasındaki kardeşlik bağı ve zor zamanlarda gösterilen dayanışma, toplumları her türlü zorluğa karşı dirençli hale getirir ve geleceğe umutla bakmamızı sağlar.
Yazımızı kardeşlik ve dayanışma ile ilgili şu hadis-i şerifle bitirelim: “Müminler; birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzerler” (Müslim, Birr, 66).
Emine CAN
Vaiz
MEAL OKUYORUM
De ki: “Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, sapasağlam bir dine, Allah’ı bir bilen İbrahim’in dinine iletti. O, ortak koşanlardan değildi.”
(En’âm, 6/161)
HER GÜNE BİR HADİS
“Kulun kalbi doğru oluncaya kadar imanı dosdoğru olmaz. Dili doğru oluncaya kadar da kalbi dosdoğru olmaz. Komşusunun kendisinden bir kötülük gelmeyeceğine emin olmadığı kimse de cennete giremez.”
(İbn Hanbel, III, 199)
GÜNÜN DUASI
“Allah’ım! Sana teslim olan bir kalp, doğru sözlü bir dil ve dosdoğru bir ahlak istiyorum.”
(Hakim,deavat 1872)
BİR SORU - BİR CEVAP
Kulağın yıkattırılması orucu bozar mı?
Kulak ile boğaz arasında bir kanal bulunmaktadır. Ancak kulak zarı bu kanalı tıkadığından, su boğaza ulaşmaz. Bu nedenle kulağın yıkattırılması orucu bozmaz. Ancak kulak zarının delik olması durumunda, kulak yıkattırılırken suyun mideye ulaşması mümkündür. Bu itibarla, yıkama sırasında suyun mideye ulaşması hâlinde oruç bozulur.
(DİYK 22. 09. 2005 tarihli karar. Fetvalar,DİB Yay.syf.278)